Hrant’sız günlerin notları

Onun öldürülmesi kadar, ardından su yüzüne çıkan ırkçı edebsizliğin ve pişkinliğin utancını hep birlikte yaşamak çok acı geliyor. Ateş düştüğü yeri yakar lafı eksik kalıyor, bazen ateş bütün bozkırı tutuşturuyor.

Hrant’a bir televizyon kanalı, “Türkiye’de bir Ermeni olarak yaşamak nasıl?” diye sorunca, “Çok güzel bir şey, herkese tavsiye ederim,” deyip gülümsemişti. Tıpkı faşizmin baskısı yüzünden Freud ülkesini terk etmek zorunda kalınca, kendisinden, hiçbir baskı görmediğine dair bir yazı isteyen Gestapo’ya, “Gestapo’yu herkese tavsiye ederim,” diye bir not bırakması gibi.

Bugün, “Devlet neden Hrant’ı korumadı?” sorusu hızla eskiyerek, yerini “Devlet neden Hrant’ın katledilmesine ortak oldu?” kaygısına bıraktı. Siz bugüne değin bir devlet ya da hükümet yetkilisinden, Hrant’ın son yazısında belirttiği gibi, onun son basın toplantısındaki ifadeleri bir çok yayın organında yer almasına rağmen, neden sadece Agos’a dava açıldığına ilişkin tek bir anlamlı açıklama dinlediniz mi? Daha bu ayrımcı rezaletin açıklamasını yapmaktan aciz olanlar, cinayetin açıklamasını nasıl yapacaklar?

Irkçılar, ırkçılığa sonuna kadar karşı bir güzel insanı, “Hayır, sen de bizim gibi ırkçısın,” diye hedef gösterdiler. Genel seçimlerde birçok partiden adaylık önerisi almasına karşın, “hayır benim bir partim var,” diyen bu insanın, zaten her şey bir yana, siyasi kimliği, bu tür iddiaların saçmalığını ortaya koyuyordu. ÖDP gibi ırkçı millliyetçiliğe karşı “birarada yaşamı savunalım” şiarını benimseyen bir kişiye söylenen bu söz, olsa olsa karşısındakini algılama düzeyini gösterirdi.

Bazılarının sandığı gibi, milliyetçilik, milletini sevmek, sanki rakı sevenin rakısını sevmesi gibi bir şey değil. Benzetmeyi sürdürürsek, bir tür alkolizm gibi, sevdiği nesnesinin kurbanı olup, onun dışındaki herşeye kapalı kalması, gönül tutulmasından çok akıl tutulması ve biçare bir ruh halinin, milletine sevgiden çok, başka milletlere nefrete bürünmesi gibi bir şey. İsrail saldırganlığı karşısında, “Hepimiz Filistinliyiz”</B< Solingen’de, ırkçı Nazilerin saldırıları karşısında “Hepimiz Türküz” denildiğinde, neden tek bir sivri akıllı bile çıkmadı;
“Bu da nereden çıktı, ben Türk değilim ki” diyen.

Trabzon’da bir siyasi parti liderinin, etrafındakilerle çekilen fotoğraftaki azmettiricinin koruma mı olup olmadığı konusunu bir an için unutun ve o fotoğrafdaki yüz ifadelerine şöyle bir yakından bakın, o gözlerdeki ifadeleri izleyin ve derler ya, nur yüzlü, ışıltılı bir ifade yakalamaya çalışın, bakalım kaç tane bulacaksınız?

Hrant, yüzünü Ermeni milliyetçilerine dönerek,
“Varsayalım ki, kirli olduğunu varsaydığınız kanın yerine temizini koysak, ne olacak” gibisinden ırkçı bir yaklaşımın açmazını ve saçmalığını anlatırken, toplumdaki, Aziz Nesin’in hep vurguladığı, algılama sorunlarını belki de farketmedi.

Siz bir alegori yapıyorsunuz ve bu inanılmaz bir biçimde bir cinayete neden oluyor. Adeta sokakta bir insana “aslanım” diyorsunuz ve “Vay demek bana hayvan dedin” diye birisi çıkıp sizi vuruyor.

O yüzden hukukçulara soruyorum, acaba yargıdaki ilgili bazı hukukçular hakkında, “İnsan aklını aşağılamaktan” dava açmamız mümkün müdür?

Ya da 301. madde ile ilgili, bizatihi bu maddenin “Türklüğü aşağıladığı” gerekçesiyle iptalini istemek söz konusu olabilir mi?

Başbakandan rica ediyorum, AİHM’de Hrant’la ilgili karar bozulur ve bir tazminat söz konusu olursa, ilgili Yargıtay üyelerinin maaşlarından rücu etmek mümkün olabilir mi? Anayasanın size verdiği şu “rücu hakkını” şimdi kullanmayacaksınız da ne zaman kullanacaksınız?

* * *

Hrant’ı uğurlarken, sevgili eşi Rakel’in isteğine uyularak sessiz bir protesto gerçekleştirilmesi karşısında, çeşitli kesimlerin eleştirilerine muhatap olduk. Ne diyelim, Hrant gibi arkadaşlarımızı liberal solcu ve AB’ci bulup, dediklerini ardına koymayanların siyasi fırsatçılıklarına asla meydan vermememizi, artık kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Bugün aktüel siyasette, ırkçı milliyetçiliğe karşı en geniş gökkuşağını inşa etmek gerekiyor. Faşistlerin sürekli tehdidi altındaki bir avuç “liberal sol” aydını temel mesele gibi gören bir siyasi okumanın nasıl bir entelektüel snobluğa dayandığını ve o kişileri milliyetçi cephenin bir parçası yaptığını, hayat bize maalesef çok acı bir bedel ödeterek gösterdi. Hrant, son yazısında kendini ‘yalnız’ hissettiğini anlattığında, davalarında onu bir avuç insanla başbaşa bırakan siyasi zihniyetlerin yaşamlarında bu vicdani ağırlığı beraberlerinde nasıl taşıyacaklarını bilemiyorum.

Bir televizyonda Ahmet Kaya’ya, “‘Ne mutlu Türküm’ diyebilir misiniz?” diye sorduklarında, o da “Ben mutlu bir Türk değilim ki” demişti. Sanırım bizim gibi Türkleri mutlu kılacak olan, insanlığa, sanata, bilime, edebiyata olan katkımızdır. Kimimizi de belli ki katillerimizin, alçakların sayısının artması çok mutlu ediyor. Katilin azmettiricisi Nobel ödüllü yazarımıza, “Akıllı ol” diyor. “Akıl” sözcüğünü bir tehdit olarak kullanıyor. Ne akla ziyan bir durum. Hepimiz akıllı olalım, ama bu katillerin, namertlerin aklı olmasın. Vicdanın, doğrunun, iyinin, güzelin, kamil insanın erdemi, ışıltısı olsun. Geleceğimizi bu ışık aydınlatsın.

______________

* ÖDP Genel Başkanı ve İÜ Öğretim Üyesi

 

1584060cookie-checkHrant’sız günlerin notları

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.