Kadına şiddet

Adam beş yıl önce boşandığı karısını başkalarıyla ilişkisi var gerekçesiyle on yerinden bıçaklıyor. Mürekkep yalamış ama yaladığı mürekkebi daha çok yüzüne gözüne bulaştırmış olan aydın insanımız bunu kadına şiddet olarak deftere geçiriyor. Burada bir çıldırmışın ahlaki gibi görünen zavallılığından başka ne vardır. Dünyanın en ilkel adamına şu soruyu soralım: bir erkek yıllar önce boşandığı karısının “namus”undan sorumlu mudur? Adamcağız bu soru karşısında kıkır kıkır gülmeye başlayacaktır. Yakası açılmadık alçaklıkların bile ayıp sayılmadığı bir ortamda insanların birilerinin namusundan sorumlu olması düpedüz bir çılgınlık değil midir? Adam yalnız eski karısının değil, neredeyse mahalle muhtarının ikinci karısının da, berberin halasının da, eniştesinin ortanca ablasının da namusundan sorumludur. Bir bilim adamımız nereden icat ettiyse bir mahalle baskısı icat etti de herkes bilir bilmez ona dört elle sarıldı ya, buna benzer biçimde şimdi de kadına şiddet diye bir toplumsal olgudan sözediliyor.

Bütün bunların temelinde cahillik dediğimiz hastalık yatıyor. Dünyanın pekçok yerinde insan kendi karısının namusundan bile sorumlu değilken bizde namus açısından herkesin herkesten sorumlu olması biraz garip olmuyor mu? Dünyanın aklı başında ortamlarında herkes kendi namusundan sorumludur: bir insan kendine yakışanı yapmıyorsa onu ancak kınayabilirsiniz, o kişi karınız da olsa kocanız da olsa. İçiniz kaldırmıyorsa ayrılır gidersiniz. Öyle garip uygar görünümler altında “Biz ayrıldık ama dostluğumuz sürecek” ayaklarına da gerek yoktur. Ne halt ederseniz edin, bize ne! Dostluğun sürecekti de be adam daha ne demeye ortalığı velveleye vererek göz yaşartıcı bir ayrılma havası yarattın? İnsan dost olabildiği birinden ayrılır mı? Toplumda evlilik ya da sevgililik adına bütün birleşmelerin iğreti heyecanlar üzerine oturduğunu görüyoruz. Çocuklar olmasa hiç önemi yok. “Ayrıldık ama çocuklarımız için dostluğumuz sürecek. Çocuklar kavgalı gürültülü ortamda büyüyeceklerine böylesi daha iyi.” Canım benim, nasıl da biliyor neyin daha iyi olduğunu! Bir çocuğun anne baba ayrılığı sonrasında nasıl içten yaralandığını, nasıl parçalandığını, nasıl kendini eşyaya indirgenmiş duyduğunu düşünmeden rahatça böyle bir yargı ortaya koyabilmek kaşarlanmışlığın en kötü biçimine tanıklık eder. Beş yıl önce ayrıldığı karısını namus adına on yerinden bıçaklayan adamla küçük küçük üç çocuğunu annesiz ve babasız kalmanın acısına mahkum eden kişi şiddet uygulama açısından çok ayrı yerlere konabilir mi?

Cahilliğin koyu gölgesinde evlilik kurumu son derece yanlış bir biçimde bir paçayı kurtarma kurumu olarak düşünülüyor. Son derece iyi yetişmiş görünen bir kadının sevdiği adam nikaha yanaşmıyor diye ardı ardına üç ayrı sefille dünya evine girmesi, üçüncüden ayrıldıktan sonra da sevdiği adamdan bucak bucak kaçması acı olduğu kadar da gülünç değil midir? Evlilik evet bir kurtuluş kurumu olarak düşünülüyor. Kızımız on iki yaşlarında gözünü o çok renkli duygulara açtığında bir erkekle arkadaş olup erkek dünyasını tanımak gibi bir hakkı olmadığını bildiği için yok mu beni alan diye dolaşırken bir uğursuza çatıveriyor. Göl yoğurt tutsa bir taşla birçok kuş vurmuş olacak: öncelikle iki günde bir ensesine bir tokat kıçına bir tekme yapıştıran baba bozuntusundan kurtulacak, iniltili bir anneden kurtulacak, kendisini her anlamda ve bazen cinsel anlamda da ufak ufak kullanmak isteyen ağabeyden kurtulacak, bıçak kemiğe dayandı dedirten yoksulluktan kurtulacak, bu sevimsiz kasabadan kurtulacak, daha birçok şeyden kurtulacak. Kurtuluyor ama eski koşullara benzeyen, bazen ondan daha kötü koşulların içine düşüyor. Kocam dediği adam o hırt babanın hık demiş burnundan düşmüş.

Kadına şiddet sözü dostlarım boş bir sözdür: çoğunluğunu büyük bilinç bozuklukları içinde kıvranan yetersiz kişiliklerin oluşturduğu bu toplumda herkes herkese şiddet uyguluyor. Müdür memuruna, öğretmen öğrencisine, gazeteci bütün bir topluma, profesör asistanına, sebzeci Ramiz Fadime teyzeye, romancı bozuntusu okuruna, bakkalın oğlu ablasına, tüccar alıcısına şiddet uyguluyor. Eğitimin çöktüğü yerde insanların zihin sağlığı bozulur. Eğitimin çöktüğü yerde insan ilişkileri bozulur. İnsanlar yarınlarına güvenemez olurlar. İnsanlar umutlarını yitirdikleri zaman tehlikeli olurlar. İçerde olmakla dışarıda olmak arasında büyük bir ayrım kalmadığı zaman, hele hele içerde olmak dışarıda olmaktan on kat kolay olduğu zaman insanlar tehlikeli olurlar. Yaşamın bir değeri kalmayınca insanın da değeri kalmaz. Durum budur bence. Devlet kadını korusun diyorlar. Hangi birini? Bu bir. İkincisi, beni müdürümden, eniştemden, sevgilimin ağabeyinden, hırsızdan, itten, kopuktan kim koruyacak? Cahilliğin açtığı yaralar kapanır gibi değil.

643660cookie-checkKadına şiddet

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.