Heybeli’den, karşı kıyıya ve Anadolu’ya selam

İSMAİL BAYER – İlginç ve değişik bir konser. Geçmişe uzanan bir yolculuk. Tarih dersi gibi. Dii,din, ırk, ülke ayırımı yok. Müzik ve insan. Sevgi ve yaşam. Doğa ve güzellikler. Gece ve mekan. Çam ağaçları ve kokusu altında, İstanbul’a bakış. Nasıl anlatmalı, gerçekten zor.
Önce mekandan başlayalım. Prens adaları içinde, Heybeli. İskeleden tepeye doğru, çam ağaçları arasından yavaş yavaş yürüyerek çıkıyorsunuz. Oksijen deposu.
Verem hastalığının yaygın olduğu dönemlerde, önemli bir sağlık merkezi, Heybeliada Sanatoryumu, ne yazık ki şimdi kapalı. İçiniz burkuluyor biraz, neden?
Neyse, biz çam ağaçları arasndan gün batımı ile yavaş yavaş çıkıyoruz. Yer, Ruhban Okulu. Taş duvarlar, çamlar ile adeta kucaklaşıyor. Bahçesindeyiz. Hava karardı. Bahçeye yereştirilen sandalyeler dolmuş. İnsanlar yerlerde, oturmuş bekliyorlar Bu bekleyiş bir saatten daha fazla sürüyor. Gecikme yok, erken gelme var.
Bahçeye bir sahne kurulmuş, küçük bir prova, ses düzeninin ayarlanması. Bir koser var. İnsanlar sessizce konserin başlama saatini bekliyorlar.
Heybeiiada Gönüllüleri Derneği ve Türk Musikisi Vakfı, ortak bir ekinlik düzenlemişler.
Bir anma programı ayrıca bu etkinlik. “Bosphoros” orkestrasının kurucusu ve sanat yönetmeni Nikiforos Metaxas anısına, “Niko” anılacak. Sevenleri, tanıdıkları, birlikte çalıştıkları arkadaşları ve eşi. Tabii adalılar ve bu konseri izlemeğe gelenler. Biraz hüzün de var. Eşi, Vasiliki Papayeorgiou şarkı sözü yazarı, yorumcu. Heybeliada günleri, Yunanistan’da ki yaşamları, birliktelikleri. Ve onun eksikliği içinde, onu eşini anacak, onsuz şarkılarını söyleyecek. Zor. Heyecanlı ve sevinçli, geniş katılımlı bir anma, birliktelik ve paylaşma. “Niko”da izliyordur şimdi diye düşünme.
Türk ve Rum. Birlikte yaşamışlar aynı topraklarda, Ege’nin iki kıyısında. Arada savaşlar, kırgınlıklar, ayrılıklar, hüzünler var. Ama sevgi ve insanlık, onları yine bir araya getiriyor. Müzik dili ile bir mesaj, yöneticilere.
Saz, gitar, ud, buziki, kontrbas. Türk-Yunan ortak müzik topluluğu adeta. Sazlardan, bestelere ve sözlere uzanan birliktelik. Geçmişden günümüze uzanan bir kültür çizgisi.
Theodorakis ile başlıyor konser. Ve sonra Karacaoğlan geliyor sahneye. Ege’nin iki tarafından söz ve tınılarla, rembetiko ile türküler birbirine karışıyor. Aynı şarkıda, aynı tınılarla, Türkçe ve Rumca sözlerle, insanlar aynı duygularda birleşiyorlar. Alevi geleneğini yansıtan türkülerle ile Anadolu’da geçmişe bir yolculuk da yapıyoruz. Hatayi’nin deyişlerinin, önemli bir yeri var bu konser de.
Engin Arslan hem sazı ile hem sözü ile Vasiliki Papayeorgiou Türkçe ve Rumca şarkılarla, bize coğrafya ve tarih dersleri veriyorar da diyebilirim. Sadece sözler değil, sazlar da kendi tınıları ile ayrıca solo yaparak, biz de varız diyorlar. Kontrbas bu konserde hem türküler de hem şarklar da önemli bir yer tutuyor.
