Klarnet Festivali’nde, “Ustaya Saygı”: Kayahan

İSMAİL BAYER – Hepimizin yaşamında, bir Kayahan şarkısı mutlaka vardır. Sevgisiyle, acısıyla, direnciyle, hep dik, yıkılmayan, gerektiğinde isyan bayrağınını da çekmekden, kendini esirgemeyen şarkılar. Damardan derler ya, onun gibi bir şey. Çok erken kaybettik. Ama şarkıları ile yaşıyor.
5.İntenational Klarnet Festivalinin bir akşamı, vefa için ayrılıyor. Bir “Ustaya Saygı” bölümü. Bu yıl, Kayahan’a ayrılmıştı. Sanatçılar, onun şarkılarını söyleyerek, onu sahneye taşıdılar. Selam ve sevgilerini ilettiler.
Kayahan şarkıları deyince, tartışmasız ikinci isim akla geliyor hemen. Nilüfer. O buğulu sesi ile şarkıları içimize işleten Nilüfer. Uzunca bir dönem iki sanatçı arasında yaşanan kırgınlığa dayalı, hasret kaldığımızı da belirtmeden geçmeyelim. Kayahan şarkıları, kendi sesinden elbette onun duygu yükünü bize aktarıyor. Ama, Nilüfer’in sesinden dinlemek de, başka bir yolculuk.
O gecede Nilüfer’in olmaması eksiklik tabii. Organizasyonun sıkıntıları elbette vardır. Saygı duymak gerekir. Bu eksikliğe rağmen, güzel bir anma progamı ve müzik ziyafeti çekildi diyebilirim.
Kayahan ile ilgili olarak hazırlanan belgesel ile de, o görüntüsüyle geceye katıldı. Titiz bir çalışma yaplımış. Bir yaşam serüveni özetlenirken şarkıların gelişimi de aktarılmış. Belgeselin, sanatçıların söyledikeri şarkıların arasına, kısa – kısa yerleştirilmiş olması da, şarkılarla bütünleşerek, su gibi akan bir duygu yolculuğunu tamamlanmış oldu.
“Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz” derken, bu buluşma da, bunun güzel bir örneği olmuştur. Kayahan şarkılarından ayrılınmaz ki zaten. Buna, bir başka tür buluşma da diyebiliriz. Birlikte bir gönül yolculuğu gibi bir şey. Hep birlikte ve paylaşarak.
İskender Paydaş bir orkestra şefi gibi, gece boyunca programın akışlını sağlarken, zaman zaman son derece duygusal anlar da yaşandı diyebilirim. Onunla beraber gelişen, paylaşılan bir yaşam. Anılar ve müzik.
Kayahan şarkılarını, değişik sanatçılardan dinlerken, bu şarkılarının, daha çok yaşayacağını gösteriyordu. Kayahan yeni genç seslerlerle, onu tanımamış, onun dünyasına henüz girmemiş bir çok insanı da, içine alarak sarmalayacak gibi görünüyor.
Zara’nın sesinin rengi, Kayahan şarkılarını başka bir kulvara da taşıyor. İrem Derici’nin geceye katılamaması nedeniyle, onun söyleyeceği Kayahan şarkısını da aktararak, iki Kayahan şarkısı ile gecede yerini alıyordu. Mercan Dede birlikteliği ile söylediği şarkılar ve sonrasında,  hemen Kayahan şarkıları. Zara’nın sesinin geniş bir evreni solukladığını görüyoruz. Sahnede söylemekle kalmıyor, o şarkıları yaşıyor ve yaşatıyor.
Yonca Lodi ve Hollanda’dan gelen Cansu, KayahanIn duyarlılığını, kendi ses renkleri ile yoğurarak katılıp, bize ulaştırdılar. Farklı bir buket sunar gibi.
Ferman Akgül, Ferttah Can, Gökhan Tepe,  Gökhan Türkmen, sahnede ilk kez izlediğim ve seslerinden de ilk kez Kayahan şarkıları dinlediğim genç sanatçılar. Onlar da Kayahan’ı, kendi dinleyicileri ile tanımamş olanlara, ulaştırmış oluyorlar. Severek ve duyumsayarak.
Suat Suna da, İskender Paydaş gibi, bu şarkıların oluşum sürecini de izleyenlerden, müziğine katkı veren bir sanatçı. O da gecede yerini aldı. Kayahan şarkısı söylediği gibi, şarkılarla ilgili anılarını da paylaştı.
Sahnede ye alan tüm sanatçılar, zaten şarkılarını seslendirmenin yanısıra, kısa cümlelerle, anı ve görüşlerini aktarma çerçevesinde, Kayahan’ı selamladılar.
Hakan Aysev, opera kökenli bir sanatçının Kayahan şarkılarını yorumlaması da, gecenin bir başka ilginç güzelliğiydi.
İpek Acar. Onun için elbette zor bir gece, ancak onu anmanın, paylaşmanın zenginliği içinde, mutlu olduğunu da düşünmek istiyorum. Bu şarkıların bir çoğunu da birlikte yaşadılar. Ya da oluşumunun kıvılcımları, o ateşi yaktı diyelim.
Kayahan’ın kızının, duygu yüklü konuşması da, baba ile kızı arasında ki duyarlılığın bir başka göstergesiydi.
Gecenin mimarı, Fesival’de bu programın yer almasını sağlıyan, Serkan Çağrı olmadan elbette böyle bir gece tamamlanamazdı. O da klarneti ile şarkıları yorumlarken, Kayahan’ı yeniden böylesi zengin bir program ile Festivali’de geniş kitlelere ulaştırma yolunda önemli adımlar atılmış oluyordu.
Klarnetin nefesinden, ses yani söz olmadan, nefes ile şarkıları söylemek, o yolculuğa başlatmak. Serkan Çağrı bizi yeniden yola koymuş oldu.
Serkan Çağrı, bu yıl düzenelenen program içinde, bu konserden iki gün sonra aynı salonda, Natacha Atlas ile yer alıyordu. Bu koneri ne yazık ki izleyemedik.
Program içinde bir başka anma da, “Selim Sesler Anısına” Ramazan Sesler Konseri idi.
Açılışda ki, festivale dışarıdan katılan, Gıora Feidman ve Rastrelli Çello Quarted konseri  ve CRR’de ki son konserde yine dışarıdan bir katkı olarak gerçekleşti. Amsterdam Klezmer Band, Balkan Rüzgarı’nı getiren sanatçılar oldular.
16 Eylül’de başlıyan festival, 25 Eylül’de sona erdi. Klarnetin sesi değildi sadece elbette, İstanbul’da nefes alan ve nefes veren. Ona başka enstrümanlar da katılmıştı. Ama nefes bu festivalin özelliği. Ve de klarnetin nefesi.
Sadece CRR salonunda kalan bir konserler bütünlüğü de değildi elbette.
İki konsede izlediğim kadarıyla, genç izleyiciler ön plandaydı. Bir festival olmanın ötesinde, bir ders programı gibi, uygulamalı eğitim gibi düzenlenen bir program.
Klarnet ile bütünleşenler ona nefes verenler, klarnete nefesle katılmak isteyenler, bu nefes süreci ile tınıların zenginliğini,  İstanbul’a özgü bir festival etkinliği içinde, izlemiş oldular.
Ve bir festivali daha geride bıraktık.
2017 sonbaharında, yeni nefeslerle, bu festivalin 6.sında buluşmak üzere diyelim.
______________
Ankara. 3 Ekim 2016. Pazartesi.  [email protected]
2031350cookie-checkKlarnet Festivali’nde, “Ustaya Saygı”: Kayahan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.