Korkudan korkmak

Korku çağında yaşıyoruz.

Çünkü,
doğadan koptuk.

Çünkü,
birbirimizden koptuk.

Çünkü,
geleceğe olan güvenimizi yitirdik.

Çünkü,
sistem yaşamımızı tüm boyutları ile denetim altına almaya çalışıyor…

Zihnimize sülük gibi yapışan korku nedeniyle, acı tüm organlarımızı esir alıyor.

Üzerinde yürüdüğümüz kaldırım ayaklarımızın altında kayıyor, dizlerimizin bağı çözülüyor, midemize kramplar giriyor, başımız ağrıyor, sesimiz titriyor.

Zihnimize çöreklenen acı nedeniyle yüreğimiz daralıyor ve hayata olan güvenimizi kaybediyoruz.

Korktuğumuz için acı çekiyoruz, acı çektiğimiz için korkuyoruz.

Suçu azaltacağız diye yaşamımızın tüm alanları yasalar ile düzenlenmeye çalışılıyor. Fakat nedense suç azalacağına artıyor (istatistiklerine göre, şu anda ülkemizde her on kişiden biri sabıkalı) ve bu durum korkularımızın artmasına neden oluyor.

İtiraz eden, sağlıklı düşünen bireye tehlikeli gözü ile balkıyor. Birileri, hayatın sadece tehlikeler, tabular ile dolu bir süreç olduğunu bize empoze etmeye çalışıyor…

Düşündüğümüzü söylemekten korkuyoruz, reddedilmekten korkuyoruz, yalnız kalmaktan korkuyoruz, suçlanmaktan korkuyoruz, hatta sevdiğimiz insana dokunmaktan korkuyoruz… hatta bazen sevişmekten korkuyoruz…

Korkunun kendisinden korkuyoruz…

Ve tüm bu korkular bizi yaşamın dışına attığı için derin bir acının girdabına düşüyoruz.

Bu acı, bazen anılarımızın olduğu bir kente bir daha dönememe korkusu ve bu kente gözyaşları içinde bakıp bir daha dönemeyeceğini düşünmek… Korkunun zihni esir alması…

Bazen bu acı, yaşadığımız şehrin hava kirliliğinde boğulduğu bölgelerinde kamunun elinde kalan son birkaç dönüm arazinin, yeşil alan yapılacağı halde özel sektöre satılmasına -birkaç kısık ses dışında- itiraz edilmemesine, hele o bölgelerde yaşayanların bu duruma hiç itiraz etmemesine tanıklık etmek ve çaresizce olanları seyretmektir. Bazen ise bu acı sesiz kalanlara kızıp sesini çıkaramamaktır.

Evet, bekli de bu acı hayır diyememenin yaratığı sıkıntıdır. Bunun bir nedeni vurdumduymazlıksa diğer bir nedeni de zihnimiz esir almış olan korkudur.

Korkularımız acılarımızı beslemekte, acılarımız korkularınızı büyütmekte…

Bu yaşananlara etkili bir şekilde müdahale etmek ancak kolektif bir iradenin var olması ile mümkün. Fakat böyle bir iradenin emarelerini ufukta görebildiğimizi söyleyebilir miyiz?

Korku ve acılar ile baş etmek için ne aslan gibi güçlü bir pençeye ne de fil gibi iri bir cüsseye ihtiyacımız var. Eski bir sağlık çalışanı olarak, ağrılar içinde kıvranan bir hastanın, alnına elinizi koyduğunuzda veya sıcak birkaç sözcük söylediğinizde nasıl sakinleştiğini iyi bilirim. Yani ihtiyacımız olan gerektiğinde “ben” değil “biz” olabilmektir.

Ne dersiniz? Hiç olmazsa acılarımız azaltmak için birbirimize biraz yakın duramaz mıyız? Gerektiğinde birbirimizin alnına elimizi koyamaz mıyız? Sevinçlerimiz gibi acılarımız da paylaşamaz mıyız? Bunları yapmayı denersek belki korkularımız biraz yatışacak ve acılarımız bir nebze de olsa sakinleşecektir. Ne dersiniz, bunu başarabilir miyiz?…

1598930cookie-checkKorkudan korkmak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.