Kanada açılımı (II)

İşin şakası bir yana, gelişmiş ülkelerde ayrımcılık kelimesi pek kullanılmıyor. “Pek” diyorum, çünkü kullanıldığı yerler var, kullanan kesimler var.
Mesela Kanada Eskimo’lar ve Kızılderililer gerçeğini ve sorunlarını hala çözebilmiş değil.
Eskimo ve Kızılderililere bakarsanız, gelmiş geçmiş tüm federatif parlamentolar hep beyazlar lehine ayrımcılık yapmıştır ve bu tutum 2010 Kanadasında hala devam etmektedir.
Haklıdırlar.
İnsan hakları denince dünyanın en gelişmiş ülkesinde dahi düşünmek zorundasın.
Eskiden bir defa düşünülüyordu, şimdi iki defa.
Eğer insan hakları ihlali varsa..

İnsanın olduğu yerde, elbet insan hakları ihlali olacak.
Elbet haksızlıklar dizboyu hale gelebilir.
Elbet etnik ayrımcılık sorunu tartışılabilir ve tartışılmalıdır da.
Ama tartışma düzeyi önemli.
Sorunu çözme konusunda samimiyet önemli.
Her sorunun ele alınmasında “öküzün altında buzağı” aranmamalı.
Her çözülmek istenen sorun karşıdına “bu işte muhakkak ABD’nin parmağı vardır” denilmemeli.

Kanadalılar açısından bakınca ABD’nin bu ülkede hala etkisi var.
Kimilerine göre Kanada küçük bir Amerika olacak yakınlarda.
Ve kimilerine göre ABD olmazaydı Kanada olmazdı.
Neden?
Bir kere Kanada gömenler ülkesi.
İngilizler ve Fransızlar arasında kalmış, kavga ve tartışmalarını yapmış, savaşını bitirmiş bir ülke.
Tabii ki dip komşusu ABD’nin etkisinde kalabilir.
Ama acaba ABD’nin eli-kolu Kanada’nın içişlerine uzanıyor mu?
Uzanıyor diyelim.
Ve özelleştirmelerde etki yaratmak istemiş, devreye girmiş diyelim.
İyi de Montreal’deki Enerji santralı hala devletin.
Kanada’nın Montreal Eyaleti yönetimi fazla üretttiği elektiriği, dünya fiyatlarının zaman zaman üstünde ABD’ye satıyor.
Ve kasasına her yıl 2 milyar doları istifliyor.
Üstelik bu para Kanada hükümetinin değil, Montreal yönetiminin kasasına giriyor.
Burada yaşıyan halk bu parayı kullanıyor.

Aklın yolu tek.
Kanada’da da tartışılan sorun bir değil, belki bin tane.
Ama uzlaşmazlık fazla kendisini göstermiyor.
İşbaşındaki hükümet geçen yıllarda olduğu gibi önemli bazı sorunları çözemeyeceğini bildiği ve muhalefetin bazı yasaları geçirtmemek için engelleme yapacağını bildiğinden meclisi erkenden tatile sokmuş.
Şimdi herkes “Başbakan yine yapacağını yaptı, meclisin çalışmasını engelleyerek tatile soktu” dıye feryad-ı figan.
Ama halk buna aldırış dahi etmiyor.
Sokaklar sakin.
Gazetelerde “Başbakan sivil dikta kurmak istiyor” diye manşet atana rastlanmıyor.
Bu yönde sözler sarfedilmiyor mu?
Bal gibi sarfediliyor.
Muhalefet her yerde aynı işleve sahip.
Ama gazozun gazını kaçırmadan muhalefet yapmasını biliyor.
İktidarın her yaptığına karşı “Vatan elden gidiyor” demiyor.
Demek istese de halkın buna güleceğini bildiğinden, kendilerine “moron muhalefet” muamelesi çekileceğinden ürktükleri için olsa gerek böyle abuk, eskimiş, klişeleşmiş sözler sarfetmiyor.
Ayağı yere basan sözler sarfetmek zorunda hissediyor kendisini.
Bizdeki anamuhalefet gibi sadece gazete haberlerinden yararlanıp “muhalefet” yapmıyorlar.
Araştırıyorlar, öğreniyorlar, yanlışları kürsüye taşıyorlar.
Öyle bizdeki gibi “laylaylom muhalefet” dönemi bitmiş artık.
(devam edecek)

1627160cookie-checkKanada açılımı (II)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.