Hitler ile söyleşi…

– Bu söyleşi, hâlâ ‘Kavgam’dan medet umanlara, yeni kavgalara davet çıkaranlara ithaf olunur! –


TENEKE KONSERVEDE FASULYELER VE HİTLER


Eğer bu yazının bilimsel, ya da siyasal bir yazı olaçağını düşünüyorsanız, okumak için zahmet etmeyin,dizi yorgunu gözlerinize de eziyet etmeyin. Hele hele, gözleriniz miyop zekânız idiyotsa, unutun gitsin.


Bu yazı bir aşk hikayesi de değildir; yani, içeriğinden ne Kayahan, ne Sezen, ne de başı bulutlarda gezen herhangi biri şarkı sözü üretebilir; ne matematik; ne kimya, ne de fizik…


Belki metafizik… Ehh, olabilir…


Çünkü bu yazının yazarı kendi gayretiyle ve “ders alması gerekenlere yeni bir şeyler öğretebilirim” duygusunun yarattığı hiçbir deneyiminden  bir anlam çıkararamış spastiklerin cahil cesaretiyle bir zaman tüneline girmiş,her nasılsa geri dönmeyi becerebilmiş ve bu zaman tünelinde gezinen ünlülerle sohbet adı altında bir söyleşi yapmayı başarabilmiştir


Bu olayın bir başarı olup olmadığına siz karar verecek,vereceğiniz karar sonucunda bu gibi tuhaf ve sonu sahaf yazarların; ya, Taksim’e heykeli dikilecek, ya da bizzat kendileri ünlü NETEKİM yakında (Kimbilir kim) paşamızın “EVREN”SEL DEYİŞİ “ASMAYALIM DA, BESLEYELİM Mİ” felsefesine uygun olarak Taksim’de ipe
çekileceklerdir.


Ülkemizde idam cezası kalktığı için bu ceza halkımızın bağrından çıkan mahalle muhtarının bir nasihatıyla kolayca unutulacak olaylarda bile büyük görev aşkıyla harekete geçen, hukuki cezalardan ziyade Suudi cezalarını uygulayan LİNÇ SİVİL KUVVETLERMİZ ile gerçekleştirilecektir. Bu operasyon esnasında halkımız olaya alkış
tutacak sözlerini bir müftünün okuduğu bestesini de bir üfürükçünün üflediği belirlenen bir marşı da mahalle kılıç kalkan ekibi oynarken söyleyeceklerdir;
“Menemen, Madımak, Trabzon. Yakarız biz yazarı, ozanı.


Korkutamaz bizi ne güneş ne ozon! Ceddin deden neslin baban. Sanki senin için yapıldı mağrur ve mahur beste KAVGAM.”


Hani belki hafifletici bir yan bulunursa suçluların ipleri pazara çıkarılıp, eserleri işportaya düşecek, tornavida, el feneri, Çin malları arasında alıcılarını bekleyen çirkin ördek yavruları misali sayfalarıyla kanat çırpacaklardır. Ama son kuş gribi esnasında bütün kanatlıların hunharca itlafı onları da minigaz odalarından kurtaramayacaktır.


Zaten yazarımız da bu itlaf biçimlerinin temerküz kampı görüntülerine çok benzediği varsayımından hareketle, söyleşilerin ilk muhatabını belirlemiştir. Söyleşileri karşısındaki ünlü kişiler geçmiş zamanlarda yaşadıkları için, bilmedikleri bir aygıta kaydetmiş ve bu teyp bandıyla birlikte dünyamıza yeniden avdet etmiştir.


İlk söyleşisini bu günlerde KAVGAM kitabıyla yeniden gündeme gelen Adolf Hitler’le yapmıştır. NİÇİN diye soracak olursanız buna şöyle bir (K)açıklık getirmiştir “Eğer arada bir yedikleri naneler, yıktıkları ülkeler ve haneler hatırlatılmasa, bütün kötü ruhlar geri gelebilir. Üstelik bunlar tek tek değil kafileler ve kabileler halindegezerler; tıpkı toprağa
saçılan bir tohum gibi her biri bulundukları alanda yeni bir Hitler yeni bir Mussolini kısaca yeni bir insanlık haini yaratabilirler.”


