Kol kırılır…

Eskiler derdi, içte yaşadıkların içte kalsın, dışarıya yansıttın mı kötü olur, kurumumuz zarar görür. Kurum zarar görürde, kişi zarar görmez mi? Kurum mu önemli, kişiler mi? Kurumu ortaya çıkaran kimler?

Kurum kişilerine sahip çıkmalı, onlara her yerde sarılmalı, içeride ve dışarıda. Bizde nasıl oluyor? Kurum içinde her türlü haksızlığı yap, sonra dışarıya dön, ne mükemmel kurum biziz de. Emek mücadelesinden bahset, özgürlükten bahset ama içeride bunlardan hiçbir olmasın. Demokrasi mücadelesi diktatörlük ile verilir!

Kurum içinde anlaşmazlığa düşüp, kurum dışına düşenler, kurum zarar görmesin diyerek susarlar. İçten içe kendilerini yerler ama nedense konuşmazlar. Düşmana bir neden mi olalım? Kurum bizim, yaşamalı! Bireyin biri o yolda ayrılmış, eziyet görmüş, haksızlığa uğramış önemli değildir. Dost bildikleri ile, kurum içindeki düzensizlikten konuşur, hatta kurum içi tartışmalarda en ağır eleştiriyi verir, sonra dışarıya düşünce hiçbir şey olmamış gibi davranır. Dürüstlük bunun neresinde?

Kurum, dürüst olmaz, çünkü her türlü iç işleyişini dışarıya kapatarak kalın bir duvar örer. İçeride ne yaşandığını genel kongrelerde dedikodu olarak duyulur ama o kadardır. Dışarıdan kimsenin bu duvarı aşmasına izin verilmez. İçte ise, her türlü ayak oyunu ve iktidar mücadelesi sürer gider. Dış dünyada ki gelişmeler ise, çok farklı boyutlarda devam eder. Kurumun bir odak noktası vardır, o odak noktası içinde dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanır. Bir girdap oluşturulur, o girdabın içinde yaşayanlar kendilerince mutludurlar, her türlü haksızlık onlar için doğal gelir ve tartışılmasını bile garipserler.

Söz söylenir içeride kalır, sözün dışarıya çıkmasını ise anlayamazlar. Dışarıya çıkaran ise haindir ve o hain, ne yaşıyorsa hak ediyordur!

Kurum dışına düşmüş ama kurumun işleyişini iyi bilenin ayağına kurumun başındaki gider, ne yaşadıksa içte kalsın diyerek el altından sopa gösterir. Zaten kurum dışına düşen ama dostlar arasında şikayet etmekten geri durmayan ise, o kurum zarar görmesin diyerek susar. O el altından sopayı görür ve diline kilit vurur. Dili ama dostlar sofrasında dışarıya çıkmamak kaydıyla açılır. Yeter ki kurum zarar görmesin! Kurum oluşturmak o kadar kolay değildir. Kurum mu önemlidir, kişiler mi? Kişiler gelir geçer ama kurum ayakta durur! O halde her türlü haksızlık karşısında sus ve otur! Konuşanı ise görmemezlikten gel. Hatta konuşanı, neden konuşuyor, ne hedefliyor, diye kendi kendisine soran zavallı müritleri sessizlik içinde kınarlar. Mürit, kurumu için her şeyini verendir, sorgu ve sual etmez. Elinde ne varsa verir, yeter ki kurum yaşasın. Kurum eldekilerini vermeden yaşayamaz! Mürit, sonsuz inanmıştır, o kurum olmadan yaşayamayacağına inanan ve özgüveni olmayan demektir. Özgüveni olsa, dışarıdan bir bakabilse, o kurum içinde neler yaşandığını, nasıl haksızlıkların olduğunu görür. Birileri ham hamam sahibi olurken, birileri öteki dünyada yerini sağlama alma mücadelesi içindedir.

Kendi kurumu dışında olan kurumların çalışmasını eleştiri göz ile izlerler. Dini siyasete ve ticarete kattığını iddia ettiği karşı kurumu olabildiğince eleştirir, onun haksızlıklarının mahkeme önüne çıkmasına sevinerek bakar, fakat kendisi oldu mu sorgulanamaz!

Dini kendi siyasi hedefi için kullandığını hiçbir zaman kabul etmez. Din kullanılmaz yaşanır. Karşı tarafta yer alanlar ise dini kullanır ve hedeflerine doğru örgütlenir!

Karşı taraftakilerinin içe kapanık yaşantısı ve içte toplanan paraların birileri tarafından kullanılması ve birilerinin zengin olması eleştirilir. Hatta onların kurmuş olduğu birlikleri olabildiğince kamu önünde tartışmaya açmak için yayın organlarında yazılar yazarlar. Fakat kendisinin yaptığı ve içeriği aynı olan örgütlenme oldun mu, kuruma zarar gelmesin diyerek göz nuru gibi bakılır ve onlar gibi hedefleri olmadığı için göz kapanması istenir.

Eleştirdiği kuruma o kadar çok benzerler ki, o benzerliği bile göremezler, çünkü kendileri kendileridir, onlar değildir. Öteki olmadıkları içinde her türlü haksızlık görülmez, konuşulmaz, duyulmaz! Duyulduğunda ise, görmezlikten gelinir. Hatta haksızlık yapan, hırsızlık yapan kollanır, korunur, yeter ki dışarıya karşı güçlü görünülsün! Güçlü görüntü vermek gerek ki, müritlerinin gözünde başka anlamlar yüklensin!

Birbirini eleştiren kurumlar ne kadar çok birbirlerine benzerler. Sadece kullandıkları semboller farklı, öz aynı olduktan sonra ha o, ha bu!

http://www.cemoezkan.de
http://cemoezkan.blogcu.com

1584840cookie-checkKol kırılır…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.