Kadınlar bunları söylüyor da biz mi duymadık!

Kadınlar bunları söylüyor da biz mi duymadık!
Kadın Argosu Sözlüğü üzerine bir eleştiri

Serdar Müteferrika Serhatlı
2011 Aralık

Biçimi ne olursa olsun bir çalışmanın kitaplaşması, onu, yapıt-eser kimliğine hemen kavuşturmuyor.

Kitabın içeriği, amacı, biçimi ile bağlantılı olmasına karşın bir kitabın yapıt-eser durumuna dönüşmesi için çoğu kez zamana, eskimişliğe, denenmiş olmasına, sonuç olarak okur tarafından bu yönde kabul görmesine bağlı ortak bir onay-konsensüs gerekiyor.

O yüzden, kitap pazarına çıkmış, sırf kapak görseli cici bici olan ve başlığında örneğin, ¨Sevişmeden git dedim, gitti…¨, yahut ¨Aşk yatağıma kadar geldi¨ tarzı iç gıcıklayıcı, bir zamanlar Fırıncının Kızı veya Kaymak Tabağı gibi adları çağrıştıran popüler anlatıların çoksatan-best seller olması da bana kalırsa, o kitap görüntüsü içindeki matbaa işini yapıt-eser diye nitelememize neden olmuyor.

Her kitabın, tıpkı doğan, yaşayıp hayat süren insanlar gibi bir talihi, kısmeti olduğu da söylenir. Öylesi kitaplar vardır, onlar verdiğimiz bu uç örneğin sonuçlarını hemen yakalar, ama o kitaplar sıradan değildir; gerçek yapıtlardır…

Talihleri doğuştan açık olanlara benzer biçimde, bu kitapların yapıtlaşması da matbaadan çıkışını bekliyor gibidir. Bazı kitapların yapıtlaşması, okur gönlünde yer etmesi, okur kitlesinin ortak belleğinde iz bırakması için zaman denilen sabır taşını çevirmek gerekir. Birçok yazarın ölümünden sonra yayınlanan, posthumous kitapları olduğu da hep bilinen bir gerçektir…

İlk baskısı Metis Yayınları tarafından 2001 yılında gerçekleşen bir sözlük çalışması, 2005 yılındaki ikinci baskısıyla elimize geçince, bir kitabın velev ki sözlük dahi olsa, yapıt olması ve ol(a)maması üzerinde düşünmek bize kaçınılmaz göründü.

Filiz Bingölçe’nin müstehcenlik gerekçesiyle dava konusu edilen Kadın Argosu Sözlüğü, bu kez, yazarın yönetimindeki Alt-Üst Yayınevi tarafından basılmıştı. Sözlük bu ikinci basımında hem hacim olarak elden geçmiş, hem de kitabın sonuna dava konusu dosyaya ait kararlar eklenmiş. Bu hâliyle yeni baskısı, sözlüğe duyulan merakı da artırıyor…

Kadın Argosu Sözlüğü hiç kuşkusuz ki yoğun ve azımsanmayacak bir emeğin sonucudur. Zira Türk Argosu üzerine yapılmış olan sınırlı çalışmalar arasından kadınlara ait özel bir alana yönelmek kolay iş değildir. Bu alanda elde fazla kaynak da yoktur; folklorik çalışmaların genel başlığı altında Türk kadınlarına dair bir argo çalışması olduğunu da sanmıyoruz. Kaynak olarak sıralanabilecekler kısıtlıdır. Başta Ferit Devellioğlu’nun Türk Argo Sözlüğü, Ali Püsküllüoğlu tarafından hazırlanmış Türkçenin Argo Sözlüğü ve Hulki Aktunç’un Türkçe’nin Büyük Argo Sözlüğü -Tanıklarıyla, ayrıca bir inceleme olan Halil Ersoylu’nun Türk Argosu Üzerine adlı yapıtları ve hiç kuşkusuz bu alanda bir ilk kaynak sayılabilecek gazeteci-roman yazarı Osman Cemal Kaygılı’nın önce gazetelerde tefrika olarak yayınlanmış, daha sonra kitaplaşıp yapıt olmuş çalışması Argo Lugatı eldedir.
Bildiğimiz kadarıyla, Türk dilinin resmî kuruluşu olan Türk Dil Kurumu’nun da bir özel argo çalışması olmamış, böyle bir yapıt elde olmak bir yana doğaldır ki Türk kadın argosu hiç ortada görünmemiştir. Dil Kurumu’nun Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü, Ömer Asım Aksoy’un yine TDK basımı Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Ahmet Caferoğlu’nun Anadolu Ağızlarından Toplamalar adlı bir derlemesi bulunur ve argoya yakın kaçan ağızların, sözlerin kimilerine orada rast gelinebilirse, gelinir; hepsi budur.

Bingölçe, kaynakça olarak gösterdiği 25 adet yapıtı, hiç kuşkusuz dayanak biçiminde kullanmış olmalıdır. Ancak anlaşılan o ki yazar bir alan çalışması yapıp halkın arasından sözcük toplama yolunu tercih etmiştir. Bu yönüyle Bingölçe’nin derlemesi ciddiyet taşıyor.

