‘Kadınların çoğu dayağı haklı buluyor’

Bunun yanında, kız çocukların okullaşma oranında ciddi artışlar görülüyor. Akademik yaşamda, hukuk alanında ve bürokraside yer edinen başarılı kadınlar da hemcinslerine örnek oluyor.


Türkiye nüfus, sağlık ve kadın araştırmalarından yaptığı derlemelere göre, son yıllarda okullaşma oranı yükseliyor ve eğitimde kalma süresi uzuyor.


Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün (KSGM) verilerine göre, 1997-1998 öğretim yılında kız çocukları için ilköğretimde net okullaşma oranı yüzde 75.6 iken, 2004-2005 öğretim yılında bu oran yüzde 92.2’ye yükseldi. 1997-1998 yılı için ortaöğretimde yüzde 33.8 olan okullaşma oranı ise 2003-2004 öğretim yılında yüzde 42.4 olarak gerçekleşti. Kız ve erkek öğrenciler arasındaki fark, özellikle ilköğretime katılım açısından oldukça azaldı.


Okuma yazma bilmeyen kadınların oranına bakıldığında, sorunun bölgesel bazda ve ileri yaşlardaki kadınlar için devam ettiği görülüyor. Gelişmişlik düzeyi en yüksek olan Marmara bölgesindeki kadınların yüzde 13.1’i okur yazar değilken, bu oran Güneydoğu Anadolu bölgesinde 46.3’e yükseliyor.


Okuma yazma bilmeyen kadınlar, 40 yaş ve üzeri kadınların yüzde 64’ünü, 65 yaş ve üzeri kadınların ise yüzde 24’ünü oluşturuyor.


KADINLARIN ÇOĞU ÜCRETSİZ AİLE İŞCİSİ


Kadınların iş gücüne katılma oranı, 1990’da yüzde 34.1, 2002’de yüzde 26.9, 2004’te ise yüzde 25.4’e düştü. Kentteki kadınların yüzde 18.3, kırsal alandaki kadınların ise yüzde 36.7’si iş gücüne katılıyor.


Kırsaldaki 100 kadından 89’u tarım kesiminde ve bunların da yüzde 81.9’u ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Türkiye genelinde istihdama katılan kadınların yüzde 58.5’i tarım, yüzde 12.9’u sanayi, yüzde 28.6’sı ise hizmet sektöründe çalışıyor.


İşteki durumları açısından bakıldığında 100 kadından 13’ü kendi hesabına ve işveren konumunda çalışırken, 38’i herhangi bir ücret veya yevmiye karşılığında, 49’u ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışma yaşamında yer alıyor.


İstihdamda yer alan 100 kadından 71’i bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışırken, bunların da yüzde 68’ini ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturuyor. Ücretli veya maaşlı çalışan kadınların yüzde 18’i, yevmiyeli olarak çalışan kadınların yüzde 95.6’sı, işveren kadınların yüzde 24’ü, kendi hesabına çalışan kadınların ise yüzde 91’i bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı bulunmuyor.


Sosyal güvenlik kapsamındaki kadınların yüzde 60.5’i SSK, yüzde 33.4’ü emekli sandığı ve yüzde 5.7’si de Bağ-Kur’a bağlı çalışıyor.


ŞİDDETİ HAKLI BULANLAR


Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre ise 15-19 yaş grubundaki kadınların yüzde 63’ü, 15-49 yaş grubundaki kadınların yüzde 39’u, 45-49 yaş grubundakilerin yüzde 39’u cinsel ve ekonomik nedenlerle kocasının kendisini dövmesini haklı buluyor.


Eğitimi olmayan ya da ilkokul bitirmemiş kadınların yüzde 62’si, lise ve üzeri eğitim almış kadınların ise yüzde 8.8’i fiziksel şiddet için belirtilen nedenlerden birini haklı görüyor.


Batıda yaşayan kadınların yüzde 32.5’i, doğudakilerin yüzde 49’u, işi olmayan kadınların yüzde 38’i, gelir getiren bir işte çalışanların yüzde 30’u, gelir getirmeyen bir işte çalışanların yüzde 61’i şiddeti bir nedenle haklı buluyor.


DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ YAYGINLAŞIYOR


Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre toplam doğurganlık hızı düşme, gebeliği önleyici yöntem kullanım oranı ise artma eğilimi gösteriyor. 1978 yılında 4.3 olan kadın başına toplam doğurganlık hızı, 2003’te 2.2’ye düştü.


Bununla birlikte kırdaki kadınların kentteki kadınlara oranla 0.6 daha fazla doğum yapacağı hesaplanıyor. Bölgesel dağılım açısından bakıldığında da doğurganlık hızı açısından Batı ve Orta Anadolu ile Doğu Anadolu arasında yaklaşık 2 kat farklılık bulunuyor.


Kadınların erken yaşlarda çocuk doğurma eğiliminde oldukları dikkat çekerken, yaşa özel doğurganlık hızının 20-24 ve 25-29 yaş gruplarında en yüksek olduğu gözleniyor.


Gebelik ve doğumla bağlantılı hastalık ve ölüm risklerinin en yüksek olduğu 20 yaşın altında ve 35 yaşın üzerinde yapılan doğumlar, tüm doğumların yüzde 22’sini oluşturuyor.


Evli kadınların yüzde 71’i gebeliği önleyici yöntem kullanırken, bunların yüzde 43’ü modern, yüzde 29’u geleneksel yöntemleri tercih ediyor.


Doğum öncesi bakım, doğum sırasında yardım ve doğumun yapıldığı yerlerle ilgili 55 hastaneden alınan veriler incelendiğinde, 1998-2003 yılları arasında her 10 anneden 7’sinin bir doktordan doğum öncesi bakım aldığı, doğumların yüzde 46’sının bir doktor tarafından gerçekleştirildiği, yüzde 78’inin bir sağlık kuruluşunda, yüzde 5’inin ise evde yapıldığı gözleniyor.


İYİ ÖRNEKLER DE VAR


Türkiye’de üniversitelerde öğretim elemanı kadın oranı yüzde 36. Profesörlerin yüzde 25’i, mimarların yüzde 31’i, doktor ve operatörlerin yüzde 29’u, avukatların ise yüzde 26’sı kadın.


Kamuda ise 2001 yılı verilerine göre, orta ve üst düzey yöneticilerin yüzde 29’unu kadınlar oluşturuyor. Anayasa Mahkemesi Başkanlığını Tülay Tuğcu, Danıştay Başkanlığını Sumru Çörtoğlu, TÜBİTAK başkanlığını Nükhet Yetiş, TÜSİAD başkanlığını Arzuhan Doğan Yalçındağ yürütüyor.


Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mine Acar ile Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Meriç Sümer, kurumlarının ilk kadın genel müdürü olarak görev yapıyor.


Boğaziçi Üniversitesi’nde Ayşe Soysal, Celal Bayar Üniversitesi’nde Semra Öncü, Kocaeli Üniversitesi’nde Sezer Şener Komsuoğlu, Marmara Üniversitesi’nde Necla Pur İstanbul Bilim Üniversitesi’nde ise Canan Efendigil Karatay rektör.


Şu anda TBMM’de 24 kadın milletvekili bulunuyor.


 


 


 


 



 

1039640cookie-check‘Kadınların çoğu dayağı haklı buluyor’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.