Heybeli’de Ruhban Okulu’nun bahçesinde, dinler ve diller arası ortak bir insanlık dersi ve sevgisi yaşatılıyor. Gözlerinizi kapatın, müziğin akışına bırakın kendinizi, hangi din, hangi mezhaep, hangi dil, hangi ülke önemli değil. İnsanlar ve sevgi önemli olan.
Çam ağaçları arasında ki hafif serinlik, müziğin tınıları, denizin kokusu, karşıdan İstanbul’un ışıkları, bir yaz sıcaklığı ile sizi alabildiğine sarıyor.
İzleyenlere şöyle bir göz gezdiriyorum. Gençler ve yaşlılar. Çocuklar. Adalar da yaşayanlar. İstanbul’dan gelenler. Hatta Yunanistan’dan gelenler. Türk, Rum, Ermeni, Musevi bir ayırım yok. Yan yana, farklı diller de konuşulsa, bir gülümseme yüzlerde. Rembetiko’da da, Şah Hatayi’de de.
Konserin adı, “Ellinotourkika”
Konserin sonunu getiremiyoruz, son vapura yetişmek için. Kulağımızda tınılar, çamlar arasından, bu kez baş aşağı bir yürüyüş değil, adeta koşu oluyor. Gece ve vapur, yüzünüzü yalayan hafif bir rüzgar. Elinizde ince belli cam bardak dan, sıcak çayınızı yudumlarken, son bir yüzyıl da yaşananları ve yaşatılanları düşünmekten de kendinizi alamıyorsnuz.
Ve bir gece önce ki, başka bir konseri, II Ayangil Türk Müziği Günleri’nde, Ayangil Atölyesi Fasıl Meşk Grubu Konseri’ne, yetişemeyip, kaçırdığımıza da üzelmekten kendimizi alamıyoruz.
Bu konserler dizisinin, yaz aylarında Ruhban Okulu’nda devam etmesi, bahçenin bu konserlere ev sahipliği yapması, çok güzel bir girişim. Gerçekleştirenlere, emeği geçenlere, içtenlikle teşekkürler.
Gece İstanbul’a döndüğümüz de, konsere bu kez evde devam ediyoruz. Dinlediğimiz türkü ve şarkıları, bu kez CD’den dinliyoruz.
Vasiliki Papageorgiou’nun, “ELLİNOTOURKİKA” CD’si Engin Arslan ve Kleon Antoniou’nun katkılarıyla, Kalan etiketi ile yayımlanmış. “NİKO”yu yaşatma girişimi, vefa girişimi bu konserle, geçici bir gün olmakdan, CD ile hep yaşıyacak bir anıya dönüşmüş.
Nikiforos Metaxas’ın düzenlemeleri, Şah Hatayi’den günümüze taşınanlar, Theodorakis ve diğer iki kültürü yoğuran Ege’nin iki tarafından seslenenler.
“Gezdim şu alemi” derken, “Muhabbet Bağında”,”Gün Doğarken”e ulaşıyouz. “Kulak Verdim dört köşeyi dinledim” derken, “Boğaziçinden Öteye” de geçiyoruz. Kendimizi, “Dalgalar”a kaptırıp gidiyoruz.
“Galata Köprüsü’nde” gece dinleyip, Galata Köprüsünü de geçip, CD’den de dinledikden sonra, sanki Heybeli’den Galata’ya yeniden bir yolculuk yapar gibi oluyoruz. Hasan Esen ve Vasiliki Papageorgiou’ya bu şarkı içinde ayrıca teşekkürler.
Bu konser ve CD ile tanıdığımız, vefa gösterilen Nikiforos Metaxas’a biz de buradan bir el sallıyarak, “ışıklar içinde ol” diyerek, yazımızı noktalıyoruz.
İstanbul. 5 Eylül 2016. Pazartesi.  [email protected]
2014200cookie-checkHeybeli’den, karşı kıyıya ve Anadolu’ya selam

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.