DAY MER Kültür ve Sanat Festivali 18 Haziran’da online resepsiyonla başlamıştı ve 5 Temmuz’da online Park Şenliği ile sona erdi. İngiltere’deki salgın kısıtlamalarının kaldırıldığı günün ertesine rastlamasına karşın saat 14-19.30 arasında gerçekleşen Park Şenliği’ne 23 bine yakın katılım olduğu belirtildi. Bu gerçekten küçümsenmeyecek bir rakam. DAY MER’in salgına rağmen teknolojiyi kullanma becerisiyle festivali kesintiye uğratmaması övgüye değer.
İngiltere’de bizim toplumda göçmen örgütlenmesinde en eski olan Kıbrıs Türk Cemiyeti (ilk adı Kıbrıs Türk Kulübü) 1951’de kurulmuş ve 5 yıl öncesine kadar da faaliyetini sürdürmeyi başarmıştı. Türkiyeli toplumda ise 1971’den 2000’e kadar faaliyet gösteren İşçi Birliği – İngiltere Türkiyeli İlericiler Birliği 1984’te “Dostluk Festivali” adıyla ilk toplum festivalini düzenlemişti. 1989’da kurulan ve ilk sanat ve kültür festivalini ertesi yıl düzenleyen DAY MER ise en uzun soluklu Türkiyeli toplum demokratik sivil toplum kuruluşu sayılıyor.
Göçmen dayanışması amacıyla kurulan DAY MER’in İngiltere işçi sınıfı mücadelesine katılan Londralı bir kurum olmaya evrildiğini söyleyebiliriz. DAY MER’in düzenlediği kültür ve sanat festivalleri de göçmen kültürünün kendini ifadesinden daha çok, baskın kültürün asimilasyonuna karşı mozaikte yer alan Anadolu renklerini sınıf dayanışmasıyla sunumudur. DAY MER’in başarısındaki sır, “Birliğimiz gücümüzdür” sloganında saklıdır. İngiltere’deki sosyal haklarımızı korumak ve geliştirmek için, ırkçılık ve ayrımcılık başta olmak üzere her türlü saldırıları da savuşturmak için birlikte, örgütlü uğraş vermek gerekir.
* * *
İngiltere koronovirüse karşı önlemlerde gecikmesinin sancısını çekiyor. Salgında virüsten günlük ölüm sayısı 3’lü rakamlarda sürüyor. Ekonominin sürdürülebilirliği aşkına son kısıtlamalar da 4 Temmuz’dan itibaren şartlı olarak kaldırıldı. Bu, uzmanlara göre çok erken bir açılımdı. Siz dostlarıma bu “açılım”ın virüs tehditinin azaldığı anlamına gelmediğini yine hatırlatmak isterim. Kalabalık yerlere gitmemek, ev ziyaretlerinden kaçınmak, maske takmaya özen göstermek gibi küçük önlemler hayat kurtarabilir.
İngiltere Ulusal İstatistik Bölge Ofisi’nden yapılan çalışmada, korona virüs testlerinde pozitif olduğu görülenlerin yalnızca yüzde 22’sinde ateş, öksürük, halsizlik, tat ve koku kaybı gibi semptomlar görülürken yüzde 78’inde hiçbir semptom yaşamadığını ve virüs taşıdığından habersiz olduğu saptandı. Uzmanları işte bu “asemptomatik yayılma” çok endişelendiriyor.
Ulusal basında dikkat çeken bir diğer haber de YouGov şirketinin 1663 kişiyle yaptığı araştırmaya katılanların yüzde 16’sının “muhtemelen” ya da “kesinlikle” aşı yaptırmayacağını söylemesiydi. Guardian da sosyal medyada aşı karşıtlığının yükseldiğine dikkat çekerek sonuçların salgının kontrol altına alınma çabalarına sekte vurabileceğini öne sürdü.
Dijital Nefreti Önleme Merkezi (CCDH) adlı sivil toplum kuruluşunun yöneticisi Imran Ahmed, “Normal hayatımıza dönme umudumuz aşıya bağlı ama sosyal medya şirketleri aşı karşıtı propagandanın önlenmesi konusunda sorumlu davranmıyor. Bu şirketlerin para hırsları insanların hayatına mal olacak” diyor. CCDH’nin izlediği 150 aşı karşıtı sosyal medya hesabı ve YouTube kanalının takipçi sayısı koronavirüs salgınının başlamasından sonra sekiz milyon artmış. ABD ve İngiltere’de Twitter, Instagram, Facebook ve YouTube’da aşı karşıtlığı kampanyasının yürütüldüğü 400 kadar hesabın takipçi sayısının 57 milyona ulaştığı belirtiliyor. Bu hesapların bazılarında salgını Bill Gates’ın başlattığı, Covid-19’a aşıların neden olduğu, koronavirüs testlerinin kadınlarda kısırlığa yol açtığı gibi komplo teorilerine yer veriliyor.
Eee kapitalizm o kadar kirli ki bize beyazı unutturdu. Halkın her şeyden şüphelenmesi normal değil mi? Buyurun şimdi ayıklayın pirincin taşını…