Kıbrıs’ta neler oluyor (V) Çok farklı ve muhalif bir ses…

Musa Erden: Çok farklı ve muhalif bir ses…

Musa Erden, KKTC’de büyük bir kitleyi oluşturan Hataylı göçmenlerden biri.
Kendisi KKTC vatandaşı olan Erden, sayıları beşi bulan Hataylı göçmen derneklerinden birinin, ÖzHataylılar Derneği’nin başkanlığını yapıyor.

Muhalif çizgisi çok açık ve net olan Musa Erden’le, aynı zamanda bir küçük kahvehane olan dernek binasında konuştuk.

Söze, Türkiyeli göçmenlerin en büyük sorunu olan KKTC kimliği edinme konusunda yaşanan sorundan başlıyorum.

Musa Bey, cevabına, Türkiye’den gelen göçmen sayısının yoğunluğundan yakınarak başlıyor ve sorunun kökeninde Türkiye-KKTC arasındaki giriş-çıkışları düzenleyen anlaşma olduğunu iddia ediyor: ’’İki ülke arasında giriş çıkışlara ilişkin anlaşmaya göre isteyen istediği gibi, elinde TC kimlik kartı, hiçbir denetim olmadan KKTC’ye girebiliyor. Bu da, çalışmak için gelen işsizlerle, suça karışmış olanların burada yığılmasına yol açıyor. Sonuçta bunun mağduru da, burada on yıldır, yirmi yıldır hiçbir suç işlemeden yaşayan, kimlik almaya hak kazanan ama bu yığılmadan dolayı alamayan göçmenlere oluyor. Hükümetler de kendilerine oy verecek kişilere kimlik vererek bu sorunu daha büyütüyorlar; hak edene değil, partilerine oy verene kimlik dağıtıyorlar.’’

Bu göç yığılmasının özellikle sağlık ve eğitimde sorunlara yol açtığını kaydeden Musa Erden, ’’Bu kadar nüfusa ne öğretmenler doğru dürüst eğitim verebilir, ne de hastaneler doğru dürüst sağlık hizmeti verebilir…Kırk- elli kişilik sınıflarda bir öğretmen nasıl eğitim verebilir? Özetle,bu yoğun göçü buradaki sistem kaldıramıyor. Türkiye’den yardım niyetine gönderilen para da yerli halkın ihtiyaçlarına bile yetmezken, Türkiyeli göçmenlerin ihtiyaçlarına nasıl yetsin ki!’’ yorumunu yapıyor.

Bu konuda bir çözüm de öneren Musa Erden: ’’Uzun yıllardır yaşayıp burayı vatan olarak bellemiş insanlara kimlik verilsin. Ancak bundan sonraki girişler, iki ülke arasında yapılacak bir protokole göre kontrol altına alınsın’’ diyor…

‘’HAS…..TİR’’DEN ‘’BESLEME’’YE KRİZ ÇÖZÜMLEMESİ…

Özhataylılar Derneğ Başkanı Musa Eren

Musa Erden’le 28 Ocak ”Toplumsal Varoluş mitinginde” Türkiye’ye karşı atılan ‘’has…tir’’ pankartını konuşuyoruz.O buna da çok değişik bir açıdan, Kıbrıs yerlisinin kültürü ile Türkiye kültürünün farklı olduğu noktasından bakıyor: ’’Kültür farklılığımızdan dolayı birimizin kullandığı dili anlayamıyoruz.Anlayamayınca da;’’has….tir’’ pankartının kovmak anlamında kullanıldığı anlaşılamıyor. Aynı şekilde ’barra’ da aynı anlama geliyor’’ dedikten sonra şu çok önemli noktayı hatırlatıyor:’’Denktaş’a 2004 Annan Planı referandumunda ‘barra çekildiğinde’ Türkiye hükümetinin işine geliyordu ve bu ‘barrayı çekenler’ destekleniyordu! O zaman küfür olarak algılanmıyordu. Yani işine gelince küfür, işine gelmeyince küfür değil! Bu ayrımcılığı yapan da Türkiyeli politikacılar’’

Musa Erden, bu pankart ve ardından gelen’ besleme’ krizinin, Adadaki Kıbrıslı Türk toplumu ile Türkiyeli göçmenler arasında ilişkiyi zedelemeyeceğini ısrarla vurguluyor: ’’Evet,bu pankartlar, atılan sloganların az da olsa bir negatif etkisi oldu.Ancak…Şimdi bir pankart, 37 yıldır birlikte yaşayan bu iki halkın arasını mı bozacak? İşte bu mümkün değil!’’ yorumunu yapıyor.

