İNGİLTERE… Türkiye’de ateşe verilen kültür ve sanat

Birkaç ay önce Florida Üniversitesinden bir öğrenci, benimle, 30 yıllık gazetecilik yaşamımla ilgili bir mülakat yaptı.
Söyleşinin sonunda, bir gazeteci olarak üzerimde en fazla iz bırakan, beni en çok sarsan haberin ne olduğunu sordu.Yanıt vermek için fazla düşünmem gerekmedi.

3 Temmuz 1993, sabahın erken saatlerinde, tek başıma gece nöbeti yaptığım gündü. Ajanslar, Sivas’ta, yazar, şair ve müzisyenlerin,  kaldıkları bir otelde, ‘Allahü Ekber’ diye bağırarak saldıran bir kalabalık tarafından yakılarak öldürüldüğünü  duyuruyordu.

Kendi programımı zar zor bitirdikten sonra, BBC 4. Radyosunda John Humphreys’ın sunduğu Today programına bağlandım.

“Nasıl, anlayamadım? Siyasetçileriniz saldırıya uğrayanları mı sorumlu tutuyorlar? Şaka mı yapıyorsunuz?” diye öfkeyle soruyordu Humphreys.

O gece Madımak Otel’de 35 kişi can verdi. 30 yılı aşan gazetecilik yaşamımda,  yaptığım haberler arasında  Sivas Katliamı kadar üzerimde acı bir iz bırakan, uykularımı kaçıran başka bir haber olmadı.

İstanbul’da Pazartesi günü Müjdat Gezen Sanat Merkezinin kundaklandığı haberi işte bu korku ve öfke dolu acı anıları yeniden canlandırdı.

Sivas’ta olduğu gibi, saldırının hedefi açık sözlü, zaman zaman tartışmalı, laik bir aydındı. Kurduğu akademi, gene İslamcı aşırı görüşlü bir kaynak tarafından hedef gösterilmiş, sonra da ateşe verilmişti.

Çok şükür, bu defa ölen ya da yaralanan olmadı.

 

Türkiye’nin en tanınmış tiyatrocu ve komedyenlerinden biri olan Müjdat Gezen, daha önce de defalarca tehdit aldı. Ancak bu sözlü saldırılar, son zamanlarda, Yeni Akit gazetesinin nefret söylemiyle doruğa ulaştı.

Yeni Akit, saldırıdan hemen sonra “Pezevenk Müjdat’a Şok’ başlığını kullandı ama sonra başlığını Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde yangın çıktı diye değiştirdi.

Türkiye’de sanata ve sanatçılara yönelik  saldırıların listesi, ne yazık ki, çok uzun.

2016 yılında, müzisyenlerin ifade özgürlüğünü korumayı hedefleyen Kopenhag merkezli Freemuse kuruluşu tarafından yayınlanan bir araştırma , sanatsal ifade özgürlüğünün ihlali konusunda Türkiye’nin dünyada en kötü örnekler arasına girdiğini  ortaya koydu.

Siyasetçilerin sanatçılara yönelik sözlü saldırıları, sık sık haber konusu oluyor. Ama sanata ve sanatçıya baskılar, sadece hakaret ve adli soruşturmalarla sınırlı değil. Fiziki saldırılara da hedef oluyorlar.

2016 yılında bu tür olaylara pek çok defa tanık olduk.

Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın İzmir’de verdiği bir konser, elinde satırla tekbir getiren bir saldırganın şiddetine uğradı.

Gene İzmir’de, İspanyol sanatçı Almacino Gonzales Andres’in bir yapıtı, müstehcen olduğu gerekçesiyle parçalandı.

Her iki olayda da saldırgan serbest bırakıldı.

İstanbul’un Tophane semtindeki sanat galerine saldırıların ise, artık hesabını tutamaz olduk.

2016 Kasım ayında sanat fuarı Contemporary İstanbul, Sultan Abdülhamit desenli mayo giydirilmiş heykele itiraz eden ve gene tekbir getirerek saldıran bir grubun eylemi ardından, sanatçı Ali Elmacı’ya ait bir heykeli sergiden kaldırmak zorunda kaldı.

Bütün bu örneklerde, ortak yan aşırı dini tepkiler ve cezasız kalan saldırılar.

İnsanlık suçu olan Sivas katliamı da, zaman aşımına uğratılıp, unutturulmaya çalışılmamış mıydı?

Bugünün linç için can atan kalabalıkları ve onların medyadaki amigolarının artan cesareti, sizi gerçekten şaşırtıyor mu?

Türkiye’de gazeteciye, yazara, sanatçıya, aydına yönelik çirkin saldırılar, artık hergeçen gün, giderek, yavaş yavaş artmıyor.

Adeta bir sel gibi, hızla üstümüze yürüyor.

Bu öyle bir sel ki, sevgili okuyucum, bu gazeteciye, 24 yıldır unutamadığı kabusu neredeyse yeniden yaşatıyor.

2063630cookie-checkİNGİLTERE… Türkiye’de ateşe verilen kültür ve sanat

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.