Kadınlar kolaya kaçmamalı

“Kadın kontenjanı” ya da “kadın kotası” gibi sözler edildiği zaman ne yazık kadınlarımızın sevinçten gözleri parlıyor. Kadınlara hak ettikleri değeri vermek, öyle ya, erkeklerin işi olmalıdır ve olacaktır. Egemenler egemen olmayanları kollayacaklar: işin mantığı bu. Sakat bir mantık. Siz kadınlara bir yer ayıracaksınız, onlar gelip hiçbir çaba göstermeden o yeri bir güzel dolduracaklar. O zaman insanlar gerçekten uygar bir toplumda yaşamanın sevincine ulaşmış olurlar mı? Benim aklım almıyor bunu. Böylesi bir tutum kadını yüceltmek değil aşağılamaktır. Kadınlar sadaka istememeliler. Kadın ya da erkek, hiçbir insan birinin ya da birilerinin koruyuculuğunda yaşamamalı. Kadın iki cinsten biri olmayı değil de ikinci cins olmayı kendine yakıştırdıkça ikinci cins de olamayacaktır. Kadınlar savaşı kaybettiler mi? Savaşmadılar ki. Pekiyi erkekler savaştılar mı? Bana kalırsa onlar da savaşmadılar.

Kadın olmak öncelikle insan olmaktır, tıpkı erkek olmak gibi. Gerçek anlamda erkek de öncelikle insandır. Ben önce erkeğim ya da kadınım, ondan sonra insanım diyen insandan korkmak, bucak bucak kaçmak gerekir. Elbet kimse böyle bir şeyi açık açık söylemez, davranışıyla gösterir, tutumuyla, yapıp ettikleriyle gösterir. Bakarsınız, karşınızdaki tepeden tırnağa kadındır, saçlarından ayaklarına kadar. Duruşuyla, bakışıyla, sözüyle…  Üstündeki her şey onun önce kadın olduğunu duyurur. Ama onda insan olduğunu belirten bir işaret yoktur. Tepeden tırnağa erkek olanlar da böyledir. Görür görmez ürker tiksinirsiniz, gücül bir tecavüzcü gibi durmaktadır. Şapkasından ayakkabılarına kadar erkektir o. Öncelikle de bir kadın fatihidir. Kadınlar ve erkekler önce insan olmayı becerebildikleri gün dünyamız eşsiz bir güzelliğe bürünecek.

Kadın kadınlık düzeyinde değil de insanlık düzeyinde yer tutmak istedi de hep engellendi mi? Hiç sanmıyorum. Engellendiyse karşı koymak diye bir kurum var. Savaşım insan olmanın zorunlu koşulu değil midir? Kadın olmak gerektiğinde çeneyi açıp önüne gelene söz yetiştirmek midir? Gerektiğinde ayağından ayakkabıyı çıkarıp adamın üstüne saldırmak mıdır? Hayır, değildir. Kadın inceliktir, kadın duygu varlığıdır, yapıcı ve kanat gericidir. Ama nerede o kadın şimdi? Hangi masalda gizleniyor? Kadın, bana sorarsanız, özellikle bizim toplumumuz gibi toplumlarda hep bekledi. Biz hep bekleriz. Bu beklemek işi bu topraklarda kadın ve erkek olmanın ötesinde oldukça yaygın bir eğilimdir. Devletten beklersiniz, belediye başkanından beklersiniz, para babasından beklersiniz, Hasan efendiden beklersiniz, güçlüden beklersiniz, tanıdıktan ya da akrabadan beklersiniz, komşudan beklersiniz, Amerika’dan beklersiniz, Avrupa Birliği’nden beklersiniz… Kimse kendi çabasıyla bir şeyler elde etmenin peşinde değildir. Çok zaman bir takım kirli ya da karanlık ilişkilere bel bağlanır. Yazar olmak için de, bir işe girebilmek için de, yanlış ameliyat edilmemek için de, bir yere baş olabilmek için de bir takım ilişkiler gerekmektedir. O ilişkileri kuramayanlar kendi dertlerine yanmalılar. Çoğu kurar o ilişkiyi.

Kadın da erkekten bekler. Onun işi beklemektir. Beklemeyen kadın da vardır ama tek tük. En ummadığınız kadın erkekten beklemeye alışmıştır. Erkek işi der bazı işlere. Bir bakıma haklıdır: koca bavulu erkek dururken kadın taşıyacak değil ya. Ancak iş o kadarla kalmaz. Her zaman toparlamaya yatkın olsa da kadın kendi konumunu belirlerken dünyaya bölen bir gözle bakar: erkek onunla eşit koşullarda yan yana gelmesi gereken biri değildir: kadınla erkeğin işlevleri iyiden iyiye birbirinden ayrılmıştır. Kadın bir işte çalışıyor olsa bile kadındır, erkek de erkek olmak zorundadır. Erkek kadının her şeyden önce “kısmet”idir. Okumuş etmiş kadınlar bile, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar bile sessiz sessiz “kısmet” beklerler. Aşkın yalnızca dillerde yer ettiği bir toplumda kadın erkeği iyi koşullarda elde edebilmek için çaba gösterir.

O zaman kadınların kota ya da kontenjan beklemelerine şaşmamak doğru olur. Kota ya da kontenjan beklemek bir tür kısmet beklemektir. Vitrine bir iki kadın koymak her zaman iyidir, daha doğrusu yararlıdır. Kadınlar her gün biraz daha giriyorlar topluma, köşe başlarını tutuyorlar, ama o geleneksel kadın tipini gönüllerinden silip atmaya, tasarılarından çıkarmaya hiç mi hiç eğilimli değiller. Görenekler onları belli bir konuma sıkıştırdıkça onlar da bu konumdan yararlar sağlamaya bakıyorlar. Kızmasınlar bana. Kızarlarsa üzülürüm. Ben erkeklerden çok kadınlara güvenirim. Bu toplum kendi olmayı becerebilmiş o demokrat  kadını yarattığı gün gerçek anlamda aydınlığa çıkmanın yoluna girmiş olacak.

641690cookie-checkKadınlar kolaya kaçmamalı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.