Türkiye’den müdahaleler çok arttı…Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’nin ‘’arka bahçe’’si olarak görenler var…

‘’Türkiye’den müdahaleler eskiden de vardı ama, bu son yıllarda daha da arttı. Bu artık çok açık ve net’’ diyen Musa Erden, ’’Bu müdahalelerle Türkiye’deki hükümet, buradaki halkın seçtiği iktidarı da aşağılıyor, Cumhurbaşkanını da, onlara oy veren bu toplumu da…Buradaki hükümeti sadece Ankara’dan emir alan, ama emir vermeyen bir hükümet olarak görüyor. Asıl problem; buradaki hükümetlerin, yetkilerini Ankara’ya teslim etmiş olması…Yasayı da anayasayı da Türkiye’ye teslim etmiş. Yani buradaki hükümetler göstermelik!’’

Türkiye’deki AKP iktidarının Kuzey Kıbrıs’a çeki düzen vermek gibi bir amacının olduğunu, bunu da buradaki iktidarı devirip yerine başka bir hükümet kurdurmak şeklinde yapabileceğine dikkat çeken Erden, Türkiye medyasının abarttığı ‘has.. tir krizinin’’ de bu amaca yönelik kullanıldığını iddia ediyor ve ekliyor:’’ Tüm olan biten, Ankara’daki hükümetin bir ayak oyunu’’

“KUZEY KIBRIS’TA DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ TÜRKİYE’DEN İLERİ

Miting sonrası Başbakan Tayyip Erdoğan’ın KKTC’deki savcılara yaptığı çağrıya da değinen Musa Erden bu konuda şunları söyledi: ’’Buradaki halk, anayasadan aldığı hakla, istediği zaman yürüyüş yapabilir, gösteri yapabilir. Bunun hiçbir cezai müeyyidesi yoktur. Savcıların da bu konuda hiçbir yetkisi yoktur. AK partinin başı Tayyip Erdoğan böyle bir talimat vermekle büyük bir hata etmiştir. Belki bunu kendisi de anlamıştır’’

Musa Erden bu konudaki eleştirisini şöyle noktalıyor: ‘’Bu kadar açık ve net müdahale olmaz! Türkiye’deki hükümet KKTC’yi kendi ‘arka bahçesi’ olarak gördüğü için buradaki savcılara talimat veriyor, göstericileri tutuklayın, içeri atın diyor. Ancak buradaki savcıların,hakimlerin böyle bir yetkisi yok. Hepsinden de önemlisi, buradaki demokrasi Türkiye’dekinden daha ileri. Burada polis, gösteri yapana biber gazı kullanmıyor,cop kullanmıyor. Ama ben Türkiye’yi, polisin insanları yerde sürüklediği, copladığı bir yer olarak görüyorum.’’

KUZEY KIBRIS’TAKİ TÜRKİYELİ ALEVİLER…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hacı Bektaş-ı Veli Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Derneği Başkanı Özdemir Gül

Başkent Lefkoşa’da, Türkiye’nin Mersin, Sivas, Tunceli, Antalya, Kahramanmaraş,Adıyaman gibi illerinden KKTC’ye göç etmiş Alevi toplumunun da bir derneği var: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hacı Bektaş-ı Veli Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Derneği.

Dernek başkanı Özdemir Gül ile Lefkoşa’da buluştuk ve sıcak gündemle başlayıp Türkiyeli göçmenlerin sorunlarına uzanan bir görüşme yaptık.
İlk konumuz, her yerde olduğu gibi, sendikal platformun öncülüğünde 28 Ocak’ta gerçekleşen miting.

‘’Kuzey Kıbrıs tarihinde bir ’74 öncesi-74 sonrası’ vardı. Sonradan buna, 2004 ‘Annan Planı öncesi ve sonrası’ deyimi eklendi. Bu miting de taşıdığı önem itibariyle bu ülke tarihindeki önemli kırılma noktalarından biri oldu: Artık ’28 Ocak ve sonrası’ diye bir şey var. Bu, buranın tarihinde bir milattır’’ diyerek bu mitingin önemini anlatıyor Özdemir Gül.

