Köln izlenimleri ve Türkiye’yi düşünmek

Köln deyince, akla ilk gelen görkemli Kilisesi. Yapımı ne denli uzun sürmüşse, yaşaması da, o denli sahip çıkılarak sürüyor. Hemen yanında, tren istasyonu gelenler, önce bu görkemli yapı ile karşılaşıyorlar. Ve müzeler.

Köln Operası’nda tamirat var. Kölner Philharmonie’nin salonu da hemen orada. Tren İstasyonu, Kilise ve kültür sanat mekanları ile oluşan bir merkez. Sürekli karşı karşıyasınız, yaşamınız içinde bu mekanlar var. Ren nehrinin kıyısı ve yeşillikler uzanıyor. Soğuk kış gününde bile size, bu sıcak ortam rahat bir nefes aldırıyor.

Bu mekanlar, dünya sanatçıları ile de sizleri buluşturarak, kültürel paylaşımı sağlıyor. Mesafeler artık uzak değil. Yeter ki siz yakın olmayı isteyin. Geçen hafta, Köln Philharmonie’nin salonunda, uluslararası bir sanatçı konuktu. Son yıllarda klasik müzik de icracılar da, uzak doğu rüzgarı alabildiğine esmeğe başladı. Piyanist LANG LANG, bu rüzgarda, bir fırtınaya dönüşmüş durumda. Almanya’da Köln’de, Almanlara, Mozart ve Chopin dinletiyor. Uzak doğudan gelen bir piyanist, biletleri haftalar öncesi bitmiş. Çin de şu anda, sayıları kat kat binleri aşan piyanistin yetiştirildiği belirtiliyor.

Biz, küçük bir ege kasabasın da, ilkokula giderken, mandolin, melodika ya da flüt kursları vardı. 50 yıl önceki bu gelişmelerin, şimdi neden terkedilmiş olduğunun yanıtını bulmak zor.

Köln’de, sadece hafta sonu konser programları ile de yetinilmiyor. Öğle saatlerinde de, provalardan caza, etkinliler programlı bir şekilde sürdürülüyor.

Nisan başında, 5 nisan da, Köln’de ilginç bir başka konser de var. Bundesjugend-orchester ve şef tanıdık bir isim. Howard Griffithis. Programın başlığı daha da ilginizi çekecek. “Osmanische Wunder.”

Programa gelince, Ahmed Adnan Saygun’un bir eseri var. “Ayin Raksı (Ritueller Tanz) op.57” Samimi bir itirafta bulunayım, bu eseri hiç dinlemediğim gibi, eserden de Köln’de haberdar olmuş oldum. Dünya ne kadar küçük değil mi ? Köln’de bizden tınılar. Kemençe’de Derya Türkan ve perküsyonda Murat Coşkun. Derya Türkan’ı çok dinledim. CD’lerini de izliyor ve dinliyorum. Değişik ülke sanatçıları ile ortak projelere de imza atıyor. Bunları sadece konser programlarıyla sınırlı tutmuyor. CD’leri ile de yayılmasını sağlıyor.

Köln’de güzel bi salonda, yabancı bir orkestra ile, Saygun’u seslendirmek, sufi tınıları, görkemli kilisenin yanı başında ve Almanlara ulaştırmak. O gece, kaç Türk ya da Müslüman orada olacak, bu sayının ne kadar az olacağını tahmin edebiliyorum. Elçiliğimizden izleyenler olacak mı, o da bir soru işareti. Biz olmasını dileyelim.

Programda, ayrıca Mozart’ta var, Manuelde Falla’da. Maurice Ohana’nın yanı sıra, Ravel’den Bolero’da. İlginç bir konser olacaktır.

Bunları düşünürken. Köln’de Türkiye’yi düşünmekten de kendimizi alamıyoruz. İstanbul. Taksim’de, AKM yıllardır kapalı. Geçen yüzyıldan kalma ve elli yılı aşkın bir süredir, başka böyle bir salon yapılmamış ve şimdi de onu kapalı tutuyoruz. Taksim’e çıkmak, girmek, yürümek, canbazlık istiyor.

Ankara’ya geçiyoruz. İktidarlar gelip geçiyor. Elli yıldır yeni bir konser salonu yapılacak. Cumhuriyet sonrası yapılanların yanına, yeni bir şey eklenmemiş. Buna da mı şükür diyelim. Sanat ile ilgili, ilginç görüşleri olan bir Belediye Başkanı yıllardır görevininin başında. Tiyatro salonu olarak kazandırılan, Çağdaş ve Akgün sahneleri, haraç mezat rant uğruna satılmak üzere.

Biraz İzmir içimizi serinletiyor. Son yıllarda, Güzelyalı ve Karşıyaka’da, iki büyük salon kazandırıldı. Eskişehir’de de, güzel salonları, Eskişehirlilere armağan eden, kültür sanat ortamlarını yaratan Belediye Başkanı’da, soruşturmalar zincirinde.

Köln’de bunları düşünmek, karamsarlığa yol açıyor. Burada, orkestralarda görev alan, müzisyenleri öğrenince de, karamsar bulutlar biraz dağılıyor.

Atilla Aldemir’i burada görmek, onun kemanını dinlemek de ayrı bir sürpriz.

Yıllarca buralar da yaşamış, değişik mekanlarda konserler vermiş, değişik orkestra ve gruplar içinde yer almış, trompet sanatçımız, Erden Bilgen ile de, Ren nehri kıyısında, müzik ve sanat üzerine konuşarak, deneyim ve birikiminden yararlanmak, bu kışın soğuğunda, sıcaklık sağlıyor.

Gelecek ay, Antalya Senfoni Orkestrası ile ilk kez seslendirilecek yeni eseri için, müzik aletleri almağa geldiğini öğreniyorum.

Yeni bir beste, yeni tınıların katkısı için, müzik aletleri arayışı ve çoşkusu içinde, bu ilk seslendirmeye hazırlık. Sponsor kim oldu diye, sormak gafletinde bulunuyorum.

Tüm bu çabalar, kendi olanakları ve harcamaları ile gerçekleşiyor. Uzun yıllar Almanya’da yaşamış, dünyanın bir çok ülkesinde cazdan baroka, trompetiyle müzik yapmış bu sanatçımız, hala özveri ile müzik yaşamına katkısını sürdürmeğe devam ediyor. Hiç bir maddi karşılığı olmayan, sokakda çalışan çocuklardan orkestra kurmaya, onlarla kendi müzik aletlerini paylaşmaya kadar, bazı okullarda öğrencilerle müzik eğitimi yapmayı, kendine görev edinmiş, bunun mutluluğu ile yaşıyor.

Nereden geliyor bu özveri. Çünkü o, Köy Enstitüleri’n de ders vermiş, müzik öğretmeni bir babanın oğlu. Onu, ancak içinden çıktığı toplumun insanları ve doğduğu ve büyüdüğü bu topraklar daha mutlu kılıyor.

Ne kadar karamsar tablolar çizilirse çizilsin, ne denli olumsuzluklar olursa olsun, bu tür ışık süzmeleri, geleceğe umutla bakmamıza olanak sağlıyor.

_________________

Almanya. Köln. 24 mart 2013. [email protected]

719130cookie-checkKöln izlenimleri ve Türkiye’yi düşünmek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.