Ayrıca teker teker değil biner biner yahut sürüler halinde de gelebilir; Bin ladin ler,vadideki kurtlar olarak tarihte eşi benzeri görülmemiş bir biçimde her taşın altından,her kuşun etinden, herr Bush’un tankından tüfeğinden dökülebilirler. Ne de olsa tarih barışçı kahramanlara teşekkürden değil, savaşçı canavarların tefekküründen ibarettir.
Tabiî ki bizde her düşünen birey gibi bu sözlerin doğruluğuna inanmakla birlikte bu söyleşinin içeriğinin de gerçekleri ne kadar yansıtabileceğinden kuşkulanıp bunu tek başımıza değil, bir halk jürisi oluşturarak değerlendirmek istedik.


Dediğimiz gibi, ne kadarı doğru ne kadarı yanlış sizler karar verin.


Ama sonuçta yola çıktığımız gerçek bütün gerçekleri yaratan iki temel neden iki kutsal duygu: Kuşku ve merak! Bu duygunun önderliğinde gelişir insanlığın yaptığı her girişim her atak!


Ve bakalım okuduğunuzda temeli bir bilinç altı karmaşası bile olsa bilinç düzeyinde hangi semsiyenin altına girecek bu söyleşi yahut bu tarihte kendine yer arayan kuşkulu evrak!


* * *


İŞTE SÖYLEŞİ:


(Önçelikle bir ricamız var okuyanlara ve Adolf’a; sürç-i lisanlarımız affola)
– HAYIL Sayın Hitler,kusura bakmayın Almanca bilgimiz sizin isminizin başında söylenen bu Hayıl dan başkasının ötesine gitmiyor… Ama, sanırım siz ruhlar için artık bütün lisanlar geçerli olabiliyor.
– Evet yabancı. Keşke BU RUHSAL VE TANRISAL YETENEK dünyada da geçerli olabilseydi bütün halklar beni taa başından anlayabilseydi. Birisi bile başına gelecekleri anlayıp; haa, demeden herkes hayıll diye haykırsaydı.


– Ee şey tabiî, ama o zaman herkes sizin müridiniz olarak cehenneme; pardon, öhhö cennete gidecek dünya bir çeşit öbür dünya olarak insanlığa yeni gelişme alanları yeni mezarlar -öhhö sürç-i dil oldu yine-pazarlar  açacaktı.
– Sanırım bu sürç-i dil dediğiniz olay psikopat ‘Sigmund Freud’un dünyaya bıraktığı bir yanlış yaklaşım. Bilinç altıyla bilinç üstünü harman eden bir kirli alaşım. Hah ha ha. Bu nedenle sizi bağışlıyorum yabancı. Onun kuramlarına inansaydım ben, kimbilir hangi bilinç altının şeytan,ı yahut Frankestaynı olarak görecektim kendimi de; hah hah hah…



– Çok haklısınız sayın Hitler.  Acaba sizinle birlikte gelen diğer Niyaziler şey yani Nazilerle birlikte burada da bir öbür dünya savaşı düşünüyor musunuz? Hani böyle bir ‘hainlik’; pardon öhhö; ‘hinlik’ diyecektim; düşünüyorsanız eski bir reklâmcı olarak buradan sağ çıkmam karşılığında size bir slogan bile yaparım: “Büyük temizlik uzmanı Hitler, her şeyi ilk günkü gibi temizler!! Hitler! En üstün ARİ – EL!
– Hah ha ha… Olabilir, eğer aklım yatarsa, benimle birlikte gelen hatta dünyayla hala göbek bağımı kesmeden iletişimimi  sağlayan Göbelks’e söylerim. Gerçi, onun da dünyadaki reklâmcılıktan haberi var. Durmadan yeni sloganlar yazıp duruyor. Hah işte biri şu; “İster bağışla ister bağışlama Tanrım / Ben sadece Hitler“imi tanırım…”


Öteki de şu:


“Usanmadın mı Usame’lerden / Gerçek savaşı istersen vazgeçme sen Hitler’den! / Adolf! Gerisi taklit ve de kof!”


KÖPEKLER VADİSİ!! VADİLERİN EN REYTİNGLİSİ:


– Ahh aşka geldim Sayın Hitler… Bir de ben döktüreyim:


“Roma’yı yaktı tek Hücreli Neron. / Rayhtag’da yaktı, binbir Nöronu” (beyinin gri hücreleri) bir büyük moron!! Şeyy, gak-guk Baron diyecektim. Hani şu Kurtlar Vadisi’nin Baron’undan esinlenerek!
– Kurtlar Vadisi mi? Duydum duydum.Tam bir silâh reklamı! Yapanları kutluyorum. Yönetmenine yeni bir senaryoyu bizzat ben hazırlıyorum. “Köpekler vadisi.” Nazi” lerin ünlü kurt köpeklerinden esinlenerek! Acaba “Hitler Vadisi” daha mı doğru?


