KÜBA NOTLARI (2) : Atlantik’den 12 güne bakış

45 yıl önce kitaplardan öğrendiklerim, beş yıldır her yıl gitme özlemim ve 2013’ün 1 Mayıs’ından sonra gördüklerim. İzlenimlerim. Başka türlü aktarma sapmasına girmeden, düşüncelerim. Önyargısız ve gerçekçi olmağa çalışarak, resme yaklaşmak istiyorum.

Kitaplardan araştırtırdığım da, sağlık ve sosyal hizmetlerde, devrimin ilk yıllarında, müthiş atılımlar yapıldığını öğrenmiştim. Bu atılımlar hala sürüyor. Sağlık turizmi açısından, Türkiye’den bile sürekli gelen var. Muayene ve ilaç alımı yapıyorlar. Sağlık örgütlenmesi ve sağlıkçıların örgütlenmesi, hemen farkediliyor. Özellikle 1 Mayıs da, sağlıkla ilgili sendikalardan gelenler çoğunluktaydı. Hastane binaları, ilaç satan yerleri, sürekli görüyorsunuz. Bu konuda, kendi yağları ile kavruluyorlar, ama geliştirmişler.

Her yerde, Jose Marti, Che ve Castro fotoğrafları dışında, Chavez var. Sovyetler’deki parçalanmadan sonra yardımlar kesilmiş. Bu dönemde, Chavez petrol vererek, büyük katkıda bulunmuş, ülke petrol tüketiminin yüzde yetmişinin, Venezuela’dan geldiği belirtiliyor. Küba’da, onlara sağlık yardımı yapmış, bir çok doktor Venezuela’ya gitmiş.

Che, her yerde var. Kentte duvarlarda, evlerde, satış yerlerinde, araçlarda, taksilerin içinde, hediyelik eşyalarda, barlarda, enstrümanların üzerinde. Che adeta, en önde, Milli bir kahraman. Sevgi ve saygı büyük. Güney Amerika’da da benzer görüntülerle karşılaşacağımız söyleniyor. Heykeller, Jose Marti. Simon Bolivar’da, Küba’da bir simge.

Küba’da da petrol çıkıyor. Kanadalılarla ortak yapılıyor. Alana, sürekli Kanada uçakları geliyor. Turistte Kanada’dan çok geliyor. Sahilde, bir çok petrol kuyusunu görüyoruz. Çalışmalar ve aramalar sürüyor. Şu an Venezuelanın katkısı nedeniyle, sıkıntı olmadığı belirtildi.

Turizm büyük gelişme gösteriyor. Gelenler çok. Müzik, dans. Rom, püro ve el işleri hediyelik eşyalar. El işleri bu nedenle gelişmeğe başlamış, tahta el sanatları işçiliği ilerlemiş. Hediyelik takı çeşitleri, yöresel malzemeler geliştirilerek üretiliyor. Tahta heykeller ve resimler, sanatsal ağırlığı olan, bir üretim ve satış, çok ileri düzeyde. Neredeyse, ülke bir resim atölyesi, tahta küçük heykeller atölyesi diyebiliriz.

Büyük bir tarih hazinesi, mimari güzellikler var. Yıkılmamış, yok edilmemiş ama bakımsızlıkan gidiyor. Sıva, boya, pencerelere cam yok. Evlerin içi, gecekondulara bölünmüş. Dış mimari ve bina süsleme ile işlemeleri, yok edilmeden mutlaka kurtarılmalı ve belgelenmeli. RİGA’da gördüğüm gibi, dış bina süslemeleri çok güzel. Bakımsızlıkdan, korunamıyor. Tek tük de olsa, bazı koruma işlemlerine rastlayabildim. Bir kaç tane de, dış duvarları koruyarak, içeri de inşaat çalışmalarının olduğunu gördüm. Ama bir şehir tarihi, mimari tarih, bakımsızlıktan yok olmaya doğru gidiyor.

Kent adeta eski araba müzesi. Yaşayan, hareket eden bir müze. 50 öncesi üretimine dayalı, kendi ülkelerinde bile kalmayan, her çeşit aracı bulabilirsiniz. Arabalar boyalı, boyasız, ama yürüyor. İleri de koleksiyoncular ve de arabaya şimdi sahip olanlar, zengin olabilir. Arabalar açısından, tam bir nostalji kenti. Diğer ulaşım aracı, bisiklet taksiler.

Geniş ve tarıma uygun bir arazi. Ancak işlenmiyor. Bir çok sebze çeşidi yetişebilir. Ancak yok.Ve de sınırlı sebze üretimi gerçekleştiriliyor. Kooperatifleşme ya da büyük çiftlik türü bir ekim yok. Gıda ve yiyecek konusu bir yana, yemek çeşidi bile hemen hemen yok. Bütün çevre deniz. Balık ve denizden çıkan diğer ürünler, neredeyse bilinmiyor. Denizden yararlanma, akşamları gün batışı izleme dışında, sanırım pek yok.