‘’Her kesimden insan vardı orada; Türkiyelisi de oradaydı, Kıbrıslı Türk de. Demem o ki, bu resmi iyi okumak gerek. Ardındaki büyük halk desteğini iyi görmeli. Mitingi, oradaki küçük bir azınlığın attığı sloganlara, taşıdığı pankartlara bakarak yanlış değerlendirmemek gerek. Bu, orada demokratik tepki koyan çoğunluğa haksızlık olur’’ yorumuyla devam eden Gül, ’mitingi sabote eden o küçük gruba tepki olarak Başbakan Erdoğan’ın o lafı geldi. Bu da iyi olmadı. Buradaki halk bu sözden incindi.’’

‘’Miting sonrası Adada tansiyonun yükseldiğini, kontrolsüz gerilimin arttığını biz de üzülerek görmekteyiz’’ diyen Gül, bunun Türkiyeli Türk-Kıbrıslı Türk ayrımını kaşıyanların işine geleceği uyarısı yapıyor: ’Biz Alevi toplumu olarak başta KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Türkiye Cumhurbaşkanı Abdulah Gül’e açık bir çağrı yaptık. Bu gerginliğin ortadan kalkması için akil adamların devreye sokulmasını önerdik.Çünkü, Adada yaşanacak mikro milliyetçi odaklı bir çatışmanın tehlikeli olduğunu düşünüyor, bunun için de herkesi dikkatli olmaya çağırıyoruz’’ şeklinde konuşuyor.

Bu noktada, göçmen nüfusun adaya entegrasyonunu gettolaşmanın zora soktuğunu belirten Gül, ’’Muhafazakar değerlerden duvar örenlere, yerli halk da tepki duyuyor. Kaynaşmayı önleyen bu sorunun çözümü için sosyologlara, toplum mühendislerine büyük görev düşüyor’’ diyor.

İki toplum arasındaki gerilimin ancak Yunan ve Rum tarafını mutlu olacağını ısrarla vurgulayan Gül, mitingi fırsat bilen Rum lider Hristofyas’ın Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet ettiğini hatırlatarak, ’’Rumlar bu mitingi kendi siyasetleri için kullanacaklardır. Onlara malzeme vermeyelim’’ dedi.

KIBRISLI ALEVİ TOPLUMUNDAN KILIÇDAROĞLU’NA DAVET

Atatürk’ün partisi CHP’nin, Kıbrıs politikasına somut projelerle daha fazla müdahil olmasını istediklerini belirten Gül,’’Adada barış için CHP gibi devlet kurucusu bir partinin katkısı büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden de CHP’yi Kıbrıs sorununun çözümünde daha aktif rol alırken görmek istiyoruz’’ dedi.

Dernek başkanı Gül , hemşerisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu Lefkoşa’da görmek istediklerini söylüyor ve ekliyor: ”Bu daveti sizin aracılığınızla yapmış oluyoruz.”

Bilgi notu:Yedi yüz seksen kayıtlı üyeye sahip olan dernek, 4000 bini aşkın bir hane halkına ulaşmakta. Derneğin, Lefkoşa’da inşası planlanan Cem Evi için bağış kampanyası devam ediyor.

Derneğin yayın organı ‘’Alevilerin Sesi’’ dergisi 1 Mart’ta yayın hayatına başlıyor.

Gazeteci Sefa Karahasan’dan ‘’7 şiddetinde’’ saptamalar:

Yaklaşık 11 yıldır KKTC’de yaşayan, ‘’çift kimlikli’’ olmayı başarmış gazeteci Sefa Karahasan’ın gözlemleri, yorumları, saptamaları gerçekten önemli. Çünkü Karahasan, kimliğini taşıdığı iki ülkeye elden nesnelliği bırakmadan eleştirel bakmaya çalışmış.
En azından ben, mesleğin her kademesinde çalıştıktan sonra Halkın Sesi gibi bir gazetede yazı işleri müdürlüğüne yükselmeyi başarmış bu Türkiye kökenli KKTC vatandaşının söylediklerini çok önemsiyorum.
Bakalım okuyunca sizler ne düşüneceksiniz?

-Biz Türkiyeliler birliktelik konusunda o kadar zayıfız ki; Türkiye’den gelenlerin nüfusun yarısını oluşturduğu söylenmesine rağmen, 50 kişilik KKTC Meclisine Türkiye kökenli sadece iki milletvekili gönderebiliyoruz. Göçmenlerin siyasete katılımı da yok denecek kadar az!

-Göçmen dernekleri; yöneticilerine seçim zamanları yapılan maddi teklifler yüzünden, esas kitleye hizmetten çok uzaklar!

