Şimdi ne olacak?

Seçimlere az bir zaman kala belden aşağıya vurarak sonuç alma umudu siyasetin alanının daraldığının kanıtı. Yurttaşlar kasetlerdeki iddiaların içeriğinden rahatsız, ama bunları servis eden ve siyasi beklentisi olan kesimlerden de pek hoşnut değil gibi gözüküyor.

İktidarın yolsuzluk iddiaları karşısında düşen oyu ana muhalefete pek yaramıyor. O zaman sorun nerede? İktidar para sayarken, muhalefet niye yerinde sayıyor? Bu kutuplaşma fotoğrafı vatandaş tarafından nasıl algılanıyor?

“Ampulleri değiştirmezseniz patlar,” diyenler yedek ampul olduklarını ima ediyorlar zaten.

28 Şubat günü Galatasaray’da “Yolsuzlukları ve 28 Şubat’ı Aklama” eyleminde konuşma yaparken, benzer şeyleri aklımdan geçirdim. “28 Şubat bin yıl sürecek,” diyenlerle dalga geçilmişti, ama son MGK kararı AKP iktidarının benzer iç düşman yaratma ve MGK yoluyla devlet gücünü arkasına alarak toplumsal mühendislik yapma alışkanlığından vazgeçemediğini gösteriyor.

İktidarın sarhoşluğu başkalarının zafer sarhoşluğunu sağlamıyorsa ortada bir sorun var demektir. Belki de seçimlere 1 ay kala seçim faaliyetine başlayanların göremediği, seçimden seçime çalışmanın sonuç getirmediğini anlamamalarıdır.

İnsanlar acaba olup biteni kanıksıyorlar mı? Yoksa örneğin, seçimlerde belirleyici öneme sahip Kürt seçmeni iktidarın adım atmadığını görüyor, ama ana muhalefetin ne dediğini net olarak göremeyince tutumunu değiştirmiyor mu?

Bu seçimlerdeki 3.seçeneği savunan HDP’ye karşı alınan hasmane tutumları ibretle izliyoruz. Seçim çalışmalarında en saldırgan tutumların kimlerin güçlü olduğu bölgelerde meydana geldiğinin de farkındayız.

Kulislerde, bize Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak tutum almayı önerenlerin hâlâ anlamadığı konu da bu zaten. Bizim kişilerle ilişkimiz yok, ilkelerde ve politikalarda anlaşmak önemli. Kürt sorununun çözümünde İttihat- Terakki çizgisinden kopamayanlarla ne işimiz olabilir. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda alınan hasmane tutumları unuttuk mu zannediyorsunuz?

Siyaset, kısa vadeli avantajlar uğruna, uzun vadeli yanlışlara kapılmamalıdır.

Tek başına başkalarını geriletmekle sınırlı bir siyaset vizyonu ihtiyaçları karşılamıyor.

Siyasette değişim ihtiyacının yarattığı sancı, olumlu gelişmelere de neden olabilir. Yeter ki sistemi pekiştirmeyi değil, dönüştürmeyi esas alalım. Yenilikçi siyaset elbet kendi yatağını bulacaktır. Belki şimdi bazılarımız farkında değil, ama geleceğin siyaseti buradan adım adım örülüyor.

Politik tercihiniz ne olursa olsun, her zaman gerçeklerin ortaya çıkmasından yana olmak gerekiyor. Her şeyden kaçabilirsiniz, ama gerçeklerden değil. Şimdi anladınız mı Hakikatleri Araştırma Komisyonu konusunda neden hep ısrarlı olduğumuzu?

İktidar da zayıfladıkça güçlü gibi davranmaya yelteniyor. Onu aklamaya çalışan, rasyonalize etmeye çalışan aydınların da işi kolay değil. Her aşırı rasyonalizmde güçlü bir irrasyonalizm bulunuyor.

Sezar- Brütüs diyaloğunu anımsarsınız, “ Sen de mi Brütüs?” sorusuna “Hayır, bende değil,” dememiş, “Sezar’ı severim, ama Roma’yı daha çok severim,” diye yanıtlamış. Bu dönem Brütüslerin sayısını artırıyor. Pirinçteki beyaz taşlar, siyah taşlardan daha tehlikeli olmaya başlıyor.
AKP vahim iddialar karşısında aklanmaya yönelik adım atmıyor. AKP-Gülen cemaati kutuplaşmasının arkasında bunu kızıştıran başka bir irade olup olmadığının bile farkında değil.

Bu süreçte Kürtleri oyalamaya çalışanlara, Madagaskar’dan Batılılarca alınarak kopartılan, 3 dil öğretilerek eğitilen ve büyütülen Urartu’nun, 30 yaşına gelince ülkesine kaçarken yazdığı mektup belki bir şey anlatır:

“Ormanlarıma geri dönüyorum. Sizleri anlayamadım; sözlerinizle davranışlarınız birbirinden o kadar uzak ki, medeniyetinize alışamadım. Belki saldığınız zehri ormanlarımın kara büyüsü ile giderebilirim.”

______________

Not: Sevgili Munise Aren’i eşi Sadun Aren’in yanına yolcu ettik. Bütün sevenlerinin başı sağolsun.

1584260cookie-checkŞimdi ne olacak?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.