Heybeli’de mehtap bir başka

İSMAİL BAYER – Temmuz ayında gerçekleşecek olan, Heybeli’de mehtap faslı, “kalkışma” nedeniyle ertlenmişti. Bir aylık bir gecikmeden sonra, mehtab Heybeli’de, yürüyüşle, sazende ve hanendelerle, fasıl ile ada, deniz, gece, mehtap şarkılarıyla yeniden karşılandı.
Heybeli’de mehtabı karşılama. Geleneksel hale gelen bir yaz buluşması. İlk kez, iki yıl önce programdan bilgilenmiş, katılarak ve bu karşılama izlenimlerimi, yine bu sayfada paylaşmıştım. Geçen yıl gidememiştim. Bu yıl, ertelendikden sonra, yeniden ikinci kez bu programı izledim.
Akşam saatlerinde, Heybeliada sahili. Daha hava kararmadan, Büyükada üzerinden ayın mehtabın kendisini göstermesi ile program başlıyor. Sahil ve mehtap, sonra mehtap arkaya alınıp, onunla birlikte kısa bir yürüyüş. Daha, TOKİ buralara gelmediğinden, AVM ve rant çılgınlığı oluşmadığından, çam ağaçları arasından, denizin kokusunu da duyarak, martıların çığlıkları ve kedilerin mırıldamaları arasında, sessiz bir yürüyüş. Kendinle baş başa, ama birlikte.
Sonra, Heybeliada Su Sporlaı Kulübü’ne geliniyor. Sahne, havuz yanında hazırlanmış, erken gelenler yerlerini almışlar bile. Birazdan sazlar eşliğinde program başlıyacak. Havada biraz kararmış olduğundan, beklenen meşk ve mehtabı karşılama gecesini yaşıyacağız.
Şairin ne düşündüğünü bilemem ama, ben hep sormuşumdr, yanıtını alamamakla birlikte, bu her gece mehtaba çıkma işi Heybeli’de nasıl oluyor. Her gece mehtap nasıl oluyor acaba.
Herhade şair, gönlünde ki mehtabı Heybeli’de öylesine duyumsadı ki, mehtabı da her geceye terfi ettirdi. Neden olmasın. Şiir notalara dökününce, makamını bulunca, saz söz eşliğinde dil ile bütünleşince de, yıllardır unutulmayan bir şarkı oluşmuş oldu. Yaş sınırı, kadın erkek ayırımı, dil, renk farklılığı yok, etnik köken, dinsel tercih de yok. Mehtab’ı içinde duyanlar için ayrılmaz bir şiir, şarkı ve Heybeliada.
Heybeliada Su Sporları Kulubü’nün konukları bu gün farklı. Adalardakiler, İstanbul’dan gelenler, başka kentlerden gelenler. Sadece bu gece için Ankara’dan gelip, mehtabı karşılama konseri sonrası, yeniden Ankara’ya dönecek olan ben de yerimi aldım..
Neyse, bu konseri dostlarla izlemek, mehtabı birlikte bir masada paylaşmak da, geceyi daha da güzelleştirmiş oluyor.
Lise öğrenimimi birdikden sonra ilk kez gelmiştim adalara. Uzun yıllar hiç gelmedim diyebilirim, bir kaç istisna dışında. Son birkaç yıldır ise adaları yeniden keşfettim diyebilirim. Yeşilin mavi ile dansı, martıların şarkıları, kedilerin sevimliliği ve elbette balık.
Tarihle iç içe olmak da işin diğer bir yönü. Atatürk’den İsmet İnönü’ye, Reşat Nuri Güntekin’den Hüseyin Rahmi Gürpınar’a, Sait Faik’den Troçki’ye ve nice başkalarını ağırlamış, anılar oluşturan mekanlar, bir başka deyişle de, Prens Adaları.
Adaları aslında yaz kış çekici kılan bu özellikler. Yazın doruğa, kışın ise biraz sessizliğe bürünüyor.
Biz yeniden mehtabı karşılama konserine dönelim. Sahnede hareketlilik başladı. Başta Mehmet Gültekin olmak üzere, saz heyeti yerini aldı. Kanun da ise Ahmet Merter’i görünce eski anılar da canlandı yine hemen. Şan Tiyatrosu daha yanmamıştı. Bir Egemen Bostancı projesinde, Metin Akpınar’da şarkılara eşlik ederken, ilk kez sahnede ayakta kanun çalan bir sanatçı görüyordum. Metin Akpınar’ın Ahmet Merter’i övgüyle tanıtmasının nedeni, parmaklarının tellere değmesi ile kendisini gösteriyordu zaten. Yıllar o parmakları elbette daha da ustalaştırmış.
Fasıl Heyeti, hanende ve sazendeleri ile programı başlattı. Usulüne uygun çizgide program, sazların ara taksimleri ile de gelişerek sürüyor. Kalmadı böylesi eski fasıllar. TRT de ne yazık ki, diğer kanallardan farklı ve özgünlüğünü koruyamadığından, farklılığı da kalmadı müzik programlarının. Bir rüzgara kapılıp,dağıtarak gidiyor ne yazık ki. Yaşatacak, güzel örnekleri sunması beklenirken, bir okul geleneği varken, magazin kültürünün de etkisi ile fasıllar da kalmadı.
Oysa bir müzik programı için fasılar, bir başlangıç, bir hazırlık, havayı tek tek dinleyeceğimiz güzel sesler için bir hazırlama, açılış niteliğinde. Ve fasıl içinde bir de gazel yerini alıyor. Programın birinci bölümü fasıldan sonra, iki sanatçının solo söyleyeceği şarkılara geçiliyor. Pırıl pırıl iki ses.
Daha önce televizyonda, gece tarih programlarında tanıdığım bir ses Yaprak Sayar. İki yıl önce ki programda da yer almıştı. Bu süreçde, TRT kadrosuna geçmiş olması da, güzel bir gelişme. Az da olsa, kısıtlı da olsa, böylesi sanatçılara kapı açılıyor. TRT programların da, bundan sonra Yaprak Sayar’ı izlemek de, programlar da yer veriirse, güzel bir gelişme olacaktır doğrusu.
İstanbul Fasıl Topluluğu’nun geleneksel mehtap faslı, Heybeliada’da yılda bir kez yapılıyor. Yaz aylarında gerçekleşen bu program ile, adalar, mehtap, şarkılar, ortak yolculuk yapılmış oluyor.
Her ne kadar, yine de Heybeli her gün mehtaba eşlik ediyorsa da, yıl da bir kez, bu eşlik doğal olarak böylece daha da güzelleşmiş oluyor.
Yaz aylarında, özellikle Heybeiliada bir çok sanatsal etkinlikler arasında, müziğimize özel bir yer ayırmış oluyor. Heybeliada etkinliklerini izlemek, deniz ve çam kokularıarı arasında, adalara İstanbul’a bakarak, yaz akşamlarını değerlendirmek isteyenler için büyük bir fırsat.
Emeği geçenlere, düzenleyelere, katkı verenlere, içtenlikle teşekkürler.
_______________
Ankara. 29 Ağustos Pazartesi.  [email protected]
2011980cookie-checkHeybeli’de mehtap bir başka

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.