Kendini bilmek

Yalnız kişilerin değil toplumların da kendilerini gözden geçirmeleri gerekiyor. Çok zaman kendimizle hesaplaşmadan yaşıyoruz. Kültür açısından yetersiz kişilerin kendileriyle hesaplaşmaları zordur: kendini bilmek bilinç yetkinliğini gerektirir. Bilinç düzeyi ortalamanın üstünde olması gerekenlerin bile kendilerini gözden geçirmeden yaşamlarını sürdürdüklerini görüyoruz. Onlar bilmek zorunda oldukları ama hiç bilmedikleri temel konularda bile bilgiler üretebiliyorlar. İşin kötüsü bu insanların bir bölümü üst düzeyde sorumlu kimselerdir. Bunların arasında tembellik etme hakkı hiç olmayan bilim felsefe sanat adamları da vardır. Kişi yediği her lokma ekmeğin nereden geldiğini ve onu hak edip etmediğini düşünmek zorundadır. Her aybaşı para makinesinden aldığımız paralar Karun’un hazinesinden değil yoksul insanların verdiği vergilerden geliyor. Hak ettiğimizi düşünüp rahat rahat harcadığımız her kuruşta yetimlerin öksüzlerin işsizlerin hakkı vardır, enaz ücretle yaşamaya çalışan işçilerin hakkı vardır. Aldığımız ücreti genellikle çok az bulurken o ücretin karşılığı olan emeği verip vermediğimizi günde kırk kere düşünmek zorundayız. Bize ödenen paralar topluma bilgi olarak ya da hizmet olarak dönmelidir. Böyle olmazsa hazır yiyici ya da asalak durumuna düşeriz. Şu sıra hizmet sözünden çok başka bir şeyin anlaşıldığı toplumumuzda yaşanan ürkütücü sorunların tembellik zemininde gelişen ahlak konularıyla ilgili olduğunu görebilmemiz gerekiyor. Deveyi hamutuyla götürenler sorununu bir yana bırakıyorum.

Bu verimsizliğin üstünü örtmek için elimizden geleni yapıyoruz ve eleştiriden bucak bucak kaçıyoruz. Öyle ya eleştirme alışkanlığı bir yayılırsa görünmemesi gereken yanımız ortaya dökülüverir, eleştirinin çarklarında ezilir gideriz. Ağızları açıldıkları yerde kapamak eğilimlerimiz tembelliklerimizden kaynaklanıyor. Ne zaman birilerini eleştirmeye kalksak homurtular yükseliyor. Sorumsuzluklarımızı hak etmediğimiz dokunulmazlıklarla örtmeye çalışıyoruz. Büyüklüğü kendinden menkul insanlar burunlarından kıl aldırmıyorlar. Onların büyüklüğü nereden geliyor? O belli değil işte. “Onları meyvelerinden tanıyacaksınız.” Nerede onların meyveleri? Kimse yoksul toplumun kesesinden beslenip yan gelip yatma hakkına sahip değildir. Kolay yoldan edinilmiş ünler ve unvanlar karşılığında tatlı yaşam. Hiçbir bilgi temeline dayanmayan sallama görüşler aklımızı her gün yerinden oynatıyor. Bilinç bozucu sözde bilgiler, görüş bile denmeyecek uydurma görüşler toplum bilincini bozdukça bozuyor ve yaşamı tehdit ediyor. Birileri bu bilgileri cehaletin ışığında doğru ya da sevimli bulup başlıyor yaymaya.

Bir gün biri ortaçağ karanlığı diye bir deyim icat ediyor, bir başka gün biri mahalle baskısı diye bir kavram üretiyor. Biri bir gün kafasındaki bir takıntıyı size dayatarak oy vermenin yurttaşlık gereği olduğunu anlatmaya kalkıyor ve bunu demokrasinin bir koşulu olarak gösteriyor. Demokrasi seçmek hakkı kadar seçmemek hakkını içerir, beyimiz bunu bilmiyor ya da bilmek istemiyor. Gazeteler köşe yazılarıyla dolu çıkıyor: ne uzmanı olduğu bilinmeyen değerli kalemler bilincimizi koşullamak için çırpınıyorlar. Bakıyorsunuz bir gazete yazarı kurulu düzen açısından gerektiğinde muhalif gerektiğinde muvafık görünerek sizi ideoloji bombardımanına tutuyor. Öte yandan her alanda ölçüsüz bir gevşeklik egemen. Bilim adamı gündelik yaşam koşullarında kendisinin ve yakınlarının gereksinimlerini karşılamaktan bilimle ilgilenemiyor. Bilim adamının ağzından şu sözü duyabiliyorsunuz: bilim adamı olmak kitap yazmayı gerektirmez, zaten memur sıfatıyla elimize geçen para ne ki! Siyaset adamı yurttaşını tehdit ediyor, benim gösterdiğim yolda tıpış tıpış gideceksin yoksa canına okurum diyor. Pekiyi sen kimin gösterdiği yolda tıpış tıpış gidiyorsun arkadaş onu bize bir söylesene dediğinizde susuyor üzülüyor inciniyor kırılıyor ağlamaklı oluyor. Bizlerden beklenen nedir? Bir yandan düzene hizmet öte yandan büyüklere selam! Oğlanı Amerika’ya yolcu ettim de havaalanından geliyorum. Oh oh oh, orada sünnet mi olacak? Yok canım, bizler solcuyuz, gitsin de oraların ne kadar anlamsız olduğunu görsün diye gönderiyorum.

Evet kişiler gibi toplumlar da kendilerini gözden geçirmeliler. Bir toplumun bireyleri bir araya gelip hallerimizi konuşalım diyemeyeceğine göre bu nasıl olacak? Toplum kendini gerçek düşünürleriyle gözden geçirir. Gerçek düşünürler toplum adına düşünmek ve buna göre eleştirili bir bakışla fikir üretmek zorundadır. Böyle düşünürlerimiz var mı? Olmalı diyeceğim.

645170cookie-checkKendini bilmek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.