KIBRIS’TAN… Rum Kesimi’nin petrol fiyaskosu

Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin,  Kıbrıs’ın güney kıyıları ile Mısır’ın kuzey kıyıları arasındaki hayalen ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge içinde yer aldığı iddia edilen petrol ve doğal gaz kaynakları ile ilgili bu güne kadar yazdığım “Köşe Yazılarımın ve Yorum yazıları”mın tümünde de, söz konusu petrolün ve doğal gazın varlığının şüpheli, çıkarılması durumunda da çok pahalı olacağını yazmıştım.


Rumların bu davranışındaki asıl amacın, petrol çıkarmak değil, Kıbrıs adasının dört bir tarafını çepeçevre saran denizlerde “Münhasır Ekonomik Bölgesini” ilan etmek ve KKTC ile Türkiye arasındaki sularda da hükümranlığını tescil etmek olduğunu iddia etmiştim.


Türkiye 1958 Cenevre Konvansiyonu ile halen söz konusu sularda hak sahibidir ve Ege’deki Yunan adalarına da kıta sahanlığı hakkı veren kısa adı ile UNCLOS olarak bilinen 1982 III.cü Deniz Hukuku Konferansı sonuçlarına da imza atmamıştır.


Rumların asıl amacı petrolden çok, 1958 konvansiyonu ile kazanılmış Türkiye’nin tüm güney sahilleri ile Mısır’ın kuzey sahilleri arasında kalan ve içinde Kıbrıs adasının da yer aldığı sulardaki Münhasır Ekonomik Bölge hakkını çiğnemek ve tüm bu sularda kendi hakları olduğunu ilan etmek.


Daha ilk günden bu su yüzüne çıkmıştı. 


Rumların açtığı ihaleye katılan şirketlerin sayısı ve kimlikleri, bu iddiamı doğrulamaktadır.
Özellikle sadece ve sadece 3.cü ve 13.cü parsellere teklif verilmesi, Mobil, Shell, BP, Exxon, Q8, Lukoil gibi petrol devleri ile Fransız, Rus, Çin ve Hindistan’ın dev şirketlerinin ihaleye katılmaması, olayın politik olduğunu ve “Kıbrıs Rum hükümetinin Petrol Diplomasisini değerlendirerek, Türkiye’ye karşı konumunu güçlendirmek yönündeki büyük çabasını” açıkça ortaya koymaktadır.


Tabiî ki bu çaba büyük bir fiyasko ile sonuçlandı.


3 ve 13 numaralı parsellerde petrol ve doğalgaz bulunduğu yönünde göstergeler olmasına rağmen buradaki en büyük sorunun, bu kaynakların çok derinde bulunmaları ve bu derinlikten söz konusu yer altı kaynaklarının çıkarılmasının maliyetlerinin çok yüksek olacağıdır.


Şimdi bunu tüm şirketler ve bilirkişiler de dile getirmektedir.


Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinde şu anda halen daha ek sismolojik araştırmaların devam etmektedir. Üç boyutlu olarak gerçekleştirilen bu araştırmaların sonucunda petrol yataklarının bulunup bulunmadığının daha net ortaya çıkacaktır.
Aslında yapılan iş, basit bir tanımlama ile, belli bir derinlikten aşağıya doğru ses dalgaları gönderilerek, deniz dibi yapısının nasıl olduğunun tespit edilmesi ve bu tespite göre de nerelerde petrol olabileceğinin tahmin edilmesidir. 


Günümüzdeki aygıtlar, deniz dibinin metrelerce altındaki petrolü tespit edebilecek gelişmişlikte değildir. Belki birkaç yüz yıl sonra bu aletin keşfi gerçekleşebilir. O vakitte herhalde petrole gereksinim olmayacaktır.


Tahminler yapıldıktan sonra, petrolün olabileceği yerlerde sondaj işlemi başlatılmaktadır. Petrolün kesin var olup olmadığı ancak sondajdan sonra belli olmaktadır.
Sondaj işlemi de bittikten sonra, petrole rastlanılan yerlerin üstüne petrol platformu kurulmaktadır. Bu güne kadar kurulmuş olan en derin sulardaki platform 1898 m. derinliğe kurulabilmiştir.


Güney Kıbrıs ile Mısır arasında petrol bulunduğu tahmin edilen 3.cü ve 13cü bölgelerdeki derinlik, 1898 m.den çok fazladır ve orada nasıl bir teknoloji ile platform kurulacağı ise daha açıklığa kavuşturulmamıştır.


Petrol şirketleri ise, bir bölgede petrolün var olduğunu ancak ve ancak platformun vanasından petrol aktığı vakit kabul etmektedirler. Vanadan petrolün akması için gerekli olan tüm harcamaların toplamı ise 150 milyar Dolardır.


Bu nedenle de, siyasi sorunların bulunduğu bölgelere hiçbir petrol şirketi yatırım yapmamaktadır. 


Gerçekte, Kıbrıs Rum hükümetinin yapmak istediği, büyük beklentiler yaratarak, “petrol keşfini ve onun yaratacağı refahı” gelecek yıl yapılacak ve Papadopulos’un da aday olduğu “Cumhurbaşkanlığı” seçimleri ile bağdaştırarak Papadopulos’un kazanmasını sağlamak ve de Türkiye’nin, tüm güney sahilleri ile Mısır’ın kuzey sahilleri arasında kalan ve içinde Kıbrıs adasının da yer aldığı sulardaki Münhasır Ekonomik Bölge hakkını çiğneyip, söz konusu bu sularda kendi hakları olduğunu ilan etmek amacını taşımaktadır.


Bu Bizans oyununa ne Türkiye, nede petrol devleri kandı.
Kaybeden gene Rumların kedisi oldu. Hem prestijlerini kaybettiler hem de güvenilirliklerini.


______________-


* Prof. Dr.

655730cookie-checkKIBRIS’TAN… Rum Kesimi’nin petrol fiyaskosu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.