Şişli’de nostalji rüzgarına kapılmak…

Şarkılarla, türkülerle, tam bir nostalji rüzgarı esti. Koro sanatçıları, seslendirdikleri eserlerle, yaşanmışlıklarla, yaşadıklarını harmanlayarak, duygu seli içinde, seyircileri de anılarına götürdüler.

Bertan Üsküdarlı, 75 ini aşmış bir delikanlı edasıyla, konseri yönetirken gençleşiyordu. Üsküdar’da doğan, bestekar, kanuni, Bertan Üsküdarlı, müzik eğitiminide, Üsküdar Mûsiki Cemiyeti’nde almış bir sanatçımız. Emin Ongan ile çalışmış. Sağlam bir müzik kültürü alarak, bü çevrede yaşayarak, kendini geliştirmiş ve çalışmalarına devam ediyor. 5 yıldır da kurucusu, yöneticisi, hocası olduğu, adını verdiği, “Bertan Üsküdarlı Mecidiyeköy Mûsiki Derneği” ile, bilgi birikimini, deneyimlerini paylaşıyor. Yetişmesine katkıda bulunduğu müzik severlerle, çalışma ve emek vermenin sonucunda, gerçekleştirdiği konserlerle, dinleyicilerle de paylaşmayı sürdürüyor.

Güzel Türkçesi, etkileyici ses tonu ve şarkı sözlerini aktarırken, kelimeleri vurgulamasıyla şarkıları dahada anlamlı kılarak, konseri sunan Ceyda GÖRK’de, Derneğin kuruluşuna ve çalışmalarına katkı verenlerden. Derneğin,Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da sürdürüyor. Bir çok şiiri, güftesi bestelenen, TRT repertuarına alınan ve yıllardır eserleri seslendirilen bir sanatçımız. Konserde ayrıca, üç şarkıyı da seslendirerek, vücud dilini de kullanımı ve sahne hakimiyetini sergilemenin ötesinde, seyircileri de şarkılarla anılarına götürmede son derece başarılı oldu.

Sınırlı sayıda gençlerinde yer aldığı, koro sanatçılarının yaş ortalamasının 60 ın üzerinde olduğu gerçeği de, şarkılarla bir nostalji yaşanacağının zaten habercisiydi. Tatyos Efendi’den Yusuf Efendi’ye,Latif Ağadan Ahmet Rasim’e, Osman Nihat Akın’dan Ferit Sıdal’a, Emin Ongan’dan Kadri Şençalar’a, Baki Duyarlar’dan Yusuf Nalkesene’e, Teoman Alpay’dan İrfan Özbakır’a, geçmişten günümüze ulaşan çizgide ki bestelere, programda yer verilmişti. Değişik meslek gruplarında ki, müzik sevgilerini amatör olarak sürdüren, Koro’ya katılanların bir çoğu birer eserlede, solist olarak seslendirmeye katıldılar. Üç saate ulaşan konser boyunca, izleyicilerinde, koro olarak ,zaman zanan şarkılara katılımı ise, hep birlikte br nostalji rüzgarı estiriyordu.

Sözleri Ceyda Gök’e ait, Bertan Üsküdarlı’nın bestelediği, Uşşak şarkı “Şu geçen her güne kalbim yazıyor hasretini” seslendiren Merve Akkaya, yorumuyla, söyleyiş şekli ve sahnede vücud dilini kullanarak, şarkıyı dahada yaşanır biçimde aktarıyordu.Ceyda Gök ile Bertan Üsküdarlının buğulu gözlerle, eserlerinin seslendirilişindeki fotağraflarıda, bir başka güzellikti. Bir amatör gibi değilde, profesyonel bir sahne sanatçısı edasıyla,şarkıyı seslendirmesindeki özen, dinleyicilerin alkışlarıyla da karşılığını buluyordu.

“Ömrümüzün son demi son baharıdır artık”, Orhan Arıtan’ın sözlerini, Hüzzam makamında besteleyen Selahaddin Altunbaş’ın bu eserini seslendiren Yalçın Erkan’a, yaşıtı Bertan Üsküdarlı’nın eşlik etmesiyle, karşılıklı, şarkıyı birbirlerine söylemeleri sahnesi de, seyircilerin ilgi ile izleyip, nostalji rüzgarı altında yaşadığı, yoğun duygusallıkda, konserdeki bir başka güzel kareydi, Ve böylesi ilginç kareler, sözlerle, notalarla program boyunca eksik olmadı

Konserde, türkülerden örneklere de yer verilmişti. Nida Tüfekçi’nin derlediği türkülerden de bir demet sunuldu. Meslektaşım, Şişli Belediye Başkan Yardımcısı, Kahraman Eroğlu’da, sazı ve sesiyle programda yer aldı. Katıldığım bazı özel bazı toplantılarda, sohbetine, sazı ve türkülerlede katıldığı için, bu yönünü zaten biliyordum. Ama sahnede, geniş bir dnleyici kitlesi ile birlikte, ilk kez izliyorum. Üç türkü ile yine bize, bu denizden birkaç damla sundu.

