KKTC’nin izolasyonuna devam

Bu sözü ben söylemiyorum. Bu cümle, COREPER’in Mali Yardım Tüzüğü ve Direk Ticaret Tüzüğü ile ilgili aldığı politik içerikli kararın halkın anlayacağı dilde çevirisi.


Avrupa Birliği’nin referandumun hemen ardından 26 Nisan 2004’de hazırladığı söz konusu bu iki tüzüğü birbirinden ayırarak Mali Yardım Tüzüğünü onaylaması, Kıbrıslı Türklere yönelik tecridin kaldırılmasına ve Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümün bulunmasına katkı koymaktan çok uzak. Tam tersine bence işleri berbat etti.


Avrupa Birliği, Mali Yardım Tüzüğünü Doğrudan Ticaret Tüzüğünden ayırmakla, hem tükürdüğünü yaladı hem de AB’ye hiç yakışmayan bir geri adım attı. Kıbrıs’lı Türklerin esas beklentileri Mali Yardımdan ziyade, dış dünya ile entegrasyonlarını sağlayacak ve doğrudan ticarete olanak verecek yeni bir gelişme, yeni bir adım idi.


Direk Ticaret Tüzüğü bu  fırsatı yaratacaktı ve bu beklenti için de somut bir adım olacaktı, fakat maalesef  alınan bu karar Kıbrıs’lı Türklerin AB’ye duydukları güveni büyük boyutlarda sarstı ve inançlarında onarılamaz yaralar açtı.  Geriye dönüş artık yok. Artık yitirilmiş olan bu güvenin geri gelmesi de çok uzak bir olasılık.


 T.C. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün 29 Mayıs tarihinde Rumlara yaptığı “Kıbrıs’ta her iki tarafa uygulanan kısıtlamaları, tüm ilgili taraflarca aynı anda kaldıralım” çağrısı, AB’nin bu kararı ile daha da önem kazandı ve vazgeçilmez hale geldi.


Başbakan Erdoğan’ın çok değil daha birkaç gün önce söylediği “limanlarımız, ambargolar kalkmadan açılmayacaktır”  sözleri ve Ankara hükümetinin  dün yaptığı “Kıbrıs Türk tarafı açısından ambargoların kaldırılması yönünde atılacak özlü adım, malî yardımla birlikte doğrudan ticaretin başlatılmasıdır. Bunu sağlamaktan uzaklaşan bir yaklaşımı benimsememiz kesinlikle mümkün değildir” açıklaması,  Türkiye’nin tavrını net bir şekilde ortaya koymaktadır.


2008 yılının Ekim ayının 3.cü haftası Türkiye’de yapılacak olan Milletvekilliği seçimleri için geri sayımı artık başlamıştır.  Muhalefet partileri erken seçim şarkıları mırıldanmaktadır.  Bu ortamda, ne AKP hükümeti, ne de her hangi bir politikacı veya siyasi parti, “Kıbrıs” konusunda taviz vermeye veya taviz vermek gibi gözükecek bir hareketi yapmaya cesaret edemez.


 AB-Türkiye katılım müzakere çerçeve belgesi içinde er alan 2006 yılında Türk deniz ve hava limanlarının Rum bayraklı hava ve deniz taşıtlarına açılması, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin, müzakereler sonuçlanmadan evvel tanınması koşulları ve COREPER tarafından alınan bu son Tüzüklerin ayrılması kararı, Türkiye ile AB arasındaki ipleri iyice gerilmesine neden olacaktır.


Seçim baskısı, AKP hükümetinin taviz vermesine veya yumuşamasına engel olacak ve bu nedenle de, AB-Türkiye ilişkileri ve Kıbrıs konusunda daha sert ve taviz vermeye kapalı bir tutum izlenecektir.                             


Rumlar her ne kadar AB ile yaptıkları müzakerelerde, tüzüklerin ayrılması karşılığında birliğin, Türkiye ile “Bilim ve Araştırma” başlığında müzakerelere başlanılmasına yeşil ışık yakacakları garantisinin yanında doğrudan ticaret tüzüğünü de müzakere edip sonuçlandıracakları garantilerini vermiş olsalar da,  Türkiye ve KKTC hükümetinin şu anda ve mevcut durumda, Direk Ticaret Tüzüğünün yaşama geçmesi koşulları olan, Maraş’ın iadesi ve Mağusa limanının AB denetiminde Rumlarla ortak çalıştırılmasını, yani 2 Rum personele karşılık 1 Türk personel orantısı ile Rum hegemonyası veya idaresi altında limanların çalıştırılmasını kabul etmesi olanaksızdır.


Tüzüklerin ayrılması, hem KKTC-AB ilişkilerini hem de Türkiye-AB  katılım müzakerelerini sıkıntıya sokacaktır. Söylemedi demeyin.


_____________


* Prof. Dr.

654120cookie-checkKKTC’nin izolasyonuna devam

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.