Kimsin sen?

Kimsin sen?.. Yakışıklı mısın, güzel misin? Boşver onu insan mısın insan? Yani şüphesiz insansın da, ne kadar? Duyarlı mısın, duyumsar mısın, poşetlik misin, teşhir edilmelik mi? Topluma göre mi iyisin, kendine göre mi? Adını sever misin? Adını seslendiklerinde göğsünü gere gere ‘işte o benim‘ der misin? İşte öylesine gelmiş öylesine giden misin?.. Yaltakçı mısın, sümüklüböcek mi? Asabi misin, içten pazarlıklı mı?.. Güzel insan mısın, göstermelik mi? Sağında solunda dolaşan insanlara bir bak… anlarsın…

Önünde giden arabaya nedensiz korna çaldığında, eğlence ve başarı sandığın zaferlerde havaya attığın kurşunda, bir insanı eleştireceğim diye komaya soktuğunda, agresifliğini nedensiz yere kustuğunda, yağmurda direksiyonu insanların üzerine kırdığında, severken ‘seviyorum’, sevmezken ‘katlanamıyorum’ diyemediğinde, bütün içsel itiraflarını en yakınınla dahi paylaşamadığında, acılarını olgunlaştırmayı, sevinçlerini büyütmeyi beceremediğinde, şüphesiz insansın da ne kadar?.. ne kadar insansın?

Kendini doğru ifade edebilir misin? Yoksa kişisel zaferlerin ne anlamı var diyenlerden misin? Newton kafasına düşen elmaya küfretmek yerine, düşündü önce. ‘yerçekimi var yahu, yerçekimi’… Bunu öğrenmemiz daha uzun yıllar alabilirdi. Bütün toplumsal zaferler, kişisel cesaretlerin sonucu değil mi?

Kimsin? Cinsinle barışık mısın? Sever misin kendini, üzer misin? Yalnızlığının içine koca bir çomak saplar, kendini didikler misin? Sen de beklenmeyeni bekler misin? Yaşadıklarına illa ki bir ad koyma uğruna yaşadığını unutanlardan mısın yoksa?

Negatif misin, pozitif misin? Kımıldamadan durup bekleyenlerden mi, kendini ortaya atıp nutuk çekenlerden mi? Herşey olacağına mı varır, öleceğine mi ? Sen mi çizersin hayatı, hayat mı çizer seni?

Kimsin? Değiştirebilseydin nereden ve nasıl başlardın? Belki de -bana dokunmayan yılan bin yaşasın-cılardansın… Hayırsız mısın? Telefona mesaj bırakamayanlardan mı? Aşkı bekler misin, arar mısın? İyi bir arkadaş mısın? İnsanın iyi hali var, kötü hali var, anlaşılmaz mısın? Yalancı mısın, küçük beyaz bir yalana ihtiyaç duymaz mısın? Çekip gider misin mesela korktuğunda, ödlek misin, çözümsel mi? Bencil misin, kuralcı mı?

Kızgın mısın hayata, senin verdiğinden fazlasını isteği için? Huzursuz musun, yıkılmaz görünüpte yıkıldığın için? Sen sen misin, senin görüntünde başka biri mi? Kuşkusuz hepsi insana özgü de ne kadar… ne kadar insansın?

Herşey herkesçe göründüğü gibi midir yoksa senin gördüğün kadar mı?… Yarım, eksik, elini uzatacağın kadar yakın ancak elini uzatmaya zahmet göstermeyecek kadar görmeye alıştığın… Uzanamayacak kadar imkansız olanı sevdiğimizi sanırız… Kapı aralığındaki o kadar yakındır ki görmeyiz bile…. Tüm bedenini açarak hiç baktın mı dünyaya?… belki çok uzakta değildir aradığın, belki hep gördüğündür ertelediğin…

Her gece kafanı yastığa koyduğun andan itibaren uyuyuncaya kadar içinde dolaşan kurtçuğa söylenecek ne var.. Çırılçıplak düşündün mü hiç?… Korkularının ve söyleyemediklerinin içinde ne kadar sen varsın, yahut sen var mısın?.. hadi uzat kolunu kapıdan, korkma kopmaz kolun!

Kendini yenilmez, yıkılmaz, düşmez, eskimez mi sanıyorsun?.. Kapıya çık, perdelerini aç ve göğsünü dön sokağa. Birşeyleri tüketmeye, harcamaya, bitirmeye ve kestirip atmaya öyle daldın ki ne sokak kapısı kapı olabildi kapı gibi, ne ışık geçirmez perdelerin örtebildi yüreğini… Eğer kapı aralığından bakacaksan bile, adam gibi bak adam gibi….

[email protected]

1604210cookie-checkKimsin sen?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.