– Bence ikisinin arasını bulalım; ‘İtler Vadisi!
– Fraulayn, zekânızı bir kere daha selâmlıyorum. Ama aynı kelime oyunlarına saparsanız sizi Tanrı bile kurtaramaz!


– Zaman tünelinde gezindiğiniz halde, hâlâ Tanrı’ya rastlamamış olmanız çok garip. Sakın sizi görmek istemiyor olmasın.
– O onun bileceği iş. Çünkü artık yeni bir Hitler yaratması gerekmiyor.


– Pardon, anlamadım ?
– O, beni dünyadan sildi ama, ben dünyada ruhumu bıraktım. O ruh öyle bir çoğalma gücüne sahip ki bir anda binlerce kişinin ruhuna girdi.Bir çeşit hücre çoğalması gibi.


– Şeyy, kanser gibi yani. Pardon; konser; yani, konserve diyecektim. Sizin her tür teneke koruyucu içinde yüzbinlerce yıl taze kalacak bir çeşit yoğunlaştırılmış bir mikrop…. Öhhö, mikro organizma olduğunuzu belirtecektim.
-Tenekeyi küçük görmeyin Fraulayn. Teneke koruyuculu beyinlerde, nice kanlı fikirler taptaze kalır.


– E… E, evet yani. Hatta bazı kişiler, tenekeden başka bir koruyucu istemediklerini belli etmek için üstündeki otları yani kılları da biçerler. Dımdızlak bırakırlar.
– Dazlaklarım yani. Onlar benim fikirlerimi dünyada ekecek olan damızlıklarımdır aynı zamanda.


– Sizin büyük fikirlerinizin nesilden nesile geçeceği belliydi. Çünkü insanların genetik haritasına bakacak olursak Germenler sonlara doğru. Bir çeşit Germen genetiği. Ondan önce Çarliler var. Yani İngilizler, sonra Amerikalı King Kong’lar en son da Çitalar. İşte ondan sonra evrimin de çıtası değişiyor; üstün Germenler geliyor. Germenler biraz sinirli tabiî, ne de olsa Çarli’lerin, Çita’ların son hâli.
– Fraulayn, zekâmı küçümsemeyin. Darwin teorisini ısıtıp önüme sürmeyin. Çarli, Çita, King Kong bir maymun türü. Araya ve arafa Naziler’i sokup, öbür tarafa gerçek insanların geldiğini söylemek istiyorsanız bu sizin hüsn-ü kuruntunuz.


– Hâşâ, huzurdan Sayın Hitler. Germenler’den sonraki üstün insanları siz kuruttunuz! Bildiğim kadarıyla, Freud’lar, Einstein’lar ve niceleri; hatta, üstün insanı savunan Niçe’leri bile elinize geçse, gaz oda… Öhhö, gak guk; yani gazi yapacaktınız.
– Yaptıklarım insanlığın zararına olsaydı, bugün dazlaklar başlarına güneş geçmesi, yahut güneş açınca karlarla birlikte erimesi pahasına karda kışta her koşulda, Germen ırkı için yeni bir zararlı tür olan siz Türkler’e karşı nazice; öhhö, pardon nazikçe bir uyarılar yapmazdı…


– Evet, bu dazlaklar bugünlerde hayli nazikler. Ama geçmişlerine bakılacak olursa onlara dazlaklar yerine gazzz laklar, kaz laklar filan denir. Gaz odaları, kaz adımları çağrışımı da olarak yani… Şeyy, Sayın Adolf Hitler, keşke bu kadar büyük boyutlu işlere kalkışmasaydınız. Wagner dinleyerek tüm duvarları boyayan bir badanacı olarak kalsaydınız.
– Her şey,  Wagner ‘le başladı zaten Frolayn. Badanacı sadece duvarları degil, bütün dünyayı kan kırmızısına boyadı… Hah hah hah… Kırmızı zaten sevdiğim renktir. Kırmızıyı görünce kavgam aklıma gelir.


-Evet şu best seller kitabınız. Keşke kırmızı yerine siyah ya da sarı filan heyecana getirseydi sizi. O zaman siyahı görünce kargam, sarıyı görünce harman; gökkuşağını görünce, karman-çorman bir şeyler yazardınız. Bugünkü dazlakların kargalar gibi kuş beyinli, sapsarı hasatların hatırlattığı ot kafalar olduğu daha iyi ortaya çıkardı. Ama insanlar barış istiyor artık. Bush bile, tuş oldu olacak.
– Bush benim sevimli taklitçim. Ah, beni karlar onu kumlar engelledi. Yoksa ben Moskova’da, Stalin’i kardanadam; o da, her Iraklı’dan bir kumdanadam yapacaktı. Tabiî, kader altımızı oymasaydı.Bu hüzünle yazmış olduğum bir şiirden birkaç mısra söyleyeyim.  Madem KAVGAM hep baskıda. Önsöz’e de şunu eklesinler:


“Oymasaydı altımı kader denen türbişon / Ne Salamon kalırdı dünyada, ne de Şimon”!!!


