Zeytinyağlı fasulye yaparım belki…
balıkların sıra sıra yüzdüğü suya
kesik yerlerinden acıyan
ellerimi bırakırım.
Biraz ‘aferin’ bırakırım beğendiğim yerden
Koca bir ‘estağfurullah’ bırakırım bir de…
Kelimeler yerini ıskalamasın da aman…
Kalbimin sürüklendiği yere de
çokça zeytinyağ dökmeli
dolanmasın diye taşa yosuna..
Güzel bir film bulurum belki
İçine girer kurulurum belki
Asıl adam asıl kadını çok sever de belki
ben yanılırım belki…
Havalanır çeşit çeşit kuş penceremde
havalanır perde
içeri girer biri göz kırpar
‘mutlu bitecek bu film’ der,
yarasından sarmalar salarım geri.
Rafa kaldırdığım her düşünce
filmin repliklerinde hayat bulur
‘belki mutlu biter’ derim
battaniyeyi çeker üstüme beklerim.
Çay suyu koyarım kesin…
Biraz tomurcuk biraz siyah çay
Bir tutam da gözyaşı
şöyle güzel bir iç çekmeli…
Kendine saklanmış kelimelerle
sevdiğim bir ismi de ekledim mi…
O buruk tatla ne hale gelirim artık
bilmem ki…
Demini çoktan almış çayın buğusu
boğazımı düğümlemeden önce içimi çoktaaan yakmıştır belki.
‘Amma da sardın kendine ha’ derim
Birkaç kısa mesaj atarım yaşadığıma dair
gülücük gülücük gülücük kalpli
Sonra…
Sonra bir denizi görme deliliği gelir
yasak filan dinlemem dışarı atarım kendimi
ekmek poşetini elime bağlayıp…
Yolumu kesen olursa ‘marketten dönüyorum’ derim.…
O markette çokça gökyüzü solurum
deniz çekerim
iki martı iki taş iki deniz kabuğu…
Kulaklığımdaki şarkıyı
sarar sarar baştan dinlerim
Savura savura gelirim aklımdakileri
Üşümüş ayaklarım beni eve mutlu getirir belki.
Ve balkondaki çiçeklere koca bir reverans…
Küsmesinler sakın…
Dibinde ‘üzülmek’ birikmiş otları temizlerim her birinin.
Yağmur yağdığı için şanslıyım demek de güzel
Gayet mutluyuz çiçeklerin yıpranmış köklerini temizlerken
Çiçekleri sevmeye adarım ellerimi
Çiçektir bir anlayanı çıkar elbet…
Sonra uzun bir yolculuğa çıkar gibi, bir şarap açarım kendime
Adı lazım değil bir rüzgar dağıtır düşüncemi…
Bu yaşımda bu kafaya yaptığım en büyük iyilik
bir sürü hayal sıçratır yolculuk öncesi…
İşte çocukça düşmeler çocukça sayıklamalar filan…
Gece yarısından önce sızarım belki…
Giden bir tramvaydan atlar dalarım gecenin
en kuytu sokağına…
Karışırım ünlemlere
Birkaç nokta bırakırım
Birkaç geç kalmış gemi
Bir de kuş sesi eklendi mi
Önce kendimi affederim önce kendimi…
Çalışmadım, oynamadım, spor yapmadım,
tv açmadım, haber okumadım, kafa sallamadım,
mış gibi yapmadım, konuşmadım…
‘Anı yaşa’ tekerlemesine takılmadım…
O ritüel bu ritüel savrulmadım…
Ama boş vermedim de…
Şu an kendine çekilmiş bir uzun yolculuğun
Ne özneler ne nesneler ne eylemler
Ne gitmeler ne gelmeler ne engeller
Ne tanımadığım yüzlerin rüyaları içindeyim…
Bu kafamdaki kanat sesleri
cevap arama diyen
karamelli bir yalnızlık hediyesi.
Hep ısındığım, ısındıkça çözüldüğüm yerde şifalanan
puslu bir kış güneşi…
Şekersiz çaylarda o çok özlediğimi
aramadığım için de kocaman aferin bana..
Çok sağlıklı evet böyle…
Sinirlenmedim ama sakin de değilim…
Keyifsiz değilim ama eğlenmedim de…
Hasta değilim ama iyi de sayılmam…
Bozuk da değilim ama tamir edilmeliyim…
kimbilir gün gelir de
tatil sana benzedi dersem…
ölü taklidi yapmadan da yaşamayı başarabilirim…
Karantinada yeni tatil bu…
Geceye dair bir sayıklama…
Birkaç derin iç çekme…
Fasulye de fena olmamış…
Nerede kalmıştık…
İyi geceler…