Kaldığımız otelde, otelin reklam ve tanıtımı için dahi, basılı bir şey yok. Harita ve şehir planı bulmak olanaksız gibi. Gördüğüm bir iki kitapçı da, yeni kitap sayısı ise çok sınırlı. Diğer yerlerde gördüğüm kitapların baskıları ise eski. Kültürel programlar ile ilgili, ilan, broşür bulmak ise imkansız. Kağıt ve baskı sıkıntısı var. Bir çok güzel mekan var, ancak mekanlar değerlendirilmiyor. Ya boş, ya da resterasyon çalışmaları var. Bu denli yaygın müzik var, ama CD yok. Çoğaltma CD’ler her yerde. Oysa, sadece turistlere yönelik bile, gruplar CD’lerini çıkarıp satabilirler. Korsan CD yayını, normal yayın haline gelmiş..

Müzik ve dans, yaşam biçimi olduğundan, her yerde bir müzik grubu. Bu gelişim, Kübanın ve Güney Amerika’nın dışına yeterince yansımıyor. Bu grupların dışarı açılması, Küba Müziği’nin daha yaygınlaşmasını sağlayabilir.

Küba’da iki ayrı para birimi var. Turistlerin kullandığı KUK ve halkın kullandığı PESO. Kuk PESO’dan daha pahalı. Euro’nun biraz altında, doların üstünde. Dolara tepkilerini bozdururken, yüzde on da komisyon keserek gösteriyorlar. Halk ve turistler ayrı ayrı yaşıyor ve harcıyor. Turizm geliri, gördüğüm kadarı ile en belirgin gelirleri. Hizmet, yemek, konaklama konusunda, beklentilerinizin yanıtını alamıyabilirsiniz, ama müzik ve dans, her şeye değer.

Yaz, hava sıcak, giyim tarzları, yaşam biçimleri, kadın erkek ilşkilerindeki rahatlık, akşam
Okyanus kıyısında ki görüntüler, sizi şaşırtmasın. Halk fakir, ihtiyaçlarını karşılamaları sınırlı, ama mutlu ve rahatlar. Asık suratlı insan görmedim diyebilirim. Değişik ırk ve renk karmaşası bir halk, ama etnik kaygıları, alt kimlikleri, nereden geldikleri gibi konuları halletmişler. Küba’lılar, o kadar.

Hizmet sektöründe, otelde çok açık görüyorsunuz. Güvenlik görevlisi bolluğu. İstihdam sorununu çözmek için uyguluyorlar herhalde. Kat hizmetlilerinin yanında bile var. Sokak da ise resmi kıyafetlerle daha çok ve sık karşılaşıyorsunuz. Belediye görevlileri çok. Kıyafetlerinden anlıyorsunuz.

Dışarıya açılım ile ilgili ekonomideki gelişmeler, el sanatları, resim, tahta işlemeleri, konusunda, yeni üretim ve istihdam olanağı yaratmış. İçkisi Rom çeşitleri ve püro çeşitleri, buraya özgü ve güzel gelir kaynağı. Sovyetler’deki dağılmadan sonra yaşananlar, ülke içinde görülüyor. Ara sokaklardan, şehir merkezine, otel yakınları ve parklarda çok sık, kadın ve erkeklerden, “Çika” sözcüğünü duyabilirsiniz. Ekonominin yükünü, ne yazık ki kadınlar çekiyor. Takip, kontrol ve cezalar ağır. Ama var.

Sanayi yok. Sanayiye dayalı bir işçi sınıfı da yok. Sanayi işçisine dayalı, bir sendikalaşma da yok. Sendikalar, örgütlenme için, dernek gibi iyi bir model. Örgütlü bir toplum. Okuma-yazma bilmeyen yok. Ama değerlerini tam keşfedememiş ve sunamamış bir ülke ve insanlar. Bunlar kişisel görüş ve gözlemlerim. İddialı değil, ama ben bunları gördüm, izledim ve paylaşmak istedim. Yorumlara açık. Eskilerin değimi ile ilk intibalar.

Küba, Güney Amerika için bir simge ve ölçüt durumunda, Küba’da ki rejimin ve Güney Amerika’da ki, benzer rejimlerin geleceği, Küba ile direk bağlantılı izlenimini edindim. Venezuela, bu ülkeye dikkat çekmek istiyorum. Chavez sonrası Maduro, çok az oy farkı ile seçildi. Ama geleceğe yönelik, tartışmasız bir numara lider olacaktır kanısındayım. Meksika, Uruguay, geziyor, konuşuyor. Biz orada iken sürekli televizyonlardan izledim. Halk ile müthiş bir iletişimi var. Rahat konuşuyor ve onlardan biri gibi izlenimini sürekli koruyor. Yeni bir lider doğuyor.

Amerika kıtasının, kuzeyi ve güneyi ayrı ayrı dünyalar. Her şey bir yana, ABD’nin burnunun dibinde, tüm ambargolara karşı, 50 yılı aşkın süredir, direnen bir rejim ve Castro. Sonrası ne mi olur. Onu, bu günden görmek pek mümkün gibi görünmüyor. Ancak, Küba’da devam edecek bir gerçek var. Müzik ve dans. Rom ve puro.

Varadero – KÜBA, Frankfurt – ALMANYA. 12 Mayıs 2013. [email protected].

719290cookie-checkKÜBA NOTLARI (2) : Atlantik’den 12 güne bakış

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.