Isparta gülünü koklamadan ölmeyin!

İnsanı mest eden benzersiz kokusunu, güneşin ilk ışıklarıyla çiy düşme zamanı toplanmasına borçlu olan altından daha değerli Isparta gülünü koklamak için zamanı ertelemeyin. Haziran sonuna kadar vaktiniz var…

GÖÇLE GELEN GÜL FİDANLARI

1870’li yıllarda Bulgaristan’dan Anadolu’ya göç eden Türkler, beraberlerinde üretim gelenekleri ve zanaatlarını da getirdiler. Muhacir olarak anılan göçmenlerin bir kısmı da Isparta il merkezine, bugün Gülcü ve Emre Mahalleleri olarak anılan bölgelere yerleştirildi. Bulgaristan’dan gelen Muhacirlerin beraberinde getirdikleri yağ gülü, Isparta’nın toprağını ve havasını öylesine sevmişti ki, ilerleyen yıllarda literatürde (rose damascena) olarak anılan bu değerli çiçeğin dünyadaki en önemli üretim merkezi bu topraklar olacaktı…

Bulgaristan göçmenlerinin kentte yetirdiği yüksek aromalı güller, birkaç yıl sonra 1892 yılında Müftüzade İsmail Efendi adlı üretici tarafından imbikten geçirilip gül yağına dönüşecekti. Bu ilk denemelerin ardından “köy tipi” denilen üretim biçimi hızla yaygınlaşacak, gül fidanları da kentin bahçelerinden yakın ilçe ve köylere yayılacaktı…

OSMANLI’NIN SON GÜNLERİNDE GÜL ÜRETİMİ

Isparta gülünün kalitesi ve yüksek aroması, 1900’lü yılların başında Fransız şirketlerinin dikkatini çekmekte gecikmez. Ancak o yıllarda Osmanlı yönetiminin ekonomik olarak adeta teslimiyet içinde oluşu kentteki gülcülüğün gelişimini engelleyecek boyuta ulaşır. Osmanlı Meclisi Mebusan’ında Isparta Milletvekilliği yapan yerel tarihçi Böcüzade Süleyman Sami, 1910 yılında Maliye Nezareti’ne verdiği önergeyle Bulgaristan gülerinden gümrük vergisi alınmasını talep eder. Çünkü o yıllarda Isparta gülyağından yüksek gümrük vergisi alınırken Osmanlı ülkesine sokulan Bulgaristan gülyağlarından hiç gümrük vergisi alınmaması Fransız tüccarlara karşı Ispartalı üreticileri zor durumda bırakıyordu.

1910 YILINDA 4OO KİLO GÜLYAĞI ÜRETİLMİŞ

Böcüzade, 1910 yılında Isparta’da 400 kilo gülyağı üretildiğini not ediyor. Bugün yıllık yaklaşık 1, 5 ton civarında olduğu söylenen gül yağı üretimine bakınca o yıllardaki üretim hiç de azımsanacak ölçüde değilmiş. Zira gülyağının bir gramının ekonomik değeri altından daha fazla olarak biliniyor. Böcüzade, hatıralarında Maliye Nezareti’nin önergesine verdiği 22 Aralık 1910 tarihli yanıtta, “Bundan böyle Osmanlı gümrüklerinde Bulgaristan gülyağlarından yüzde 10 gümrük alınacağı, Osmanlı gülyağlarının da Bulgaristan’da aynı oranda gümrüğe tabi tutulacağını ve gülyağı çıkartmak için Ziraat ve Orman Nezareti’nce yeni imbikleri yaptırılarak gelecek yıl gönderileceği” bildirildiğini aktarıyor.

ATATÜRK’ÜN GÜLYAĞI TALİMATI

Cumhuriyet’le birlikte büyük önem verilen sanayi üretimi çabalarından Isparta gülü de nasibini alır. 6 Mart 1930’da Isparta’yı ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk’ün gülyağı üretimi konusunda verdiği talimatların ardından harekete geçen İktisat Vekaleti’nin girişimiyle 1935 yılında ilk modern gülyağı fabrikası hizmete girer. Köy tipi üretim azalarak devam etse de bu tarihten sonraki gülyağı üretimi ağırlıklı olarak modern tesislerde sürdürülecektir.

