Türkiye gündemi Pınar Gültekin cinayetiyle çalkalanıyor. Wikipedia’nın aktardığına göre; Türkiye’de 2008’de 80 olan kadın cinayeti sürekli artarak 2019’da 474 olmuş ve iki tarih aralığında toplam 3.185 kadın öldürülmüş. 2019’da öldürülen 474 kadın cinayetinden 115’i şüpheli olarak kayıtlara geçmiş ve failleri bulunamamış. Pınar Gültekin cinayeti toplum vicdanını bir kez daha yaraladı. Artık yeter! Ne yazık ki kültür ve inançların beslediği erkek baskın Türkiye’de bu cinayetleri azaltmak belki mümkün ama durdurmak çok zor.
Zor çünkü; 2017’deki bir yazımda da söz ettiğim gibi Türkiye’de kadının adı mezarlıkta bile yok… Mezar taşında “Nam-ı diğer ‘terzi’ Hasan, ruhuna fatiha” diye yazıyor. Hasan’ın yanındaki mezarda da “Hasan’ın eşi Ayşe” diyor… Ne büyük haksızlık Ayşe’ye… Büyük olasılıkla çocukları da eğitimli ve demokrattır ama algısal körlükten annelerinin büyük bir haksızlığa uğradığını görmüyorlar…
Ne yazık ki Londra’daki bizim toplumun da kadın cinayetleri konusunda sicili bozuk. Hackney’de 1993’te eşi tarafından dövülerek öldürülen Esen Yılmaz (29) ve 2009’da töre cinayetine kurban giden Tülay Gören’i (15) unutmadık.
Medyadan arkadaşım Fatma Yüksel, “Şiddeti asla kabul etme” başlıklı bir yazı göndermiş. TV Londra’da program yapımcısı ve Bizim FM Londra’da da “Fatma ile her telden” programının sunucusu olan Yüksel şöyle diyor:
“Yeter bu zihniyet bırakın ‘babanın evinden gelinlikle çıktı, kefenle gelir’ gibi boş lafları. Elin oğlu kendinde her türlü hakkı buluyor bu boş laflarınızla. Şiddete maruz kalıyorsan bu senin kabahatin değil. Utanılacak bir durum değil, sessiz kalınacak bir durum asla değil. Sen sessiz kalırsan ben ölürüm, ben sessiz kalırsam sen ölürsün. Bir birimizin katili olmayalım. Ses ver uzat elini, ben burdayım senin için.”
Aslında kurumsal olarak “İstanbul Sözleşmesi” kadınlara “Ses ver uzat elini, ben burdayım senin için” diyor. İktidarın fesh etmeye çalıştığı ve uygulanmasında aksaklıklar yaratılan İstanbul Sözleşmesi’nin diğer adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.
Türkiye’nin 12 Mart 2012’de imzaladığı bu uluslararası sözleşmenin önemi, kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin sözleşmede belirlenen temel standartlar çerçevesinde önlenmesidir.
Sözleşmede Avrupa Konseyi tarafından belirlenmiş 4 önemli ilke şöyle:
– Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi,
– Şiddet mağdurlarının korunması kapsamında gerçekleştirilen ceza yargılamasının düzgün bir şekilde yürütülmesi,
– Kadına yönelik işlenen suçların cezasız kalmaması ve suçluların cezalandırılması,
– Kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, önleyici, koruyucu politikaların tüm kurumlarca yapılacak bir iş birliği ile hayata geçirilmesidir.
“Peki AKP iktidarı bu sözleşmeyi neden fesh etmek istiyor?” diye sorarsanız, google’da “Nisâ Suresi 34. Ayet Tefsiri”ne bakınız efendim…