-Adam yirmi yıl önce gelmiş; KKTC vatandaşı biriyle evlenmiş. Çocukları burada doğmuş, büyümüş, liseyi bitirmiş, kimlik almış. Çoluk çocuk vatandaş olmuş ama onun hala KKTC kimliği yok. Olacak şey mi bu!

Göçmenlik konusunda ne KKTC ne de TC’li yetkililerin ciddi bir çözüm çabası var. Olan da sahipsiz göçmenlere oluyor.
KKTC’li yöneticiler de, bizim göçmenlere sahip çıkan kimse olmadığını bildiği için vatandaşlık başvurularını savsaklıyor.

-Türkiye’nin Adadaki varlığını istemeyenler var. Türkiye hükümetleri bunu bilerek hareket etmeli. Kıbrıs Türk halkını incitecek, kıracak üsluptan kaçınmalı… Türkiye’den bazı milletvekillerinin buranın önemini bilmeden konuştuklarını görünce doğrusu şaşıyorum. ‘Kıbrıs bizden 70 km uzaklıkta. Çıksak ne olur yani’ diyorlar. Ama sen buradan çıkarsan bir daha giremezsin!’’

-Adada Türkiyeli-Kıbrıslı Türk ayrımcılığı maalesef ilkokullara kadar uzandı. Bu iki toplumun çocukları farklı okullara gitmeye başladı!

-Burada bir Türkiyeli müdürün kazandığı para, bir Kıbrıslı Türk’ün kazandığından az olur. Bu da ayrımcılığın başka bir örneği.
-Yüzde 1 bile oy alamayan insanlara bakıp da Kıbrıs Türk halkını incitmeyin, kırmayın. Bu halkın Anadolu insanı ile arasını bozmak isteyenleri mutlu etmeyin.

xxx

Kısa kısa…

Rum kesiminin temel politikası, Türkiyeli-Kıbrıslı Türk ayrımı yaratıp, Kıbrıslı Türkleri yalnızlaştırmak… Onları yutabilmek! Bu sayede onları, istedikleri koşullarda anlaşmaya zorlayabilmek. Bunu doğrudan yapamadıkları için, Kuzeydeki ‘’etki ajanları’’yla gerçekleştirmeyi denemekteler (Doç.Dr Birol Ertan-Siyaset Bilimci)
Kuzey Kıbrıs’ın ve Türkiye’nin menfaatleri, ortak hareket etmeyi gerektiriyor. Eğer iki kardeş halk olarak bizler bunu başarabilirsek daha mutlu, daha aydınlık bir gelecek bizleri bekliyor. Aramızı açmak isteyenlerin tuzağına düşmeyecek kadar akıllı olursak, öfke ile hareket etmezsek ve birbirimizin hassasiyetlerine daha duyarlı davranırsak bunu başarmamız işten bile değil. (Doç.Dr Şule Aker-İktisatçı)

Siz, Mersin gümrüğünde Kıbrıs Türkünün ürünlerinin önünde adeta bir gümrük duvarı dikildiğini biliyor musunuz? Ortada KKTC’ye uygulanan ambargolar, tecrit varken, bizi tanıyan tek devlet olan Türkiye’nin zorluklar çıkarması…Doğrusu bu anlaşılır bir şey değil…Eğer bu engeller çıkarılmasa ve mallarımızı Türkiye’ye rahatça satabilsek belki pek çok ekonomik sorunumuzu halleder, hatta Türkiye’den yardım almadan, kendi ayakları üzerind duran bir ekonomi bile yaratabiliriz. (Derviş Eroğlu’nun danışmanlarından Prof.Dr Ata Atun)

Bayrak bir ulusun ortak sembolüdür. Bu yüzden bayrak üzerinden siyaset, bayrak üzerinden hamaset yapmak…Bunları uygun bulmuyoruz. Bayrak sevgisini reklam yapılacak bir şey değildir. Aynı tavrımız, dini duyguları istismar ederek siyaset yapma konusu için de geçerlidir…
Bizler, sorunlar üzerinden siyaset yapılmasından yanayız; değerler üzerinden değil. (CTP lideri Ferdi Sabit Soyer)

DİĞER YAZILAR:

– Kuzey Kıbrıs’ta neler oluyor (I)
– Kıbrıs’ta neler oluyor (II) Bir dokun bin ah işit!
– Kıbrıs’ta neler oluyor (III) Bir göçmen, bir hikaye…
– Kıbrıs’ta neler oluyor (IV) Bir başka ‘kimliksiz’

1524010cookie-checkKıbrıs’ta neler oluyor (V) Çok farklı ve muhalif bir ses…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.