Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, Rum lider Anastasiadis’in yemek masasına oturmamak için birçok bahane ortaya koyduğunu, en son “masada müzakerelerle ilgili bir şey konuşulmasın” şartını sunduğunu belirterek, “neredeyse şunu konuşun, bunu konuşmayın, bu harfler/kelimeler kullanılmasın diye yazılı metin vereceklerdi” dedi.
Anastasiadis’in, “müzakerelere Hristofyas’ın bıraktığı yerden başlamayacağım” sözlerini de değerlendiren Hüseyin Özgürgün, “Bıraktığı yerden başlamayacağım diyor… İstediğini söyler… Eğer Derviş Eroğlu Cumhurbaşkanı seçildiğinde ‘ben Talat’ın bıraktığı yerden başlamayacağım’ dese korkunç tepkiler alırdı. İçerde de kendi kendine muhalefet yaratırdı. Burada Anasatasiadis’e bir şey diyen yok. Burada bir noktaya dikkat çekmek lazım” yorumunu yaptı.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, Rum lider Anastasiadis’in yemek masasına isteksizce oturduğunu söyledi. Rum kesiminde gerçekleşen çözümün ardından Anastasiadis’le doğrudan görüşme masasına oturmak istediklerini kaydeden Özgürgün, Eroğlu’nun 2010’da Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından hemen müzakerelere başlandığını anımsattı.
“NEREDEYSE KONUŞULACAKLAR İÇİN YAZILI METİN VERECEK”
Anastasiadis’in masaya oturmamak için birçok bahane ortaya koyduğunu, en son “masada müzakerelerle ilgili bir şey konuşulmasın” şartını ileri sürdüğünü belirten Özgürgün, “neredeyse şunu konuşun, bunu konuşmayın, bu harfler/kelimeler kullanılmasın diye yazılı metin verecek” dedi.
“EKONOMİK KRİZ BAHANE OLSAYDI, BİZİM HİÇ MASAYA OTURMAMAMIZ LAZIMDI”
Özgürgün, yıllardır oyalama taktiklerini başarıyla sürdüren Rumların şimdi de ekonomik krizi bahane ettiklerini belirterek, “bunu biliyoruz ama görüşmelerin de olması lazım. Ekonomik krizi bahane etseydik, bizim hiç masaya oturmamamız lazımdı. Her dönemde bir ekonomik kriz olmuştur” şeklinde konuştu.
***
“FAZLA ZORLAMAYA GEREK YOK”
Rumların yıllar boyu göstermelik olarak masada oturduklarını vurgulayan Özgürgün sözlerini şöyle sürdürdü: “Rumların göstermelik olarak masada oldukları artık iyice anlaşıldı. Bende anlaşmaya, görüşmeye gelmediklerini görüyorum. Fazla zorlamaya gerek yok.
“ANLAŞMA İKİ TARAFIN İSTEĞİYLE OLUR”
Anlaşma iki tarafla olur. İki taraf ister, bazı konularda tartışılır, şartlar ortaya konur, anlaşma yoluna gidilir ama Rumlarda anlaşma isteği yok. Bu nedenle Kıbrıs konusu bir yıl içinde bir santim bile ileri gitmemiştir.”
“DOWNER BİZE ‘SABIRLI OLUN’ DEDİ”
Hüseyin Özgürgün, BM’nin Rumlara toleranslı yaklaşıp yaklaşmadığının sorulması üzerine de şu yanıtı verdi: “Downer ziyaret ettiğinde bize ‘anlayışlı olun’ dedi ama ekonomik kriz bahane olmaz. Olsa hiç görüşülmez. Bizde yaşadık ancak görüşmeler hiç kesilmedi. Her şey Rum tarafının istediği şekilde oluyor. Oysa eşit şartlarda olmalıdır. O’nun krizi var, görüşmezmiş! Bunu diğer ülkelerin söylemesi lazım.
“AYNISINI BİZ YAPMIŞ OLSAYDIK, NE OLURDU”
Dünyanın çifte standardı devam ediyor. Aynısını biz yapmış olsaydık ne olurdu? Rum tarafı tanınmış devlet, KKTC diye bir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Bunun değerlendirmesinin yapılması gerek.”
“ANASTASİADİS’İN BIRAKTIĞI YERDEN BAŞLASIN SÖZLERİ ÜZERİNE…”
Rum yönetimi başkanı Nikos Anastasiadis’in, “müzakerelere Hristofyas’ın bıraktığı yerden başlamayacağım” sözlerini de değerlendiren Hüseyin Özgürgün, şöyle dedi: “Bıraktığı yerden başlamayacağım diyor… İstediğini söyler… Eğer Derviş Eroğlu Cumhurbaşkanı seçildiğinde ‘ben Talat’ın bıraktığı yerden başlamayacağım’ dese korkunç tepkiler alırdı. İçerde de kendi kendine muhalefet yaratırdı. Anastasiadis’e bir şey diyen yok. Burada bir noktaya dikkat çekmek lazım.
“ANASTASİADİS HRİSTOFYAS’IN BIRAKTIĞI YERDEN BAŞLAMAYACAĞIM DEDİ, KİÖSENİN SESİ ÇIKMADI”
Anastasiadis, Hristofyas’ın bıraktığı yerden başlamayacağım dedi, kimsenin sesi çıkmadı. Demek ki Güney’de halk anlaşma istemiyor. O istemiyorsa Kuzeyi nasıl anlaşmaya zorlayacaksınız? Onlar istese, ‘iki halk istiyor, hadi anlaşalım’ diyelim. Anlaşma isteyen yok. Rum halkının istemediği bir şeyi nasıl yaptıralım? O zaman Kuzey’in suçlanmaması lazım.
“GÜNEY KIBRIS’I İKNA EDECEK OLAN BEN DEĞİLİM”
Güney Kıbrıs’taki halkın yüzde 99’u anlaşma istemiyor. Bu durumda Güney’i ikna edecek olan ben değilim. Dünyanın da bu gerçeği görüp, ona göre hareket etmesi gerekiyor.”
