Karayalçın’dan ‘Baykal’a komplo’ mesajı

1989’da SHP olarak hazırladıkları Kürt Raporu için ağır bedeller ödediklerini söyleyen Karayalçın, “Bölücülükle, vatan hainliğiyle suçlandık” diyor.

İL BAŞKANLIĞI İLE VİTES DÜŞÜRMEDİM

– Siyaset kariyerinizde vites düşürme olarak görüyor musunuz?

– Siyaset adamı siyaset sürecinin herhangi bir yerinde günün ihtiyaçlarına göre, koşullarına göre yer alabilir. Koşullar öyle bir gelişir ki, bir gün başbakan olan birisi başka bir gün başbakan yardımcısı olabilir. Ben siyasi düşüncelerime katkıda bulunmak için genel başkan da olurum, muhtarlık da yaparım ifadesini kullanmıştım. Bütün bunlar birleştiğinde ben CHP il başkanlığını vites düşürme olarak görmüyorum.

EŞİM İL BAŞKANLIĞINA ÇOK TEPKİ GÖSTERDİ

– Peki yakınlarınızdan bir tepki oldu mu?

– Mensubu olduğum partinin genel başkanı benden böyle bir istekte bulundu. Ben de kültür olarak elimde olanak varsa, benden talep edilenleri karşılayan birisiyimdir. Bunu göğüsleyecek enerjiyi kendimde gördüm. Eşimin ve yakınlarımın çok tepkisi oldu. Hatta tepkinin ötesinde tepki verildi. Ama sonra hepsi sağ olsunlar destek verdiler.

20 YIL ÖNCE ‘HİKMET ABİ’YDİ,ŞİMDİ ‘MURAT ABİ’

– ‘Ağabey formülü’ dillendirildi sizin isminiz gündeme gelince. CHP’ye İstanbul’da ağabeylik etmeye mi geldiniz?

– CHP’nin İstanbul’da başkanıyım. Aynı zamanda ağabey olarak da görülüyor muyum, görülmüyor muyum, bilmiyorum. Yaşım, kıdemim ve geçmişte yaptıklarım itibariyle ağabey olarak da görülüyorum. Bundan 20 yıl önce ‘Hikmet Abi’ formülü vardı. 20 yıl sonra ‘Murat Abi’ formülü değişik bir şekilde geldi.

BİRKAÇ AYLIK İL BAŞKANLIĞI OLMAMALI

– CHP’de son 5 yılda İstanbul’da altı il başkanı değişti. Bu kadar değişim sağlıklı mı?

– Evet doğru bir gözlemi ifade ettiniz. İki aylık görev yapanlar oldu. Daha önce de birkaç aylık il başkanlığı yapıldı.
Mesela Hikmet abi 80’lerin başında bir aylık il başkanlığı yapmış. Partide, parti hukukunun öne çıktığı ve göz ardı edildiği dönemler oluyor. Ben kayıtsız koşulsuz hukuka uyulması gerektiğine inanıyorum.Birisi tökezliyorsa hemen gözden çıkarılmamalı. Onun koluna girilmeli, yardımcı olunmalı. Birkaç aylık il başkanlığı olmamalı.

AK PARTİ 40’IN ALTINA DÜŞMELİ, CHP 30’UN ÜSTÜNE ÇIKMALI

– İstanbul’da hedefiniz nedir? 2009’dan başlayarak şimdiye kadar yapılan seçimlerde ufak da olsa artışlar oldu. İktidar için beklediğiniz oran nedir?

– Öncelikle Türkiye için öngördüğüm şeyleri söyleyeyim. Türkiye’de yeni bir siyasal ve yönetsel dönem başlamalı. Sayın Erdoğan’ın değimiyle bu ‘Kazan Kazan’ durumudur herkes için. Bunun için de AKP’nin devrilmesi gerekmektedir. Bunun için AKP’nin yüzde 40 eşiğinin altına, CHP’nin de yüzde 30 eşiğinin üstüne çıkması gerekiyor. İstanbul’da ulaşmamız gereken potansiyelin gerisinde olduğumuzu düşünüyorum. Oyumuzu artırma potansiyeline sahibiz. 40’ın birkaç puan üzerine çıkmalıyız. İş hacminin yükü değil de sürenin kısalığı beni ürkütüyor.

