KIBRIS’TAN… 43 yıllık yalan sona erecek mi?

Rumların, yalan propaganda yapmak ve politikalarını entrika ile yalana dayandırmak konusunda gerçekten benzerlikleri vardır Bizanslılarla.
Kimse bu konuda onların elinde su dökemez. Hele gerçekleri ters yüz etmekte, kimseler onlarla yarışamaz.
 
Rumlar yıllardır hem Kıbrıs davasının 1974’de başladığını iddia ederler, hem de 1964’un Ocak ayında Türklerin kendi istekleri ve dönemin Kıbrıs’lı Türk Yöneticilerinin baskısı ile Kıbrıs Cumhuriyetindeki görevlerinden ayrıldıklarını, yani Kıbrıs Cumhuriyetini terk ettiklerini söylerler. Propagandalarını da bu yalan üzerine inşa etmişlerdir.


Bütün BM belgelerinde, AB belgelerinde, web sayfalarında ve gönderebildikleri her yere ulaştırdıkları yazılarında, Kıbrıs’lı Türkleri Kıbrıs Cumhuriyetindeki görevlerini terk etmekle suçlarlar.


Tam da “Yalandan kim öldü”ye uygun bir örnek ve yılların Rum propagandası da bu yalan üzerine kurulmuş.


Bu yalan nihayet, devletlerin devamlılığı ve çağdaş yaşamın temelini oluşturan “Hukukun üstünlüğü” ilkesi sonucunda bir olasılıkla 43 yıl sonra son bulacak.  


1960 sonrasında Kıbrıs Cumhuriyetinde kamu görevlisi olarak çalışmakta olan Kıbrıs’lı Türklerin tümü, Rumların AKRİTAS Planı uyarınca 21 Aralık 1963 tarihinde çıkarmış oldukları silahlı çatışmalar sonrasında, öldürülmek tehdidi ile işlerinden uzaklaştırıldı.
Büyük bir çoğunluğu Ocak 1964 tarihinde, diğerleri de belirli zaman dilimlerinde işlerinden uzaklaştırılan Kıbrıs’lı Türklerin, her hangi bir sosyal hak ve emekli maaşı talep etmelerinin önünü kesmek için de, Rum Bakanlar Kurulu toplanarak hemen bir karar aldı ve Kıbrıslı Türk devlet memurlarına maaş tahsis edilmesini, emeklilik haklarını ve tüm menfaatlerini durdurdu.


Bir çok insanımız işsiz kaldı, mağdur oldu, yıllarca verdikleri emeğin karşılığında kazandıkları hakları aniden kalleşçe ellerinden alındı ve yatırdıkları primleri de kaybettiler.
Rumlar, devletten silah zoru ile uzaklaştırdıkları Türklerin hakkı olan bu paraları gasp ettiler ve Maraş’taki otellerin yapımı için “Sıfır” faiz ile 20 yıl gibi uzun vadelerle Rum yatırımcılara verdiler.


Şimdi bu plan bozulmak ve bu tezgah yıkılmak üzere. Eğer işlerinden silah zoru ile atılan Türklerin hakları “Rum Yüksek Mahkemesi”nde de verilmezse, “yılların yalanı” AİHM’ye gidecek ve hem oynanan oyun ortaya çıkacak hem de hakkı yıllarca gasp edilmiş Türkler tazminata hak kazanacaklar.


Kıbrıslı Türk bir yargıç maaş ya da emeklilik parasını almak için yaptığı başvurunun Rum Ekonomi Bakanlığı tarafından reddedilmesinin ardından, temyiz dosyası düzenleyerek Rum Yüksek Mahkemesine başvurdu.


Rum Yüksek Mahkemesinin, Türk yargıcın başvurusu ile ilgili yaptığı inceleme sonucunda, eski Rum yargıçlardan Mavrommatis’in raporlarından elde ettiği bilgilerle, Türk yargıcın görev yerini 1966 Haziran’ında terk etmediğini ve silah tehdidi altında bırakmaya zorlandığını tespit etmesi ve temyiz başvurusunun görüşülmesini kabulü, Kıbrıs konusunda yeni bir sayfanın açılmasına neden olacak.


Bu davanın sonucu, Kıbrıs sorunun kökünden sarsacak bir dizi gelişmelerin başlangıcını oluşturacak. Zaten Rum Yüksek Mahkemesi kendisine yakışmayacak bir biçimde ırkçılık yapıp, görevinden silah zoru ile uzaklaştırılan yargıcımızı haksız bile bulsa, iç hukuk yollarının tüketilmiş olması nedeni ile konu ister istemez AİHM’ye gidecek ve geçmişim tüm kirli çamaşırları ortaya serilecek.
 
Bence yargıcımızın haklarını almasından daha önemli olanı, Rum Meclisinden silah zoru ile uzaklaştırılan Milletvekillerimizin konusudur.


Dönemin Meclis Başkanı G. Klerides, 23 Temmuz 1965 tarihli Fileleftheros gazetesine yaptığı açıklamada Türk milletvekillerinin Meclis toplantılarına katılmalarına izin verilmeyeceğini ve Türk milletvekillerinin Meclis’e gelmelerinin sa¬dece “kendi arzularına bağlı bir şey olmadığını”, bunun için de bazı şartların bulunduğu¬nu açıklamıştı. Bu şartlar özetle, Kıbrıs’lı Türklerin, Kıbrıs Cumhuriyetindeki söz haklarını ellerinden alacak olan Anayasanın 13 maddesindeki değişikliği kabul etmeleri idi.   


Türk Milletvekilleri bu şartları reddetmişler ve Meclis çalışmalarına Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası uyarınca düzenli olarak katılma konusunda da ısrar edince de, silah zoru ile Meclisten uzaklaştırılmışlardı.


İşte sorun burada başlayacak.


Bırakın Türk Milletvekillerinin birikmiş maaş ve emekliliklerini aradan geçen 42 yıl sonra almalarını, ki o helal haklarıdır, asıl sorun, 1964 yılında silah zoru ile dışarı atılan Kıbrıs’lı Türk Milletvekillerinin, Kıbrıs Anayasasına göre olumlu oyları olmadığı müddetçe yasalaşması mümkün olmayan, 1964-2007 yılları arasında yapılan tüm yasaların meşruiyetidir. 1960 Anayasasına göre 1964-2007 yılları arasında yapılan yasaların hiç biri geçerli değil.


Papadopulos da dahil olmak üzere, Bakanlar Kurulu da, Rum Meclisi de ve aldıkları tüm kararlar da geçersiz.


KKTC hükümeti bu davanın peşini bırakmamalı, olumlu sonuç alınana dek mücadele etmeli ve yargıcımıza maddi manevi her tür desteği vermelidir.


______________


* Prof. Dr.
  


 

655400cookie-checkKIBRIS’TAN… 43 yıllık yalan sona erecek mi?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.