Kadın ve çocuk

Birbirinden ayri düsünemeyecegimiz güzelliklerdir kadin ile çocuk. Ne hazin ki, ellerin günese gitme çaginda bile, hala, bu güzelliklerin düsmani çok, kadin ve çocugun düsmani çok, çünkü güzelliklerin düsmani çok…
Elbette bu cehaletten kurtulmak gerekir, güzelliklerin korunmasi ve gelistirilmesi gerekir. Sanirim Egitim’e ve Felsefe’ye her zamankinden daha çok ihtiyacimiz var. Her ne kadar, insanlar daha çok paranin pesinde kosarken, parasi olana itibar ederken, para böylesine yüceltilmisken, parayla, istenildiginde birçok sey ört-bas edilebiliyorken, hep masum ve mazlum olan insanlarin ”çogunluk” olarak kadin ile çocuk olduguna, ve ”para-sizliga” taniklik ediyoruz. Insan, Demokrasi’yi ve Hukuk’u hep kimsesiz kaldiginda daha çok anliyor ve çok istiyor. ATATÜRK diyor ki, ”Demokrasi, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.”

Çagimizda Kadin, ne zaman ”kadin”dir? Egitim gördügü, gördügü egitimi paylastigi ve ürettigi, ailesi ve çevresi tarafindan sevilip korundugu zaman, saygi gördügü ve kendini güvende hissettigi zaman ”kadin”dir.
Çagimizda Çocuk, ne zaman”çocuk”tur? Egitim gördügü, gördügü egitimi paylastigi ve ürettigi, ailesi ve çevresi tarafindan sevilip korundugu zaman, saygi gördügü ve kendini güvende hissettigi zaman ”çocuk”tur.
Sevginin göstergesi siddet degildir. Sadakat’in göstergesi, siddete boyun egmek degildir. Düsünmenin göstergesi ise, siddet ile sehveti birbirinden ayirdedebilmektir. Herhangi bir konuda haklinin korunmasini saglayabilmek ve gerçegin yaninda tarafsiz olabilmek için, ilk önce dinlemek ve soru sormaktan korkmamak gerekir, hele alinacak cevaplari ört-bas etmemek gerekir. Empati duygusu olmayan insanlarin problemlere çözüm bulabilecegini zannetmek de bir hatadir bence. Atalarimiz yasamis ve söylemisler, ”Yalniz yasayan bilir, derdi çeken bilir” demisler. Fakat bu çagda, illa ki, herkesin yasayarak görmesi gerekmiyor, çagimiz Atom çagi…Arkadasim Profesör Osman ATABEK diyor ki, ”isigin en küçük paketi Foton, Elektrigin en küçük paketi Elektron, Zamanin en küçük paketi…” ve bu sohbetimiz yaziyla devam ediyor, beni sohbetiyle düsünmeye davet ediyor, bir dostun bir dosta verebilecegi en güzel sey bence, ”düsünmek”…ve ben bu çagda, benim bulundugum yerden çok uzakta olan Japonya’yi düsünüyorum, Japon kadinlari ve çocuklari düsünüyorum, Yoko ONO’nun Japonya için konser düzenlemesini alkisliyorum, ”dost aci günde belli olur” biliyorum, Ruhi SU Hocam’dan ve Cem KARACA’dan ögrendigim Nazim Hikmet RAN’in 1956 da yazdigi ”KIZ ÇOCUGU” siirini söylüyorum onlarin sesiyle beraber,”Çaliyorum kapinizi, teyze amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin seker de yiyebilsinler ”. Ve ”JAPON BALIKÇISI” siirini hatirliyorum, ”Bu deniz bir ölü deniz. Insanlar ey, nerdesiniz?”…
Uzaklara bakmak, Uzaklarin derdini dinlemek, Uzaklara ulasmaya çalismak bizde bir gelenek hali… Fakat ben farkindayim ve düsünüyorum yakinimda olup biteni, elbette görebildigim ve duyabildigim kadar…Çogunlukla en yakininda oluyor haksizliklar, çogunlukla en yakinindan geliyor hiç yasanmamasi gereken acilar… Gazete ve Televizyonlar alisarak haber veriyorlar siddetin, vahsetin haberlerini…çogunluk kadinlar ile çocuklarin ugradigi çirkinlikler… insanin insana yaptigini görmezden gelmemek gerekir, susarak ve susturarak sadece gerçegi erteleyebilirler fakat yok edemezler ki, çünkü gerçek ölümsüzdür…
Elbette geç gelen Adalet, makbul degildir, elbette birçok insan haksizliga ugrayabilir, elbette siirsel bir Ilahi Adalet vardir…
Kötülüklerle yarismak insanliga, bilime hiç bir sey kazandirmaz diye düsünürüm. Kötülüklerin karsinda verilecek en agir cezanin ”yalnizlik” olduguna inanirim. Insan yalniz kalinca , ya düsünür Veli olur, ya da yapayalniz ömür tüketir bir ”nesne” olur…
Hiç’lik ise, Hazreti MEVLANA’ nin ögretisidir.

Ey güzelliklerin annesi Kadinlar, önce kendimizi sevelim ve çaliskan olalim, önce kendimize güvenelim. Çocugumuza, kimsesiz kalsak ta sevgi ve sefkatimizi verelim, kendimiz istedigimiz ve bakabildigimiz veya baktirabildigimiz için, istedigimiz sayida çocuk doguralim. Kendimizden baska kimse bilemez kendi halimizi…Çocuk güzelliktir, umut’tur. Televizyonda rastladigim ” Evlilik programlarinda” kendilerini tanitan kadinlar veya erkekler, söyle bir söz söylüyorlar birbirlerine, çok garip geliyor bana,” çocuk sorunum yoktur”, diyorlar.
Ben bakakaliyorum, insan kendi çocuguna ”sorun” diyebilir mi, diyorlar iste…, egitim ve düsünce eksilince, her sey zorlasiyor…
Allah herkese sevip-sevilmeyi nasip etsin. Mecburiyetlerden korusun… Ask’ta mecburiyet olmaz… ATATÜRK’ ün sevdiklerine ”çocuk” diye hitap ettigini okumustum. Sair ve Devlet Adami Bülent ECEVIT’i hatirlayarak, ”Ne ezilen ne ezen, insanca Hak’ca bir düzen” sözünü düsünerek, kadin ile çocugun erkegin hayatindaki güzel önemini hatirlatmayi bir insanlik görevi biliyorum. Ve yeryüzündeki tüm çocuklarin insanlik için umudumuz oldugunu, umudumuzun yasama sevincimiz oldugunu, ve kendimizi her çocugun annesi-babasi gibi hissedebilmemizi düsünmenizi rica ediyorum, çocuklar kimsesiz kalabilir, ”kimsesizlerin kimsesi olmaktir” önemli olan…

1635090cookie-checkKadın ve çocuk

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.