Konser bittiğinde, bu nostalji rüzgarından sonra, soğuk İstanbul gecesinde yürüdüğümde, şarkıların ve türkülerin sıcaklığı, içimi ısıtmaya devam ediyordu. Saz heyeti profesyoneldi. Koro sanatçıları tüm amatörlüklerine karşın, ciddiyetle sarılmışlar, çalışmışlar, müziğin birlikteliğine uygun, bu birlikteliği bizede yansıtmışlar ve paylaşmışlardı. İşleri vardı, sorumlulukları vardı. Sorunları da vardı elbette. Ama onlar her hafta toplanıp, birlikte çalışıp ve meşk edip mutlu oluyorlardı. O akşam bu mutluluğa bizi de ortak etmişlerdi.

Gece, yeni bir günü başlatmıştı. Kahraman Eroğlu’nun Gönül Kahraman ile birlikte çıkardıkları, “Umudum Var” CD’sini dinlemeğe başladım. Gönül Kahraman adını itiraf edeyim hiç duymamıştım. Daha ilk türküde, “Hava bulanıyor Karmı Yağacak” beni aldı götürdü. Pırılı pırıl bir ses, abartısız türküyü yorumlama, “Umudum Var” türküsünü seslendirmesinin yanı sıra, kendi türküsü olduğunuda görünce de şaşıdım. Söylemekle yetinmemiş sadece, sözü ve müziğide ona ait bir türkü.

Kahraman Eroğlu, “Umut Türküsü” şiirini okuduktan sonra, türkü seyrine oda katılıyor. Birlikte söylüyorlar. “Odam kireçtir benim” 60 yılların sonunda, Ankara’da, Halk sokakta
dilimizden düşmeyen bir türküydü. Ders aralarında, kantinde hep o türkü vardı. Anlaşıldı bu akşam anılara yolculuk yapacaktık.

Şarkılar, türküler neden yaşarlar. Önce söz önemlidir tabii. O sözlerde her insan kendi yaşanmışlığını ve duygularanı bulur. Bunun notalara dökülmesi ise kalcılığını arttırıyor. Günümüz bazı pop şarkıları, bir dönem televiyonunda etkisi ile iyice tanınıyor, ama bir süre sonra tüketilip, unutuluyor.

Oysa şarkılarımız ve türkülerimiz, yıllar sonra seslendirilse de, yitirdiğimiz bir güzelliği bize yeniden yaşatırken, duygulandırıyor. Bizden bir parça olarak yaşamımızde yer aldıkları için, yaşamaya da devam ediyorlar.

Konserde izlediğim şarkılara, türkülere, yeniden hayat veren çoğunun yaşları 60 ların üzerinde olan bu insanlar, hiç bir maddi karşılık beklemeden, aslında küçük bütçelerinden pay ayırarak, bu çalışmalara zaman ayırıp katılarak, müziğin birleştirici gücüne katılıyorlar. Kazançları, para ile satın alamadıkları mutluluk. Koro da, seslendirirken bu mutluluklarını gözlerinde görüyorsunuz. Heyecanlılılar, çalışmışlar emek vemişler ve biz varız diyorlar. Şarkılar onların varlığını bizlere taşırken, onların seslerine katılırken, büyük bir koro oluşuyor.

Kavga yerine, televizyonda her gün bağırma yerine, onlar müzik ile gönüllere seslenmeyi seçmişler. Gönülleri her daim, bu sevgi seli ile genç kalsın. Ve bu rüzgarı estirmeyi sürdürsünler ki, benim gibi tesadüfen bu esintiye kapılanlar da, bu nimetten yararlansın.

Bu çalışmalara olanak sağlayan, katkı veren, Şişli Beledye Başkanlığını da kutlamak gerekiyor. Tiyatro salonu, konser salonu açmayı hiç programlarına almayan, bunları kapatmayı konuşabilen yönetimler, bu güzellikleri paylaşasalar, bu sevgi seline kapılsalar, kapatma yerine, açma ve yaygınlaştırmayı düşünmezlermiydi acaba.

Bu rüzgarı estirenleri, katılanları, paylaşanları, kutlayarak, yaygınlaşması ve etkinleşmesi dileğiyle, burada şimdilik noktayı koyalım.

Selçuk.Pamucak. 4 Şubat 2013. [email protected]

718950cookie-checkŞişli’de nostalji rüzgarına kapılmak…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.