İKTİDAR OLABİLECEĞİMİZİ HALKA GÖSTERMELİYİZ

– 2009 Yerel Seçimleri ile birlikte bir ‘açılım’ süreci başlatıldı. Halka daha fazla dokunulmaya çalışıldı. Ama bunu sandığa yansıtamadınız. Neden halkı ikna edemiyorsunuz?

– Birtakım kırılmaların yaşanması gerekiyor. Kırılmalar yaşanmadan bu süreçler işletilemiyor. Bizim halkımızda ‘oyum ziyan olmasın’ diye bir anlayış var. Bu anlayış, kimin oyu yüksekse ona oy verilmesi şeklinde somutlaşır. Yoksa niye ziyan olsun, ver git. Biz, kendimizi iktidara gelebilecek bir parti olduğumuzu gösterebilmeliyiz. Böyle olursa, insanlar da oylarının ziyan olmayacağını görür. 80’lerde bunu yaşadık. Dört büyük ili aldık.

SEÇMENE SHP RUHU LAZIM

– O zaman bir SHP ruhu mu kazandırmak lazım?

– Seçmene böyle bir ruh kazandırmak lazım. SHP ruhu benim için çok değerli bir ruh. SHP’nin son genel başkanı ben olduğum için o ruha çok bağlıyım, o ruhu çok seviyorum. Yurttaşlarda böyle bir anlayış ve coşku oluşturmalıyız. Ön seçim yapılabilir. Yapılması durumunda müthiş bir enerji çıkıyor. Ön seçim yapılmasını istiyorum ama genel merkez karar verecek. Genel Başkan bu konuda benimle aynı fikirde.

VATAN HAİNİ İLAN EDİLDİK

– CHP, Doğu ve Güneydoğu’da birçok ilde ‘tabela partisi’ konumunda. Bunu aşmanız gerekmiyor mu iktidar olmanız için?

– Şart. İktidar olmak için de, Türkiye’nin bekası için de, Kürt sorununun çözümü için de bunu mutlaka aşmamız gerekiyor. Kürt sorununun çözümü bizim projemiz. 1989 Raporumuz var. Biz bu raporumuzdan dolayı bedel ödedik. Vatan hainliği ile bölücülükle suçlandık. 2004 yılında HADEP’le birlikte diğer partilerle de yaptığımız ittifak kapsamında Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda bir araya geldik. Her partinin başkanı konuştu, ben de konuştum. Ben ‘Devletimiz birdir, ulusumuz tümdür, yurdumuz bölünmez bir bütündür’ dedim. Bu ifadeyi Diyarbakır’da HADEP’li ÖDP’li EMEP’li bir ittifakta söylemek olağanüstü bir şeydi. Hatta bunu söyledikten sonra orada alkış almak daha da olağanüstü bir şeydi. Bazı yerlerde Apo’nun resimleri vardı. Kameralar çekti. Ancak bu konuşma faili meçhul kişiler tarafından montajlandı, parçalandı, kesildi, biçildi ve bir kaset üretildi. Bu kaset 1 buçuk milyon adet üretildi. Bunun da kimin tarafından yapıldığı bilinen bir sır olmakla birlikte ortaya çıkarılamadı.

2009 ANKARA SEÇiMiNDE iHANET ÖRGÜTLENMELERi VARDI

– Sizinle ilgili hazırlanan kasetle ilgili Melih Gökçek’le 2009 Yerel Seçim sürecinde bir polemik yaşadınız. Gökçek’in dahli olduğunu düşünüyor musunuz?

– Bilmiyorum tabii, Melih Gökçek mi yaptı, başkası mı yaptı. Benim seçilmemi istemeyenler yaptı. Tabii kuvvetli şüpheler var. Ama yine de ortaya çıkarılamadığı için isim vermek istemem.

Bunlar toplattırılmadı. Bu şöyle etkili oldu; 100 bine yakın CHP’li bana oy vermedi. Mansur Yavaş’a oy verdi. Mansur Bey, bir söyleşisinde 200 bin olarak açıkladı bunu. Bu bir algı operasyonuydu.