Öte yandan böylesi bir sözlük sıkıntısı içinde, bir dil uzmanı olmamakla beraber görebildiğimiz kadarıyla, Bingölçe’nin kalkıştığı bu dar ve özel alan onu birden Türk Kadın Argosu üzerine yetkin ve söz sahibi yazar durumuna getiriyor.

Başkaca çalışmalar çıkmazsa, bundan böyle Filiz Bingölçe adı Türk kadınlarının argosunda, ¨ağız bozukluğunda¨ anılacak tek isimdir. Bu görünümüyle sözlüğün başarılı olduğu, en azından cesur bir iş olmakla göze batıp dikkat çekmesi bir yana, derlemeci yazarın titizliği de eklenirse yapıtlaştığı söylenmelidir.

Lakin üzerinde yine de söylenecek bir iki şeyin olduğunu da görüyorum. Türk Kadın Argosu’nu baştan sona taradığımızda karşımıza çıkan genel izlenim şaşırtıcıdır. Sözlük, mazallah bir yabancı araştırmacının eline geçse, ona, ¨Yahu bu Türkiye’de bütün kadınlar belden aşağı mı konuşuyor, hiç başka konuda kadınların argo sözcük ve deyişi yok mudur?¨ dedirtecek durumdadır.

Derlemeci yazarın sözlüğe sıraladığı ve açıklamalarıyla tanımladığı hemen her argo söz ve deyiş ya cinsel ilişkiyi vurgulayan yahut belden aşağı imâda bulunan, âdeta ¨Abanoz Sokağı’nda çalışan kadınların dilinden¨ çıkmış hâldedir.

Elbette sözlüğün içinde bunların ötesinde argolar da vardır; gelişi güzel bir sayfayı açıp bulduğumuzla yetinerek örneğini de verelim: ¨Sallak (çift l harfiyle yazılı, italik bana ait) : Aptal ve bön kimse…¨

Bu argo sözcük için Kadın Argosu demek şart görünmüyor, zira sallak vurgusu için kadın ya da erkek olmaya gerek yoktur. Ne ki sallak’ın hemen öncesinde Salak veriliyor; ¨Salak: Elli altmış yaşındaki erkeklerin erkeklik organı, penis!¨ [a.g.e., s.120]

Bu basit örneği verirken yorumumuz şu olmaktadır: Sayısal bir değerlendirme yapmamış olmakla beraber değerli araştırmacı, yazar, derlemeci Filiz Bingölçe’nin Kadın Argosu bir bakıma tamamen cinsellik argosu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sözler ve deyişler kadınlarımızın içsel ve gizli dünyalarını erkeklerin, genel olarak tüm halkın bilmediği bir gerçeklik olarak mı göstermektedir? Böyle bir sorunun yanıtı evet ise o vakit sosyologların harekete geçip duyulmamış sözcük ve deyişlerden hareketle kadın dünyasına bir kez daha sondaj yapması gerekiyor.

Her ne kadar, kitabın arka kapağında belirtildiği gibi, derlemeye sadece kadınlardan yanıt gelmediği buna erkeklerin de katıldığı, zira ¨…erkek okurların haminne laflarının aktarıcıları olarak etkin biçimde varlık göstermiş¨ oldukları açıklanıyorsa da bu kısma katılmak zor görünüyor; derlemede yer alan söz ve deyişleri, iyi kötü bugüne kadar ¨kulağı kesik olup her şeyi duyup dinlediği iddiası ileri sürülebilecek bu yazının yazarı¨ da pek duymuş değildir.

Argo kullanan hangi kadının, ¨İsveç Çeliği!¨ diye ¨Çok sert erkeklik organı!¨ [a.g.e., s.88] için benzetme yaptığını düşünmek olanaklıdır? İnsana, ¨Biz acaba Türkiye’de yaşamıyor muyuz, bunlardan birkaçı dışında, hiçbirini galiba duymamıştık¨ dedirten bir sözlük olmasının dışında, her şeyiyle düzgün, eline su dökülmez bir derleme bugün okurumuza ve araştırmacılara, üstelik mahkeme zahmeti, kaygı ve dertlerini Sayın Filiz Bingölçe’nin çektikten sonra geriye bir şey kalmaksızın sunulmuştur. Sadece mahkemeye düşmüş ve aklanmış bir çalışma olarak dahi değeri olan bu sözlük hiç kuşkusuz bir yapıttır.
[email protected]

Kadın Argosu Sözlüğü,
Derleyen: Filiz Bingölçe
Alt-Üst Yayınları, Ankara,
Haziran 2005, ekleriyle beraber 222 sayfa

__________________

* Bu kitap tenkidini BirGÜn gazetesi de 12 Şubat günü basmıştır

717950cookie-checkKadınlar bunları söylüyor da biz mi duymadık!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.