– Bir varmış, bir yokmuş… Zamanın birinde bir toplum varmış. İnsanları çok saf ve iyi niyetliymiş. Kim ortaya çıkar, “beni seçin, size refah ve huzur getireceğim” derse, onu seçerlermiş. Fakat sonra, huzur ve refah yerine, onları daha yoksul ve huzursuz yaparmış.
Bu durum, öylece yıllar sürüp gitmiş. Hatta bazıları öyle kötü yönetmişler
ki, oranın halkı, ele güne hatta, dışarıya muhtaç duruma gelmiş.
Öyle ki insanlar, eve bir mutfak tüpü almak için günlerce sırada
bekler, parasıyla rezil olur , yine de zor bulurmuş. Bir paket sigara bulmak için, günlerce bakkala gelmesi beklenir, geldiğinde de ancak bir tane almak mümkünmüş. Hatta, bir kilo yemek yağı alabilmek için, hatırı sayılır insanlar bile, devreye sokulurmuş. Eşyaya öyle hızlı zam gelirmiş ki, sabah aynı fiyata aldıkları şeyi, ertesi gün, aynı fiyata alamazlarmış.
İnsanlar o hale gelmişler ki, diğer masallarda olduğu gibi,
kendilerini kurtaracak bir kahraman beklemeye başlamış. Gel zaman git zaman, değişik isimlerde kahramanlar da çıka gelmiş. Her biri, “Sizleri ben kurtaracağım” demiş. Bağırmışlar, çağırmışlar, bir kahraman diğerini
suçlamış. Çoğu denenmiş ama, hiç biri diğerinden farklı değilmiş. …
Çocuk anlatmaya devam ettikçe, babanın yüzü kızarmış, sonra
morarmış, fakat bakışlarını çocuktan ayıramıyormuş.
Çocuk ta, masalı bitirmeye kararlı görünüyormuş. Devam etmiş :
Ve nihayet…
Baba, dayanamamış. Oğluna :
– Ne biçim masal bu…Kes artık … diye bağırmış. Çocuk ise :
– Masal işte, baba… Biraz abartılı ama…
Baba, yüzünü elleriyle kapatarak, dışarı çıkar. Kendi kendisine :
– Aman Allahım…! Çocuk bilmiyor, bunları masal sanıyor. Ama biz bunları
yıllar önce yaşadık… Evet yaşadık…
Siz, siz olun…Çocuktan masal anlatmasını istemeyin. Çocuk işte, ne anlatacağı belli olmaz…