Türkiye’nin bence 2009’da Ankara’da kaderi değişti. O kadar güçlü algı operasyonları yapıldı, o kadar güçlü ihanet örgütlenmelerine gidildi ki, sonuçta Türkiye’nin kaderini etkileyeceği biline biline 200 bin oy başka tarafa doğru kaydı.

DEVLET,UĞUR MUMCU İLE İLGİLİ YAPILMASI GEREKENLERİ YAPMADI

– 1993’ün Eylül ayında başbakan yardımcılığı görevine geldiniz. Özellikle Uğur Mumcu suikastının aydınlatılmasına yönelik devlet nezdindeki eksiklikler var mıydı?

– Bizim için önemli bir konu. Bu konuda bir değerlendirme yaparken zorlanıyorum. Şu eksikti ya da şu yanlıştı demek çok güç.

Sonuçta Uğur Mumcu’yu öldürenlerin, onların gerisindekilerin kamu vicdanını tatmin edecek şekilde ortaya çıkarılamamış olması önem taşıyan konudur.Çok şeyin eksik yapıldığını, çok şeyin yetersiz yapıldığını, yapılması gerekenlerin yapılmadığını görüyorum.

GÜVENLİKLE İLGİLİ BAKANLIKLAR DYP’DEYDİ

– O dönemdeki bir hükümet üyesi olarak özeleştiri yapıyor musunuz?

– Tabii yani. O dönem bizim iktidarda olduğumuz dönem. Gerçi güvenlikle ilgili bakanlıklar DYP’deydi.Dolayısıyla SHP olarak doğrudan bir sorumluluk taşımıyoruz. Sorumluyuz, değiliz ama Uğur Mumcu gibi birisi gitti. Türkiye’nin yüreği yandı. Biz hâlâ gerisinde hangi güçler vardı, kamuoyunu tatmin edebilecek şekilde ortaya çıkarabilmiş değiliz.

SUİKASTIN AYDINLATILMASINDA DEVLET YETERSİZLİĞİ VAR

– 20 yıllık süreçte zaman aşımı doldu. Dünden bugüne bir devlet yetersizliği devam mı ediyor?

– Yetersizlik var. Yetersizlik devletin legal yapısından mı kaynaklanıyor, devlet içindeki başka yapılardan mı kaynaklanıyor bilemem. Ama bir devlet yetersizliği olduğunu söyleyebilirim.

ÖZAL’IN YÜZÜNÜ GÖRÜNCE DEHŞETE KAPILDIM

– Özal’ın şüpheli ölümüne gelirsek?

– Gözlemim var. Ben o dönem belediye başkanıydım. Son Orta Asya gezisinden dönüşte karşılayanlardan biri de bendim. Yüzünü hiç öyle kötü görmemiştim.Dehşet içinde kaldım. Yani ürktüm. Belki de başkaları da ürktü, kimse kimseye de söyleyemedi. Çok kötü bir görüntüsü vardı. Daha sonra ortaya çıkan öldürüldüğü yönündeki iddiaları bilmiyorum ama sanmıyorum. ‘Kürdistan kuruluyor’ algısının inşa edilmesi için ciddi çaba harcandığını görüyoruz. Cizre’de ve Güneydoğu’nun başka yerlerinde görebiliyoruz. Kimlik kontrolü yapan şahıslar var…

90’LARDA DA ŞİMDİ DE EGEMENLİK KAYBI VAR

– Yavaş yavaş ülkenin sıcak gündemlerine geçelim. Sizin de hükümet üyesi olarak görev aldığınız 90’ların başı, terörün yoğun olarak yaşandığı bir dönemdi. Şu anda da benzer bir sürecin olduğu dillendiriliyor. Bu karşılaştırmaya katılıyor musunuz?

– Güneydoğu’da devletleşmenin olduğu, devlete benzer bir yapının kurulmakta olduğu bizzat ilgililer tarafından dile getiriliyor. Bu tabii çok büyük bir olumsuzluk. Ama bu 90’larda yaşananlardan farklı. 90’larda yaşananlar da çok büyük bir olumsuzluktu. Özellikle faili meçhuller bir yüz karası olması gerekir. Bir devlet faili meçhulleri çıkaramıyorsa, hatta devletin bazı görevlilerinin o faili meçhullere karıştığı iddiası dile getiriliyorsa, bir devlet için düşünülebilecek en büyük kayıp. Orada da bir egemenlik kaybı var, burada da bir egemenlik kaybı var.

