Önümüz bahar… Biz Türkiye ve Kıbrıs kökenliler güneşi severiz. Güneş doğduğunda ayçiçeği gibi içimiz de açılır…
Londra haberlerine göz atıyorum: “Ekonomik büyüme faiz artırımına yol açabilir”, “Parekende satışlarında 7 yılın en sert düşüşü”, “Avrupalı tüketici eti daha pahalı yiyecek…”
Dünya haberlerinin de geri kalan yanı yok: “Türkiye’de YSK kararları AİHM’e götürülebilir”, “Umut yolculuğunda kemanına sarılarak öldü”, “Fransa’da faşist Le Pen de ikinci turda”, “ABD, Kuzey Kore ile savaş dansında…”
Nefesim daralıyor. Yaşadığı yerküre ve yeryüzündeki canlı türüne en çok zarar veren tek organizma: Kapitalizm…
Dünyada 2000’de savaşta ölenlerin sayısı 310 bin, cürümden ölenler 520 bin, intihar 815 bin, otomobil kazaları 2 milyon…
Herşey gerçekten daha mı kötüye mi gidiyor? Biz hiç baharı görmeyecek miyiz? Merak etmeyin Gündüz Vassaf yüreklere su serpiyor.
“Ne yapabilirim? – Geleceğe Kartpostallar” kitabında Gündüz Vassaf, “Manşetler, savaş haberleri bizi tarihten kopartıp aldatmasın. Savaşlarda eskisine göre daha az insan ölüyor” diyor ve ekliyor, “Cürüm, intihar ve otomobil kazalarında ölümler düzenin iflasını gösteriyor…”
Vassaf, Harward Üniversitesi’nden psikolog Steven Pinker’in “Şiddetin dünü, bugünü ve geleceği” konuşmasından da şu alıntıyı yapıyor:
“- Sadece iki dünya savaşı değil, tarihte en çok savaş çıkartan Batı Avrupa’da altmış yıldır savaş yok. Oysa 1945’e kadar 600 yıl boyunca kendi aralarında iki yılda bir savaş çıkartmışlar.
– İki savaşların ölüm oranlarını 20’nci yüzyıl dünya savaşlarına yansıtacak olsaydık, ölü sayısı 100 milyon değil iki milyar olurdu.
– Bireysel şiddet eskiye göre yok denecek kadar az. Batı Avrupa’da 800 yıllık cinayet kayıtlarına göre 1200 yılında öldürülme olasılığı 2000 yılına göre otuz beş misli.”
Akıl ve mantık ibreyi yavaş da olsa doğrudan, iyiden ve yeşilden yana gösteriyor. Yaşamın pratiği buna zorluyor. Böyle düşününce derin bir nefes alıyorum: Önümüz bahar…
Geçenlerde hava yolu şirketi AtlasGlobal’ın “Glober” dergisinde “Gündüz Vassaf: Geziyor, Yaşıyor, Yazıyor” başlıklı bir söyleşiye rastladım. Dergi yönetimi ne iyi yapmış da hoca ile söyleşmiş…
Vassaf bir soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Güvenlik nedenleriyle saatler önce (havalimanlarına) buralara gelmeye mahkumuz. İsterim ki, alışveriş merkezlerine dönüştürülen bu mekanlarda başka seçeneklerimiz de olsun. Bulunduğumuz ülkenin sanatını, tarihini tanıtmak için bundan iyi fırsat olabilir mi? Örneğin, yapıtlarını gösterecek yer bulamayan genç sinemacıların kısa filmleri için havaalanlarına ekranlar yerleştirilse. Devletler, fotoğraf ve resim sergilerinin, arkeoloji tanıtımlarının yer alabileceği alanların da düzenlenmesi konusunda havaalanı işletmecilerini mecbur tutsa. Günümüzde kültür sanayiinin ekonomiye katkısı otomobil, buzdolabı, televizyondan kat kat daha fazla…”
Yer küreyi kuşlar hala terketmediyse, hâlâ geliyorsa bahar Gündüz Vassafgillerin yüzü hürmetine diye düşünüyorum.
Gök kubbeye bakıyorum. Alabildiğine masmavi… Sabah güneşi ısıtmasa da fısıldıyor: Önümüz bahar!
___________
TEŞEKKÜR:
Bir dostum yıllar önce “Babamı yitirdiğimde gök kubbe başıma çöktü, annemi yitirdiğimde toprak ayağımdan çekildi” demişti. 11 Nisan’da yitirdiğim canım annem Mübehher Eskioğlu’nun ardındaki duygularım gerçekten böyle: Gök kubbe tepeme çöktü, toprak ayağımdan çekildi…
Taziye mesajı gönderen, evime kadar gelip acıma ortak olan dostlarıma teşekkür ediyorum. Bahar gelecekse “sizin o kocaman yüreklerinizden dolayı” biliyorum…