ÜRETİMİN ‘GÜLBİRLİĞİ’ ISPARTA’YI DÜNYANIN GÜL MERKEZİ YAPTI

Türkiye’nin köklü üretici birliklerinden biri olan ve bugün 8 bin üretici ortağı bulunan Gülbirlik’in, 1958 yılında İslamköy’de bir gülyağı fabrikası kurmasıyla başlayan hızlı gelişme, 1976’da diğer tesislerle devam eder. 1980’lerde Isparta’nın birçok ilçesi ve köyleriyle, Burdur ve Afyon sınırlarında da gülcülük yapılmaya başlanır. Bugün büyüklü küçüklü toplam 15 gülyağı fabrikası bulunan Isparta, dünya aromatik gül üretiminin yüzde 65’ini gerçekleştirirken üretilen gülyağı, gül konkreti ve gülsuyu ağırlıklı olarak ihraç ediliyor. ABD, İsviçre, Japonya ve Körfez ülkelerine yapılan ihracatta Fransa başı çekerken, yıllık ortalama 8 ila 9 bin ton civarında gerçekleşen yağ gülü üretiminden yaklaşık 30 milyon lira gelir, 12,5 milyon Dolar da ihracat girdisi elde ediliyor.

SABAHIN İLK IŞIKLARIYLA BAŞLAYAN SERÜVEN

“Gülün başkentinde bu nadide çiçeğin hasadı nasıl yapılıyor?” diye merak edenler varsa bilmeyenler için kısaca değinelim. Çünkü benzersiz kokusuyla insanı mest eden Isparta gülünün en büyük sırrı toplanmasında yatıyor. Gece yarısı başlayan bu zahmetli yolculuk, sabahın ilk ışıklarıyla sona eriyor. Çünkü Isparta gülü sabahın çiy damlalarıyla birlikte üzerine düşen ilk güneş ışıklarıyla en yüksek aroma seviyesine ulaşıyor. Bu nedenle sabaha karşı 4 ila 5 arası yollara düşen üreticiler, saat en geç 9-10’a kadar topladıkları gülleri keten çuvallara doldurup alım merkezlerine teslim ediyor. Buradan hızla fabrikalara gönderilen gül çiçekleri aromasını yitirmeden işleniyor.

‘PARFÜM VADİSİ’ OLMA YOLUNDAKİ BÖLGE

Isparta’nın kent merkezindeki birçok gül bahçesi bugün betonlaşmaya yenilse de, yakın ilçe ve köylerde gülcülük hala yoğun biçimde devam ediyor. Ancak kentin en önemli gül üretimi merkezleri, Senir, Güneykent, Kılıç gibi beldeler sayılabilir. Keçiborlu’nun Kuyucak köyü de son yıllarda gül üretiminin yanında giriştiği lavanta üretimiyle de sessiz sedasız bölgeyi parfüm vadisi haline getirmeye hazırlanırken Yukarı Köprüçay Havzası’nın Ayvalıpınar ve Kesme gibi beldeleri de gül üretimine başlamış. Geçmişte mevsimlik gül toplamak amacıyla diğer köylere giden bölge insanı artık kendi gülünü yetiştiriyor. Öyle ki Kesme’de iki adet yağ fabrikası bile kurulmuş. Gülün yanında bölgede yetişen diğer aromatik bitkilerden de yağ elde ediliyor.

ISPARTA’DAN DÜNYAYA AÇILAN MARKA: ROSENSE

Mayıs ortalarına doğru hasat edilmeye başlayan güllerin hasat mevsimi yaklaşık bir buçuk ay sürüyor. Parfüm ve kozmetik sektörünün pembe altını sayılan gül çiçeğinin işlenmesiyle elde edilen, gülyağı, konkret, gülsuyu ve bunlardan üretilen onlarca ürün ne yazık ki yıllardır markalaşamadığı için Ispartalı üreticiler büyük sıkıntılar çekiyordu. 1998’de gül çiçeğinden kozmetik ve gıda ürünleri üretmeye başlayan Gülbirlik, yapılan başarılı çalışmaların ardından 2003 yılında ‘Resense’ ve ‘SweetRose’ adıyla markalaşarak Türkiye’nin birçok kentinde ve yurt dışında mağazalar zinciri oluşturmayı başardı. Rosense markasıyla dünyanın birçok ülkesinde Isparta gülünün adını duyuran Gülbirlik, doğru ve akılcı yönetimle üretici birliklerinin bir kentin kaderini nasıl değiştirebileceğinin en güzel örneklerinden biri.

Yolunuz bugünlerde Isparta’ya düşerse, mutlaka gündoğumundan önce bir gül bahçesi bulup benzersiz kokusunu içinize çekmeyi ihmal etmeyin. Zira Isparta gülünün adeta terapi etkisi yapan kokusu ruhunuzun en derin noktasına kadar ulaşarak sizi sarıp sarmalayacaktır. Çünkü Isparta gülü ölmeden önce koklamayı hak edecek kadar özel bir çiçek…

Kaynakça: Isparta Valiliği, www. isparta.gov.tr
Böcüzade Süleyman Sami, Kuruluşundan Bugüne Kadar Isparta Tarihi (Serenler Yayını-1983)

1540500cookie-checkIsparta gülünü koklamadan ölmeyin!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.