Japon’ların Alevi ve Çerkes merakı

denilen düşünebilen, çevresini değiştirip dönüştürebilen insana evrildi. Elbette bu haftaki konumuz insanın yaptığı olumsuzluklar olmayacak. İnsanın yaptığı, geliştirdiği olumlu veya olumsuz herşeye kültür deniliyor. İnsanı ve onun yaşam tarzını en geniş anlamı ile araştıran bilim dalına ise antropoloji. Aleviler ve Çerkesler hakkında herhangi bir yazılı kaynağın olmamasından, bazı zorlukları var bu iki toplum üzerinde araştırma yapan bilim adamları için. Alevi toplumu üzerinde iki Japon antropolog, İngiltere’de yaşayan Alevi-Bektaşi kültürünün değişimi ve sürekliliği ile ilgili araştırma yapıyor. Bu konuda 10 yıldır araştırma yapan Osaka International University’de görevli Takashi Sashima’ya, yine kendisi de bir antropolog olan ve Çerkes toplumu üzerinde araştırma yapan Eiji Miyazawa İngiltere’de yardımcı oluyor.


Profesör Takisha Sashima 2000 yılında başladığı projesini 2002 yılında bitirmiş. Bu projesinin konusu Türkiye ve Bulgaristan’daki Geleneksel Alevi-Bektaşi Kültürünün Değişimi ile ilgili. 2004 yılında bu projenin devamı ve daha kapsamlısını Yunanistan, Almanya ve İngiltere’deki Alevi-Bektaşi’lerin sürekliliği ve gelişimi üzerine yapıyor.
Japonya’da Türkçe dil eğitimi için gittiği kursta Türkçe öğretmeni bir Türk olan profesör Sashima, 1986 yılında Türkiye’de yapılan uluslararası folklorlar kongresine katılarak ilk defa Türkiye’yi ziyaret eder. 1989 yılında ise o zamanki Japonya Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından verilen bir burs ile Ankara Dil Tarih Coğrafya fakültesinde tiyatro bölümünde profesör olan Metin Ant ile çalışmaya başlar.
1994 yılı ise Aleviler ile tanıştığı yıl olur.


Kendisi Şinto dininden profesör Sashima. Alevi-Bektaşi hissetmiyor kendini belki, ama “Şinto, Şamanizm izleri taşıyor. Güneş, kaya, dağ tapınağı gibi doğal inançlar var. Hacı Bektaş-ı Veli türbesindeki delikli taş, dut ağacı da Şinto dinindeki doğallıkla benzeşiyor” diye ekliyor. Bu yıl Alevilik’te önemli bir ibadet şekli olan Hacı Bektaş-ı Veli türbesini 12. defa ziyaret etmiş. Aslında daha önceki Türk folklorunu merak ettiğini belirten profesör Thakashi Sashima, Anadolu Türk kültürü hakkında araştırma yapmak için Aleviliği öğrenmenin önemli olduğu vurgusunu yapıyor.


Anadolu ve Bulgaristan’daki Alevi toplulukların yaşam tarzı ve ibadetlerini, deyişlerini de araştırmasının içine koyan profesör, buralarda çektiği fotoğraflarla verdiği bilgileri belgelendirmiş. Ankara çevresindeki köylerin daha fazla değiştiğini söyleyen Sashima, Bulgaristan’da yaşayan Aleviler’in coğrafik olarak Türkiye’ye uzak olan bölgelerindeki cem törenlerinin benzerlik gösterdiğini; bunun yanında Türkiye’ye yakın olan bölgelerinde cem törenlerinin olmadığını gözlemlemiş. Son olarak Alevilik’in barış ve güzel düşüncelerinin tarihten geldiğinin altını çizen profesör Takashi Sashima, insan ilişkilerinin daha da iyi olmasını sağladığını belirterek Alevilerin bu düşüncelerinin devamını diliyor.


Sosyal antropoloji dalında doktorasını yapmış olan Eiji Miyazawa da İngiltere’deki bu araştırmada profesör Sashima ile birlikte çalışıyor. 1992’de İngiltere’ye gelen Miyazawa, School of Oriantal and African Studies’te antropoloji masterı yaparken, ‘Turkish Village’ isimli 1948’den başlayan ve ölene kadar (1998), Kayseri’deki ilk iki Türk köyü üzerine araştırma yapmış olan Profesör Paul Stirling’in öğrencisi olarak eğitim görmüş. Turkish Village’in Türkiye’yi anlatan bir başvuru kitabı olduğunu söyleyen Eiji, doktora çalşmasını yapmak ve Türkçe öğrenmek için Türkiye’ye gitmeye karar verir. 1994 yılında Erciyes Üniversitesi’nde yeni açılacak olan Japon Dili ve Kültürü adlı bölümde okutman olarak başlaması için teklif gelir. Eşi ile birlikte Türkiye’ye giderler ve Erciyes Üniversitesi’ndeki bu bölümü birlikte idare etmeye başlarlar. Çok iyi Türkçe konuşan Eiji Miyazawa Çerkes’ler ile o dönemde tanışır. Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesindeki Uzunyayla bölgesinde hafta sonlarını Çerkes’lerle birlikte geçirir. 1997 yılında iki yıl süren araştırmasında Çerkes’lerin Kabarday olarak bilinen bir grubu ile aile gibi yaşar. Eiji Çerkes halkı için: “ Çerkes’leri sessiz, sakin ve terbiyeli buldum. Türkler daha çok sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Fakat Çerkes’ler yaşam tarzı olarak saygıyı ön plana çıkartıyorlar. Bu yüzden Türk’lere oranla daha resmiler, bu yüzden daha kapalı gibi duruyorlar.” yorumunu yapıyor. Saygının resmiyeti beraberinde getirdiğini vurgulayan Miyazawa, “ bu yönüyle Japon kültürü ile çok benzeşiyor, ben de çok yabancılık çekmedim bu sayede çok çabuk alıştım onlara” diyor.


2004 yılında Londra’dan Uzunyayla’ya geri döndüğünde gözyaşlarına hakim olamadığını söyleyen Eiji Miyazawa: “Türkiye Cumhuriyeti Çerkes’lerin televizyon yayınına izin verdi. Bu kültürün devam etmesini çok isterim. Tanştığım Çerkes’lerin yardımlarını gördüm ve onlarla uzun süre irtibat kuramadım. Yardımlarından dolayı onlara müteşekkirim.” diyerek iyi dilek ve temennilerde bulundu.


FOTOĞRAF:  Eiji Miyazawa:


 


 



 


 


 


 



 

693030cookie-checkJapon’ların Alevi ve Çerkes merakı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.