Kürt Sorunu

Kürt Sorunu, dediğimiz aslında “Halklar Meselesi”dir…

1990’lı yılların sonlarında LAZONA – Laz Halk Gerçekliği Üzerine – adındaki kitabım için makale ve yazılarımı seçerken Kürt Hareketine dair bazı yazılarıma da yer vermiştim. Bu yazılarım özellikle Lazların bir kesimi tarafından şiddetle eleştirilmişti. Lazların siyasi süreçlerden uzak kalmış, dünyaya kapalı kesimleri tarafından gelen bu eleştirileri belkide fazlası ile önemsemiştim…

Bunun yanı sıra, İmralı sürecinde, Kürt Hareketine karşı haklı bir kırılmayı, aynı sosyalist çizgideki Kürtlerin yaşadığı kırılmayı ben de yaşadım. Bu Kürt Hareketinin kendi ile çelişmesi ve anlamsız bir şiddete evrilmesi idi. Almanya’da yayınlanan, düzenli yazdığım “Özgür Politika Gazetesi”nde yazılarımı yayınlamayı bıraktım.

Kürt Hareketini uzaktan izlemeye devam ettim. Kendi çalışmalarıma, pasifist bir direnç biçimi olarak Laz Kültürü uğraşlarına yoğunlaştım. Kürt Hareketi üzerine yazmayı dondurdum.

Taa ki bir kaç yıl önce Avrupa’da Barış Meclisi oluşumu dikkatimi çekene kadar. Bu girişimin önde gelen aktivistleri arasinda, Avrupa’daki Laz kokenli bir politikaci olan Murat Çakır’ın da olması bu oluşumu ciddiye almamda büyük rol oynadı.

Gerçekten de bu adım, çok acılar vermiş, bölgesel bir savaşa dönüşen, kangren olmuş bir yaraya el uzatmak idi. Ancak, durum yine yıllar öncesindeki gibiydi; Kürt Sorunu yanlız başına ele alındığında; Kürtlerin devlet ile bir sorunu olarak okunabilmekteydi…

Oysa Kürt Sorunu dediğimiz, ülkemizde bir Halklar Meselesidir. Sistem, Anadolu-Kafkasya-Mezopotamya Halklarının inkarı üzerine kurulmuştur. Bu, Cumhuriyet Tarihi boyunca böyle olmuştur.

Kürt Sorunu endeksli düşünmeye devam ettiğimizde, bir Türk-Kürt kardeşliği temelinde projeler üretmeye koyuluruz. Sanki Anadolu da başka halk yaşamıyormuş gibi. Bu da yine Cumhuriyet tarihi boyunca geliştirilip sistemleştirilen resmi tarihin bir başka biçimidir. Kürt Hareketinin ortaya attığı kurucu unsur tartışmalarına kadar varan, yeni bir inkar teorisi.

Ülkemizde gündemi Kürt Sorununa kilitlemek, ezber ve tek tip bir kardeşlik ortaya çıkarmıştır. Sistemin tek tip insan projesine karşı çıkmak gerektiği gibi, bu tek tip kardeşlik projesine de karşı çıkmak gerekir. Bu durum, Kürt Hareketindeki ben merkezci çizgi ile örtüşmektedir.

Bunun alternatifi şudur, “Resmi Tarihi” aşıp, coğrafyamızın gerçek tarihi ile barışmak, çok kültürlü ülke gerçeğini her alanda ifade etmek. Anadolu –Kafkasya- Mezopotamya üçgeninde kıskaç altındaki tüm halkların kendilerini ifade etmelerinin koşullarını, demokratik mekanizmaları işleterek hazırlamak.

Buna sıstemın açılım modeli yetersiz kalacaktır, ancak halkların demokrtaik mücadelesi garanti edebilir.

Bu, belki çok zor bir yol.

Hep karşımıza ‘bölünürüz ‘fobileri çıkarıldı. Ben kişi olarak Anadolu’nun hizla solan renklerinden biri olan Laz dilinin ve Kültürünün yok olma tehlikesini hissederek geçirdim yıllarımı.

Ve buna rağmen bilinçli bir şekilde hep tercihimi, birlikten yana yaptım. Değişik kültürlerden o kadar çok dost bildiğim insan oldu ki, bu düşünce ve duyguları benimle paylaşan.

Sanki birileri karşımıza korkuluklari çıkarırken, halkların sağduyusunu yitirdiğini sanıyor, yada insanların düşünme özelliğinin kalmadığını…

1619240cookie-checkKürt Sorunu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.