Sağlık her şeyden önemli. Her şey sineye çekilebilir, yalnız ki sağlık olsun… Birleşik Krallık’ta 2’nci Dünya Savaşı sonrasında kapitalizmin komunizm korkusundan dolayı halka vermek zorunda kaldığı sosyal haklardan biri de ücretsiz sağlık hizmetidir…
Şimdi işçi sınıfının güçsüzlüğünden de yararlanan muhafazakar iktidar, sosyal hakları çeşitli bahanelerle tırpanlıyor. Şeytana papuç giydirircesine “Biz eğitim ve sağlıkta kesinti yapmayacağız! Yapmadık da!” diyor ama nüfus artışına bağlı olarak her yıl zorunlu bütçe artışını yapmayarak gizli bir kesinti yapmış oluyor.
1980’lerde Demir Leydi Margaret Thatcher komunizm düşmanlığı ile sosyal kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini bir tutmuştu. O yıllarda genleriyle oynanan Ulusal Sağlık Sistemi-NHS, günümüzde felçli bir kuruma dönüştü. Artık hastanelerde randevu bekleme süreleri ayları buluyor.
NHS’e Kasım 2017’de 4 milyar sterlin bütçe yerine 2.8 milyar sterlin verildi. Ruh sağlığı bölümüne 1 milyar sterlin acil bütçe istendi fakat es geçildi. 2017 Noel haftasında 16 bin 900 hasta acil serviste NHS ambulanslarında ortalama 4 saat bekletildi ve 55 bin ameliyat gecikti.
Şimdi sağlıkta teşhis böyle. Hastalığı yaratan nedenler de belli. Fakat Thatcher özentili Başbakan Theresa May, NHS’i kurtarmak yerine daha beter bir duruma sokarak özel sektörün kollarına atmak istiyor. Bu amaçla da sağlıkta zorunlu yatırımları yapmıyor, araç gereç ve techizat da modernizasyona gitmekten kaçınıyor ayrıca sağlık emekçilerini daha az ödeyip daha çok çalıştırmak istiyor…
Biz özel sağlık alanında gereksiz çekilen MR’ları, ameliyatları velhasılı soygun kumpaslarını Türkiye’den çok iyi biliyoruz. Yaşadığımız İngiltere’de NHS’i bekleyen tehlikeyi en iyi görenlerden sayılırız ve bu gidişata dur demeliyiz.
Çocuklarımız adına NHS’i korumak, kollamak ve geliştirilmesini sağlamak için 3 Şubat Cumartesi saat 12’de “Gower Street, Central London, WC1”de başlayıp 10 Downing Street’deki Başbakanlığa kadar devam edecek yürüyüşe katılmalıyız. Eğer sesimizi sesimizle birleştirirsek muhafazakar iktidar tıpkı 2’nci Dünya Savaşı döneminde olduğu gibi korkacak ve geri adım atacaktır…
Bu haksızlığa karşı “Ne yapalım sağlık olsun” deme lüksümüz yok, çünkü NHS çökerse sağlık olmayacak…
***
Söz sağlıktan açılmışken Financial Times, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20 Ocak’ta Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde başlattığı ve adına “Zeytin Dalı” koyduğu harekâta “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyerek karşı çıkan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi 11 doktorun gözaltına alınmalarına sayfalarında yer verdi.
Gazete gözaltıların, Avrupa başkentlerinde Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik kaygıları artıracağını yazdı.
Financial Times, New York merkezli İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü’nün de Türkiye’deki sindirme kampanyasını eleştirdiğini belirterek örgütten Doktor Homer Venters’ın şu yorumunu aktarıyor:
“Bir grup doktorun fiziksel şiddetle tehdit edilmeden barışçıl bir açıklama yapamamaları ve Cumhurbaşkanı tarafından kınanmaları, Türkiye’de durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor. Profesyonel hekimlerin, kamu sağlığına yönelik tehditler hakkındaki görüşlerini cezalandırılma korkusu olmadan ifade etme özgürlüğü olmalı.”
Düşünce ancak ifadesiyle özgürlük bulur. Harekâtı alkışlama özgürlüğü kadar “Hayır” deme özgürlüğü de olabilmelidir. Eğer düşünce özgürce ifade edilemezse asıl o zaman teröre kapı aralanmaz mı?
Dostlar Türkiye’de sağlıksız gelişmeler oluyor… Bir sonraki gün, öncekini aratır oldu.