Türk Tarih Kurumu Şeref üyesi Salahi Sonyel (84) geçen perşembe günü Londra’da yaşamını yitirdi. Atatürk Üstün Hizmet Madalyası sahibi tarihçi İngiliz istihbaratı arşivinde Atatürk ve Türkiye’nin kuruluş dönemine ilişkin bilgileri kitaplaştırmıştı. Sonyel’in kitapları yurtdışındaki en eski Türk derneklerinden sayılan Londra’daki Kıbrıs Türk Cemiyeti (KTC) basmıştı.
“Sonyel’i nasıl tanırdınız?” sorusuna yanıt olması açısından bir anımı paylaşmak istiyorum. 2003’dü sanırım… Hürriyet Londra’da çalışırken gazetenin Londra temsilcisi Faruk Zabcı ile Londra Hürriyet’in üst katındaki KTC’ye yemek yemeye çıkmıştık. Sonyel Zabcı’yı görünce yanımıza geldi, hoş beşten sonra söz döndü dolaştı o günlerin gündemindeki Ermeni konusuna geldi…
Sonyel, “Bunların hepsini keseceksiniz. Bak sorun nasıl çözülüyor görürsünüz” demez mi? Karşımda bol ödüllü koskoca bir profesör oturuyordu. Öfkeli bir şekilde Sonyel’e döndüm ve “Biz sana ne yaptık be adam!” diye sordum…
Sonyel benim Ermeni olduğumu sandı ve eli ayağına tutuştu…Ürkek bir şekilde “Yok be kardeşim, ben latife yapıyorum. Ermenilerle asırlar boyu birarada yaşadık. Onlar Anadolu’nun kadim halkıdır. Olur mu öyle şey? Hangi devirde yaşıyoruz!” diye savunma yaptı…
Bilim adamı ve tarihçi olmak hiç kolay değil. Bir kere önyargısız ve tarafsız bir şekilde olgulara yaklaşma olgunluğunda olacaksınız. Bir ideoloji ya da devletin işine gelecek biçimde bulguları şekillendirirseniz başta mesleğinize kötülük etmiş olursunuz. Sizi doğru kabul eden diğer araştırmacıların sizin tuğlanız üzerine yaptığı bina da haliyle çürük olur. Bir bilimci ve tarihçinin bir başka halktan nefret etmesi kabul edilemez. O zaman zaten o bilimci ve tarihçinin bilimle ilgisi yoktur.
***
Dostlar size Edward Hallet Carr’ın “Tarih Nedir?” kitabını öneriyorum. 1892’de Londra’da doğan yazar tarihin kapsamı, nasıl yazılması, nasıl değerlendirilmesi konularında bizlere geniş ve eleştirel bir bakış açısı sunuyor. “Herkes dağın gördüğü kısmını anlatabilir fakat aynı dağın farklı taraflarından baktıkları için farklı bir görüş söz konusudur” örneğini veren yazar, tarihçilerin dağa yalnızca bir yamaçtan bakmaması gerektiğini vurguluyor.
Edward Hallet Carr, üniversitelerde öğretim üyeliğinin yanısıra The Times’da genel yayın yönetmen yardımcılığı da yapmış olması bir gazetecinin bir tarihçi gibi titiz çalışması gerektiğini de yansıtıyor.
Gazeteciler, haberlerinde çağının tanığı olabilmeleri için her şeyden önce haberin çok boyutlu değerlendirmesini yapabilecek birikimde olmalıdırlar. Ayrıca bir haberdeki medya patronu, iktidar ve reklam veren güçlerin gölgesi ve kendi dünya görüşünün manipülasyonunu ayaklıyabilmek de ciddi bir beceri ister.
***
Sanatçı – akademisyen Prof. Dr. Erol Parlak, 16 Ocak Cumartesi saat 15.00’te İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi’nde “Anadolu Müzik Kültüründe Saz” başlıklı bir seminer verecek…
Dostlar bu söyleşiyi kaçırmamanızı öneririm. Eğer Anadolu kültürü yüzyıllar boyunca dış kültürlere direnebilme nedenlerinden biri de, sözlü tarihi kuşaktan kuşağa aktaran o sihirli enstrümandır. İşin sosyolojik ve antropolojik boyutunu Prof. Dr. Erol Parlak anlatacak.
Cumartesi günü söyleşide görüşmek üzere…