KIBRIS’TAN… Papadopulos’un taktiği

PAPADOPULOS’UN TAKTİĞİ ORTAYA ÇIKTI


Şubat 2008 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça adaylar, bu güne kadar kirli çıkılarda saklı tuttukları düşüncelerini bir bir ortaya dökmeye başladılar.


Papadopulos, Kıbrıs müzakerelerinde uygulayacağı ana taktiği ortaya koyarken, AKEL Genel Sekreteri Hristofyas da, düne kadar sadece Kıbrıs’lı Rumlar adına konuşurken aniden kendini Kıbrıs adasında yaşayan iki halkın da adına konuşabilecek bir politikacı sandı ve bizim adımıza da konuşmaya başladı.


Evvelki gün “19. Ay Demet Milli Kurtuluş Cemiyeti Festivali”nde cevherler yumurtlayan Hristofyas, ilk defa olarak EOKA’cıları adanın taksim edilmesine yol açan faaliyetlerde bulunmak ile suçladı. Tabi bu davranışı, hem sağ oyları tamamen kaybetmesine hem de kilisenin etkisi altında kalan kararsız oyların AKEL’den uzaklaşmasına neden olacak.  
Arkasından da biz Kıbrıs’lı Türklerin “Türk işgalcinin botları altında 33 yıldır inleyen ilk toplum olduğu” iddiasını sözlerine ilave etti. Tabi bu sözleri hem Rum halkını gaza getirmek hem de Kıbrıs’lı Türkler de kendisini istiyormuş havasını yaratarak oy toplamak amaçlı.


Bu gerçek dışı ve yalan mesajları da, ikide birde kendileri ile toplantılar yapan, halkların kardeşliğinden bahseden, Rum tarafına geçince, bizleri “Rum mezaliminden ve yok olmaktan kurtaran Türk askeri”nin aleyhine konuşmaktan çekinmeyen, Rum-Türk ortak etkinliklerinde kendisini, o sumo güreşçilerine benzeyen vücuduna rağmen omuzlarına alan birkaç Kıbrıs’lı Türk’ten aldığı kesin. Sanki bu kişiler bizlerin tümünü temsil ediyormuş gibi, söylediklerinin yüzde yüz doğru olduğunu kabul ediyor Hristofyas.  
Birilerinin kendisine, 24 Nisan 2004 Referandumunun altından çok suların aktığını, Kıbrıs’lı Türklerin %65 çoğunluğunun artık Rumlarla beraber yaşamak istemediğini, %96’sının da Rumlara güvenmedikleri için Türk askerinin adada kalmasını istediklerini söylemesi lazım. Pembe rüyalardan uyanması zor olacak ama bir şey değil, bir an evvel Hristofyas’ın doğruyu bilmesinde fayda var.


Papadopulos’un da seçimler yaklaştıkça çenesi düşmeye başladı. O da aynen Hristofyas gibi hem atıyor, hem bizim adımıza konuşuyor hem de cümle aralarında bu güne kadar ortaya koymadığı taktiklerini ağzından kaçırıyor.  Ne yapsın serde Cumhurbaşkanlığını kaybetmek de var.  


Dünkü basın toplantısında “Türk askeri”ni tek düşman olarak ilan edip hedef göstermeye başladı.
16 Ağustos 1960 ile 20 Temmuz 1974 arasında tek düşman biz Kıbrıs’lı Türkler idik. Bizlerden ebediyen kurtulmak için “Defkalion” kod adı ile “Akritas” isimli bir plan hazırladı ve uygulamaya koydu. 15 Temmuz 1974’de tam da son darbeyi bizlere vurmak üzereydi ki, imdadımıza Türkiye ve Türk askeri yetişti ve bizleri elinden kurtardı.
Şimdi “Nasıl olsa günü gelince ben onların canına okurum” diyerek bizi bir kenara itti ve “Türk askeri”ni baş düşman ilan etti.
 
Tüm Rumlarda ve Yunanlılarda olduğu gibi Papadopulos’da da yoğun bir “Türkofobi” olduğu kesin ve Türkiye’nin Kıbrıs adası ile olan ilişkilerini pek de anlamak istemiyor. 
 Türkiye, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantör ülkesi ve aynı zamanda da Yunanistan ve İngiltere ile birlikte Kıbrıs’ta yaşayan halklardan bir tanesinin, yani bizlerin ana vatanı. 1960 Anayasasına göre de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadaki varlığı, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanıyor. 


Aynen Hristofyas’a olduğu gibi, Papadopulos’a da birilerinin bu mesajı iletmesi lazım. Belki de yukarda bahsettiğim söz konusu Rum dostu Kıbrıs’lı Türkler bu işi yaparlar.
Ben de söylerim ama benim ne mal olduğumu hem Papadopulos, hem de Hristofyas çok iyi biliyor. Ben söyleyince taraflı olacak. Bunlar söylerse daha inandırıcı olur belki.



Papadopulos, “Kıbrıs Sorununa Barışçıl Çözüm” görüşmeleri ile ilgili olarak taktiğinin, zaman ve hakem kısıtlaması olmaması ve 1977-79 doruk anlaşmaları ile Rum halkına  empoze edilmek istenen Federasyon kavramının ise, iki toplumlu iki kesimli ama “Bi-zonal” yani “İki bölgeli”, arı (saf) nüfuslar öngörmeyen bir yapı olması gerektiğini söyleyerek, bu güne kadar resmen açıklamadığı düşüncelerini de ortaya koydu.
Papadopulos’un, resmen açıklamasa bile istediğinin ve hedefinin, ABD’deki ve AB’deki Yunan Lobilerini devreye sokup AB’yi, ABD’yi, BM’yi ve uluslar arası tanınmışlığını kullanarak, nihai çözüm olarak 1974 öncesine geri dönmek olduğu iyice açığa çıktı.
Bunun için her yolu deneyeceği de kesin.
Bu nedenle de görüşmeleri ucu açık ve hakemsiz istiyor ki, birileri kendisine istemediği bir çözümü dayatmasın. AB üyesi bir devlet olarak görüşmeleri “Arabın yalellisi” gibi uzattıkça uzatsın ve bu dönem içinde de hem Türkiye’ye baskı yaptırsın hem de Kıbrıs’lı Türkleri Ambargolarla pes ettirsin.


Papadopulos’un unuttuğu küçücük birkaç noktacık var.
• Kıbrıs’ın tümü ellerindeyken mimarı olduğu Akritas Planı ile pes ettiremedikleri Kıbrıs’lı Türklerin özgürlüğe olan düşkünlükleri;
• Türkiye’nin, bölgenin en güçlü ülkesi olduğu;
• Belçika’nın, Avrupa’daki sınırları değiştirebilecek denli güçlü bir saatli bomba haline dönüştüğü.  


Kıbrıs’ın geleceği Papadopulos’un düşündüğünden çok farklı olacak…


_____________


* Prof Dr.


 



 
 

655790cookie-checkKIBRIS’TAN… Papadopulos’un taktiği

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.