İngiltere Kürt Dernekleri Federasyonu tarafından organize edilen “Türkiye’de Demokratikleşme, Kürt Sorunu ve AB” konulu konferansa konuşmacı olarak Türkiye’den Avukat Eşber Yağmurdereli ve TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu eski üyesi Mehmet Bekaroğlu katıldı.
Çok sayıda kişinin katıldığı konferansta ilk sözü alan Eşber Yağmurdereli, günümüzde milliyetçilik ve ulusal devlet gibi kavramların önemini yitirdiğini ve yeni açılımların söz konusu olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin demokratikleşmesi için yıllardan beri mücadele ettiklerini ifade eden Yağmurdereli, Türkiye’nin bu konuda gerekli köklü adımları yeterince atamadığını belitti.
Türkiye’de yürütülen çalışmalar sonucu Kürt sorununun uluslararası platforma taşındığını kaydeden Yağmurdereli şunları söyledi:
“AB’nin bu konuda ciddi ve samimi olduğuna inamıyorum, Ancak, AB sürecini bu dönem yararlı bulduğumuz için destek vermek zorundayız.”
Bugün Ortadoğu’nun yeniden şekillendiğini ve ABD’nin, bölgeye demokrasi getirme vaadiyle yerleştiğini vurgulayan Yağmurdereli, “Bölge hakları eskiye nazaran demokrasiye daha yakınlar. Bu demokrasi kimin eliyle gelirse gelsin önemli değil, ancak şu da iyi bilinmelidir ki, bölge halkı kendi hakkını kendi aramalıdır” diye konuştu.
‘İÇ DİNAMİKLERİ ÖNEMLİ’
Daha sonra söz alan Saadet Partisi Genel Başkan eski Yardımcısı Bekaroğlu da, Türkiye’deki sorunların çözümü konusunda ülkede bulunan iç dinamiklerin önemine değindi. Bekaroğlu, “Batı’dan veya AB’nden herşeye kesin çözüm gözüyle bakmak yanlış. Bu konuda Türkiye’nin iç dinamikleri denenmelidir” dedi.
Kürt sorununun Türkiye’nin diğer sorunlarından soyutlanamayacağını, bölgede yaşanan olayların arkasında ekonomik sorunlardan ziyade siyasi sorunların bulunduğunu kaydeden Bekaroğlu, “Türkiye’nin sorunu ekonomik değil, siyasidir. Bölgede 25 yıldır farklı bir hukuk uygulanıyor. Mutlaka bunun düzeltilmesi gerekir. Türkiye’de milletin temsilcileri ve aydınları tarafından sorunlar tartışılsaydı eğer bu sıkıntılar yaşanmazdı” diye konuştu.
Konuşması sırasında küreselleşmeye de değinen Bekaroğlu şunları dile getirdi: “Şimdi küreselleşme diye bir realite var. Yani, realite var derken, bir ekonomik ve toplumsal ilişkiler biçimi, kendisini kendi içinde güçleriyle bütün dünyaya dayatıyor. Böyle bir olgu var. Bu olguyu yok saymak etkilenmemek mümkün değil. Ama tabii bu küreselleşmeyi tartışmak lazım. Bana göre küreselleşme özellikle ekonomik küreselleşme sermaye, mal ve hizmet hareketleri bizim gibi gelişmekte olan ülkelere ya da geri kalmış ülkelere çok fazla güzellikler getirmiyor. Bir takım güzelliklerin yanında sıkıntılar da getiriyor. İşsizlik getiriyor, kırsal kesimde boşalma getiriyor, büyük şehirlerde asgari ücretle çalışma zorunluluğu getiriyor. Dolayısıyla küreselleşme bir realitedir. Hatta küreselleşmenin dayattığı ekonomik model bir bilimdir”