– Daha da açık sorayım, Kürdistan mı kurulmak isteniyor? Halkın algısı bu yönde.

– Böyle bir algının inşa edilmesi için ciddi çaba harcandığını görüyoruz. Cizre’de ve Güneydoğu’nun başka yerlerinde görebiliyoruz. Kimlik kontrolü yapan şahıslar var.Süreci gizli saklı yürütürseniz, gördüklerimizden ve okuduklarımızdan sonuçlar çıkarmaya başlarız. Bunlardan bir tanesi de sizin dediğiniz gibi Güneydoğu gitti sonucunun çıkarılmasıdır.

TAPELERE ARTIK İDDİA DEMEYİN,GERÇEK

– Hemen her dönem, her hükümet döneminde yolsuzluk iddiaları gündeme gelmiştir. 17 Aralık’taki iddialara bakınca nasıl bir fotoğraf ortaya çıktı?

– Ben tapelerin iddia olmanın dışına çıktığını düşünüyorum. Adli Tıp’ın ‘bunlar doğrudur’ şeklindeki açıklamasının ardından artık ‘iddia’ sözü kullanılmaması gerekir. Çok vahimbuluyorum. Derinden üzülüyorum. Bu, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük yolsuzluk olayıdır. Bunun pişkin bir şekilde geçiştirilmeye çalışılmasını demokrasi için de, ülkenin geleceği için de, ahlaki değerler için de son derece olumsuz buluyorum.

‘ÇALIYORLAR AMA ÇALIŞIYORLAR’DAKi ‘ÇALIŞIYORLAR’ YANLIŞ

– ‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ sözüne bakışınız nasıl?

– Onun ‘Çalışıyorlar’ kısmı doğru değil. Çünkü bakıyoruz nelerin yapıldığına, Türkiye’ninmilli geliri geriledi. Çalışılıyor lafı bununla ölçülecekse, ‘Çalışılmıyor’ derim. Bu değerlendirmeden de başka nedenle çok derin bir üzüntü duyuyorum. Yakışmıyor Türkiye’ye. Bunu kimçıkardı ve kim kullandı bilmiyorumama çok yaygın olduğunu sanmıyorum.Hırsızlığın bir gerekçesi olabilirmi? ‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ sözünü pişkinler ve arsızlar yaymaya çalışıyor. Bütün bunların kararını yargı verecek.

– Ama yargı 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına takipsizlik verdi?

– Takipsizlik kararının verilmesi veyaMeclis’te böyle bir oylamanın sonuçlanması aklama anlamına gelmeyecek.Oyüzden biz diyoruz ki, aklanın da öyle gelin.

‘PARALEL’ DENDi ORTAYA KONMADI

– Bu süreçte ‘paralel’ iddiası ortaya atıldı. Ortaya atılan bu iddianın delilleri ortaya kondu mu?

– Eğer böyle bir yapılanma varsa bunun AKP olarak bir gerekçe olarak kullanılmasını son derece anlamsız buluyorum. Hele hele Erdoğan’ın ‘Boş bulundum’ türü ifadeler kullanmasını çok komik buluyorum. Böyle bir yapılanma varsa bu ortaya konmalı. Bence konmadı. Bir yıldır bu dolaşıyor ortada. O zaman çıkarın bunu ortaya.

DEVLET İSTESE BAYKAL’A KOMPLOYU AYDINLATIRDI

– Son olarak Deniz Baykal’la ilgili komplo iddiaları yeniden gündemde. Sizin bu olaya bakışınız nasıl?

– Yüz karası bir durumdur. Hem Deniz Bey için hem de MHP’lilerin durumu için. Bunların sonuçlandırılması gerekir.

– Peki devlet gücüyle üzerine gidilse bu olaylar sonuçlandırılamaz mı?

– Tabii tabii tabii… Bana öyle geliyor. İstediklerini sonuçlandırabiliyorlar. Görüyoruz. O nedenle bunun da sonuçlandırılması gerekir diye düşünüyorum.

737210cookie-checkKarayalçın’dan ‘Baykal’a komplo’ mesajı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.