Osmanlı aydını Namık Kemal 1867-1870 arasında Londra’da yaşadı. Namık Kemal, bir mektubunda “Londra bir memlekettir ki, burayı görmeyen rahatın mânâsını bilmez… Tütünsüzlükten sıkıntı çekeceğiz gibi görünür…” diye yazar.
Namık Kemal’in Londra’da yaşayan torununun torunu Osman Streater, annesi Nermin Hanım’ın başlattığı “Namık Kemal’in Londra’da yaşadığı eve ‘mavi plaket’ koydurma” çabalarını 22 Kasım 2013’de aramızdan ayrılıncaya kadar sürdürdü. Dostluk yapma fırsatı yakaladığım Streater’in ömrü ne yazık ki plaket çabalarına yetmedi.
***
Londra’da mavi plaket yalnızca Osmanlı’nın Londra Büyükelçisi Mustafa Reşit Paşa’nın, 1839’da yaşadığı 1 Bryanston Square’deki Osmanlı’nın Londra Büyükelçilik binasında yer alıyor. Büyükelçilik 1901’de 69 Portland Place’e taşınacaktır. Nam-ı diğer “Koca” Mustafa Reşit Paşa 1834’de genç yaşta Sultan II. Mahmut tarafından Paris elçiliğine getirildi. 1836’da Londra elçisi olur. 1837’de yeni kurulmuş olan Dışişleri Bakanlığı’na (Hariciye Nazırı) atanır. O dönemde İngilizlerle Baltalimanı Antlaşması’nı müzakere eder. 1838’de Londra’ya elçi olarak gönderilir. 1839’da tahta yeni çıkan Sultan Abdülmecit’in ilan ettiği Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu (Tanzimat) hazırlayan ve okuyandır. 1841’de tekrar Paris’e elçi olarak gider. Abdülmecit saltanatında 6 kez sadrazamlık yapar.
“Paris ve Londra’da edindiği görgü ve bilgilerin Mustafa Reşit Paşa’ya, yüzü batıya dönük bugünkü modern cumhuriyetin temellerine ilk tuğlaları koymasını sağladı” diyebiliriz. Prof. Dr Mesut Şen’e göre; “Paşa’nın okuduğu ‘Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnu’ ile başladığı kabul edilen Tanzimat hareketi, görünen yüzüyle, devlet işlerinde bozulan düzeni yeni baştan tesis etme amacındaydı. Ancak askerî, mülkî ve hukukî alanda hayata geçirilen reformlar, bir siyasî düzen değişikliğinden öteye geçmiş, Türk düşünce sisteminde de köklü bir değişmeye zemin hazırlamıştır.”
Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavuşturmayı amaçlayan “Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnu” özet olarak, “Tüm vatandaşların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanması, Yargılamada açıklık, hiç kimse yargılanmadan idam edilemeyecek (Hukuk devleti özelliğini yansıtır), Vergide adalet, Erkeklere dört yıl mecburi askerlik, Rüşvetin ortadan kaldırılması, Herkesin mal ve mülküne sahip olması, bunu miras olarak bırakabilmesi.(Özel mülkiyet güvence altına alındı. Müsadere kaldırıldı)” gibi önemli maddeleri içerir.
***
Bir diğer önemli Londralı da Makber’in yazarı olan Abdülhak Hamit Tarhan (1852 – 1937) sayılır… Londra’yı ikinci vatan sayan şair Abdülhak Hamit da bir şiirinde Londra’yı “Her tafı şu’le-i şevk-ı hayat / Yâda, mekabirde degelmez memat”, günümüz Türkçesiyle “Bu şehrin her yerini hayat şevkinin ışığı sarmış / Ki orda ölüm gelmez insanın aklına, mezarda bile” diye tanımlar.
Abdülhak Hamit, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarında eserler vermiş, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir edebiyatçıdır. Yaşadığı dönemin en büyük şairi kabul edilen Abdülhak Hamit, Brüksel’de 1885-1911 arasında kesintili de olsa sefir olmasına karşın zamanının çoğunu “İkinci vatanı” Londra’da geçirir ve “Hyde Park’tan geçerken” gibi en önemli şiiri ile tiyatro eseri “Finten”, “Zeynep”i bu çok sevdiği şehirde yazar. 1886’da Londra’da başkatip iken yazdığı “Zeynep” nedeniyle Padişah 2’nci Abdülhamit tarafından afaroz edilse de edebiyatı bırakacağı sözü üzerine diplomatlığını sürdürür.
Can Dündar’ın “Lüsyen, Tarihe gizlenmiş bir aşkın hikayesi” başlıklı kitabında, 60’ında olmasına karşın 18’indeki Belçikalı Lüsyen ile büyük aşk yaşayan Abdülhak Hamit’in 6 Mayıs 1912’de evlenerek Piccadilly’de yaşadığı belirtiliyor. Tazminat döneminin büyük şairi 1912’de karısı Lüsyen ile İstanbul’a döner, genç cumhuriyette de Atatürk tarafından onurlandırılır ve büyük eserler verir.