24 Haziran cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri bitti, atı alan da Üsküdar’ı geçti. Bu seçimlerde pek çok şey söylendi, seçim vaatleri yapıldı ama önümüzdeki seçimlere devreden sözler şunlardı: Tek adam rejimi diktatörlüktü, yargı yürütme ve yasamanın kuvvetler ayrımı esastı, OHAL gibi baskı rejimi ve TBMM’nin ekarte edildiği KHK’ler külliyen anti-demokratikti. Çoğunluk değil çoğulcu demokrasi uygulanmalıydı. Sosyal hukuk anlayışı, halk ve kültürler arasında eşit vatandaşlık elzemdi…
Bu söylemler aslında bütün partilerin ortak paydası olmalı, ulaşılma yöntemi de tartışılmalıydı. Olmadı. Yeni iktidar yoluna farklı devam edecek. Baskı ve zulüm aslında iktidarın ömrünü de kısaltacak…
Aklın ve mantığın yolu bir. Eninde sonunda bu paydada birleşilecek. Hani yolun kısa olması yalnız insan değil gezegenin de hayrına olacak.
Aslında şöyle geriye baktığımızda uygarlığımız ile herkesin gereksinimine göre tükettiği eşitlikçi güne epey yol var. Hani bir tarih evvelinden gelişmeleri görüp 2200 yılındaki (adına ne denirse artık) demokrasi ve eşitliği günümüzde istemek harika bir şey. Bunu isteyenler gerçi kendilerini başka bir maymun türünden evrimleştiğini, uzaydan geldiğini ya da farklı beyin loblarına sahip olduklarını düşünebilirler. Günümüzde egemen sınıflar varlıklarını sürdürebilmek için bugünü, yarına karşı korudukları için gerici. Ya “Nasıl da koduk” diyen işçinin de aralarında olduğu cahil halk aslında kendisine karşı.
Tekeri ve ateşi bulan insan eninde sonunda, komünal toplumun gelişmişini herkesin gereksinimine göre tükettiği günü de kuracaktır. Hani bizim acele etmemizin üzerinde yaşadığımız dünya hala yaşanılır haldeyken, Trump gibi bir arızanın dünyanın yörüngesini değiştirecek nükleer çılgınlık yapmadan bu noktaya ulaşmak ve sömürü düzenine son vermek…
Her ne kadar acelemizde haklılık payımız olsa da dünya uygarlığı hala emekleme aşamasında. En eski tarihli tekerlek kalıntıları M.Ö 3000 – 2500 yıllarına ait… Yani benim çok değil 1000 kuşak öncem tekerleği henüz bilmiyormuş.
O kadar uzağa değil çağımıza gelelim… İlk kâğıt üzerine basılı gazete Johann Carolus tarafından 1605’de yayınlanmış, yani 8-10 kuşak öncesi atam dönemi. Elektrik Benjamin Franklin tarafından henüz 1752’de bulunmuş. Karl Marx’ın Komuninist Manifesto ‘su 1848’de yayınlanmış. Frank ve Charles Duryea 1892 ve 1893 yılında benzinle çalışan ilk otomobillerini yapmışlar. İlk pedalsız bisiklet 1839’da İngiltere’de geliştirilmiş. Kraliçe Victoria’nın resmini taşıyan ilk posta pulu 1840’da satışa sunulmuş. 1906´da Chicago kentinden Alva Fisher, elektrik enerjisi ile çalışan ilk çamaşır makinesini gerçekleştirmiş. Sosyalist devrim 1917’de Rusya’da yapılmış, yani anneannem ve dedemin kuşağı. İlk antibiyotik penisilin 1928’de Londra’nın St. Mary’s Hastanesi’nde çalışmalarını sürdüren Prof. AIexander Fleming tarafından bulunmuş. 1969’da ilk “İnternet” sisteminin temelleri atılmış. 1972’de ilk e-mail iletişimi kullanılmaya başlanmış, yani benim kuşağım.
Şimdi siz bu dünyanın evrim sürecine bakarak Türkiye’de 24 Haziran seçimlerinde 2200 yılı sonuçlarını beklemeniz biraz haksızlık değil mi? Yok biz illa da 2200’ü isteriz derseniz onun adı evrim değil devrim olur. Devrimciler de onun için ilericidir.
NOT: Toplumun ilki olmasa da kesintisiz en uzun ömürlü festivali DAY MER Kültür ve Sanat Festivali bu pazar saat 12’de Clissold Park’ta başlıyor. Bu yıl 29’uncusu yapılan festivalin sanırım en az 25’ine katılmışımdır. Siz okurlarımla festival alanında buluşmak ve iki laf etmek isterim hani. Görüşmek üzere.