– Evet ah kader, ‘yol buraya kadar’ dedi size değil mi? Ama merak etmeyin; bakın dazlaklarınız sizin yolunuzdan gidiyor. Gerçi bizi seçmeleri yanlış hedef. Biz gaz deyince doğal gazları hatırlarız. Birisini doğudan alırız, öteki gazı doğrudan üretiriz. Biz Türkler fasulyeyi severiz. Sizi de çok sevdiğimiz için kafatasınızın içindeki fasulyeyi görür görmez farkederiz.
-Çok cesursunuz Frolayn. Hükmettiğim dehşet ve şiddet dolu devirde bunları söyleseydiniz gaz odalarını boylayan tüm Salamon’larla birlikte siz de salamura olurdunuz. Ha ha ha…


– Yo, yo; hep dost kalalım. Hatta gerekirse her yıl fasulyeleri bizim ilkokul çocuklarımız çimlendirsin; çıkan otları da, sevabımıza dazlak
kafalara ekelim.”Otlar vadisi”.

– Hah hah ha… Boşuna sizin ünlü lideriniz Mustafa Kemal, “Türk Milleti zekidir” dememiş. Ben onbaşıyken, o paşaymış. Şu kaz kafalı Rommel, Göbels, deve kuşu Himmler yerine, onun gibi üç komutanım olsaydı dünyayı ele geçirirdim.


– Sanmam. O bir Alman olarak doğsaydı, siz badanacı olmaz, mızıkacı olurdunuz. Bremen”de Wagner çalardınız. Bremen Mızıkacıları olarak tarihteki yerinizi alırdınız. Mustafa Kemal, yurtta ve dünyada barış isterdi. Mızıkacılara söz etmez ama, mızıkçılara izin vermezdi.
– Peki onun kavgası ne oldu. Fikirlerini sürdüren yok mu?


-Elbette var Sayın Şansölye. Gerçi onlar şimdi birer Don Kişot! Yani şu ünlü sövalye. Ne zaman ki değirmenlerin tüm değerlerimizi un ufak eden gerçek birer dev olduğunu farkedecekler; işte o zaman Bandırma’ya giden bir vapura sanırım hepsi yeniden binecekler. Eeee bu da bizim kusurumuz. “Türk’ün aklı sonradan gelir” derler.


Sizin dazlaklarınızın kafaları o saate kadar pişerse merak etmeyin, bizimkiler onları ve onların hayallerini sürdüren tüm fasulye beyinleri Akdeniz”in serin sularında serinletirler.
– Mesajlarımı dünyaya götüreceğinizi bilmesem, sizinle de bir KAVGAM OLURDU. Ama yine de söyleşinizi beğendim. Haa söyleşinize renk katmak için sizi benimle önce iftihar eden sonra da intihar eden karım EVA ile tanıştırayım.


– Ben de sizin zekânıza hayran oldum sayın Şansolye. Bütün felsefenizi bir cümleye sığdırdınız. Hitler’le iftihar edenler, onunla birlikte intihar ederler!.. HAYIRR!!! Pardon, öhhö hayıll Sayın Hitler…


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– ‘Baş örtüsünü ilk kez Sumerliler taktı’
– ‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’ 
– ‘Hepten pusulasız olmadığımız kanaatindeyim…’
– ‘Siyasi güç, her zaman kendi hukukunu yaratır’
– ABD işdünyasında çöküş
– ‘ABD Anayasası Patara’dan’
– Çocuklar öldürülmesin!
‘- ‘Bir Gün Mutlaka’
– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’
– Kaş’taki gözyaşı
– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’
– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…
– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım
– Devrim Bize Yakışırdı!
– G-8 protestosundan gözlemler…
-Başkaların hayalleri…
– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…
Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’
– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde
– Fokları, katliamdan kurtaralım!
– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler
-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!
 – Çocuk işçiler
– İsrail dünyanın 6’ncı büyük nükleer silahına sahip!
– Faşizm neden Almanya’da kök saldı? 
– Demirel davasında tekelci medya da suçludur



 

729930cookie-checkHitler ile söyleşi…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.