“Bunlar organik“ diyorlar, onu da yiyoruz, hem de daha pahalıya… Ama organik değil…
Vejeteryan takılsak isabet alma şansımız artıyor. Kırmızı et yesek bünye ve bütçe kolestrol yapıyor. Kepekli ekmekler kepekten muaf, beyaz et ve beyaz ekmekler başkanlığa aday… Kiminde ekmek parası kalmadı, kimi pasta yaptırıyor vip çekimli jip göttürgeçlerine… Otorite arazi olunca, arazi otoları parkediyor kaldırım taşlarında… Yayalar otobanda… Köprüler yaptırdık, gelip geçemiyoruz… Yollarımız tıkalı…
Eve gelene kadar sokaklardaki eksoz gazına karışmış kalitesiz yakıt atığı partiküller attırıp nefesimizi kesiyorlar şehir kovboyları… Partiler kül bırakmıyor atarken… Bir tarafta cep telefonlarından emdiğimiz radyasyonun haddi hesabı yok, diğer yandan cebimizdeki emisyonun ne tarafa kaydığını takip edemez olduk…
Emzirecek mecal kalmadı analarda, anaç memeler süt yapmaz oldu sağılmaktan… İki tane çocuk yetmiyor, esas çocuk kızıyor, üç olsa taban artıyor… Taban poliüretanlı, viagra dağıtacaklar ama tabanı yabana atmak olur… Baş vur dedi ya… Öldürüyor varoş vura vura her gece… Varoş ürüyor, şehirli ise tasarruf belagatını prezervatiften feragata dayandırdı… Dayanıyoruz ama yan basıyoruz belden aşağı dürtülere… Vasıfsız nüfus arttırılıyor ki, ot olsun, yumuşak başlı olmayan koyunlar otlansın oyları… Oyyy oy, oy anam oyy. Topuğumuza sıkıla sıkıla aşil tandonumuz deforme oldu… Mesane davul gibi… Gülüyoruz ivedik halimize… İvedikler para basıyor…
Yukarıda badem bıyıklar, aşağıda çember sakallar, nereye tüküreceğimizi şaşırdık sokaklarda… Zaten tükürmek yasaktır diye bir uyarı levhası da yok artık… Kirli sakal bıraksak, tacir sakalından temiz… Sinekkaydı olsak sinek küçük, saht-ı mayil kaygan? Kimin kime kaydığı belli değil… Çığlar kayıyor çığlıklardan… Çiyler yağıyor çiğliklerin üstüne… Donduk kaldık… Ve kıçımızda donumuz yok…
Ama moda günleri yapmak moda… Şuurlar off, fuarlar out… Büyük modacılar demode, Laleli stand’lerinde son modeller gözde… Lokomotif sektöre magandalar turquality katıyorlar bacaklara endeksli çıplak gözlerle… Kahraman bakkal köy yumurtasıyla saldırıp, hormonsuz konvansiyonelle vuruyor nükleer marketleri… Şehirliler köy kahvaltılarına sardı, köylüler efendi efendi derelerde yıkamıyorlar artık çamaşırları, makineleri var gari, ama suları yok… Ak tolgalı beylerbeyi beyaza büründü… Karşıda tek bir kılıç dik duruyor, hanedana karşı… Muhalefet kendine muhalif, itibarsızlar muteber… Kılıç dar alanda harcanıyor… Maliye, emeklinin sağlık harcamalarından tasarruf yapıp, yaşam yollarını tıkıyor… Damarlarını açtırmaya ABD’ye gidiyor cebinden masraf yapıp… Cebi şişkin… Halkın damarları tıkalı… Parasız ölüme mahkum… AB’ye girdik, Arap Birliği bakar bize…
Millet eve kapandı, kanallar ucuzladı, ucuzluklar kan ağlıyor… Sanallıklar banal değil gari, ilişkiler anal… Ters adamlar terslik yapıp prim alıyorlar, düz adamlar prim veriyorlar düzülmeye… Düzgün insanlara yaşam alanı kalmadı, kamufle olamayıp sırıtıyorlar… Yamuk adamlar da onlara bakıp sırıtıyorlar kıs kıs… Düstur destur, düzensizlik düzen, kuralsızlık kural, namussuzluk namus ölçüsü…
Ahlaksızlar ahlak ahkamı kesiyorlar koyun gibi… Çoban ser olsa ne yazar? Halk meliyor, hak yeniyor… Çimlere basılırsa ezilir diye suni çim ekiyorlar altımıza… Koyunlar babayı yiyor… İthal tohumlu nifak ekiyorlar çamurlu tarlalara ki hasatı bol olsun gübreli yatırımlarının… Yatırdılar çünkü… Kokuyor…
Sünnet oldu erzak kabul etmek… Rüşvet farz, cehalet vacip… İcazet mahalle bakkalından alınıyor… Mütecavizi korumak caiz, tecavüz affa haiz… Hukuk guguk, kadı ola davacı… Hanedan kadı… Şer ve pislik yuva yapıp, aile oldular, ensest asist yapıyor…
İdareye dair daireler köşe oldular… Futbol geyikleri ayağa düştü… Sorumsuz yorumculuk, sorumlu oyunculuktan pahalı… Masturbasyon serbest…
Kim demiş Türkiye’nin sorunları bitmekle tükenmeyecek gibi değildir diye… Rüşvet değil hediye… Burda doğduk ne diye? Sermayeler kediye, şeref üç mecidiye…
Baharlar açtı be kışın ortasında… ABD OK dedi, Kyoto’yu imzalıyoruz da, dünyamız bitti…
