Koca şehir küsmüş

Bizler insanlar hakkında fikir beyan ederken kıstas geçmişe dönük konuştuklarımız, dertleşmelerimizdir, okul arkadaşlığıdır.
Okul hayatımızda ki tahammül sınırını çok küçültmüş olarak birçok arkadaşta yaşadım bunu ben. İnsana bakışlarının yegâne ölçüsünün ayarı kaydığı için nesnel değerlendirmeden uzaklaşıyorlar.
Düşünüyordum bundan tam altı yıl önce. İnsanın nelere kadir olduğunu görüyordum. Belki çoğumuzda gördük, bundan sonra da dünya dönüyor. İnsan üzülüyor bazen, niçin bu arkadaşlar ellerinde ki kıymetli insanlara hor bakarlar.
Yetenekleriyle, icraatlarıyla, davranışlarıyla her an arkadaşı için fedakârlık yapmış olanları dışlamak, kendisinin gücünün sona ermesiyle, kendi gücünün yitimiyle sahip çıktığı kişilerin vefasızlığını yaşayacağını bilmelerini çok arzu ettim ve hala ediyorum.
Diyorum ki arkadaşlarımızın kabiliyetlilerine hiç olmazsa selam verelim zarar görmeyiz. Bulunduğumuz iş yerinde kafamızı dikerek veya eğerek gitmeyelim.
Biz güçlüyken, herkes kerhen selam verir. Bu memleketin insanın sağduyusunu hiç kimse yok saymamalıdır. İnsanca davranan insanlara hep değerin en büyüğünü vermiştir.
Gururla, kibirle davrananlarında cevabını sessizce vermiştir.
İnsanlarla en iyi geçinme yolu hatalarında en son yapılacakları, önce yapmamalıyız, insanların ruh dünyasını dinlemeliyiz. Psikolojik yönlerini değerlendirmeliyiz.
Arkadaşımızın biri geçenlerde anlattı geçmişte yaşamış olduğu derdini. Eşi hasatlığa yakalanır. Tıp fakültesinde yatmaktadır. Çalıştığı iş yerine mecburen gelememektedir.
Hanımının yapılan tetkiklerden sonra hastalığının ciddi olduğu anlaşılır.
İlk defa duyuyordum. Çok üzüldüm “ geçmiş olsun dedim”, çok duygulandı. Ne dedim? Hayırdır, ne oldu diye sorunca?
Kimi kişiler geçmiş olsun bile demediler.
Bizim zor anlarında koştuğumuz insanlar bir anda beni tanımaz olmuşlardı. Çok zoruma gitti. Burada benim de hatam olabilir. Belki…
Geçmişte ünlü âlimlerden biri” senin zor anında sana yardımcı olanın elini tut. Sakın elini ondan uzak tutma der”
Bundan altı yıl öncesiydi. Önerilen isim bir yerlere gelmişmiş. Uzaklardan duyduğum da nasıl olur diyordum. Benim tanıdığım insan bu olamaz. İstersen gel, gör derdi arkadaşlardan birileri.
Çok üzülüyordum bu kadar nasıl insan değişebilir ki diye. Altı yıl öncesine gidiyordum hep. Yanlış düşünüyorsunuz dedikçe inşallah derken, geçenlerde telefon çaldı.
Derdim çok, telefona bakacak halim yok. Açtım inşallah diye söyleyen arkadaş biraz da muzipçe. Bak dedim benimle şakalaşma, derdim büyük dedim.
Asıl derdin şimdi duyunca ortaya çıkacak dedi. Hani senin olamaz dediğin arkadaşın emekliliği geldi. Birkaç kişi veda yemeğinde bulunmuşlar.
Sağdan say on, soldan say on rakamını geçmemiş. Bende katılmadım demesin mi?
Sence benim sevdiğim arkadaşımın hatası neydi?
Bana göre insanların kişiliğini incitmesi, dış dünyaya bir kişinin penceresinden bakmasıydı. Yazık olmuş demedim. Çünkü biz hep diyoruz makamdan ayrılırken, Recep Yazıcıoğlu gibi ağlayanın yoksa Turgut Özal benzeri definin yapılmıyorsa… Neyleyeyim onu, bunu ben, önce dostlarım olmalı yanımda.
Koca şehirde emekli oluyorsun on kişi veda yemeğinde.
Kendisine demiştim, insanları kırma, anlayışlı ol diye. Ban da sertleşmişti. Emeklilik jübilesinde en doğru cevabı almış. Daha aramadım. Gerek yok. Altı yıl öncesi olsaydı o şehirdekiler onu şehir içi tur attırarak emekli ederlerdi. Konvoylarla turlardı hem şehri.
Değişelim ama aslımızı kaybetmeden. Yazık olmuştu altı yılda…

742000cookie-checkKoca şehir küsmüş

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.