Kötü kültür kötülük üretir

Gazetelerimizin kültürle ilgisi çok zayıftır. Habercilik gibi güç bir görevi üstlenmişlerdir ama haberle de pek ilgileri yoktur onların. Kimi alt sosyeteden kimi sözde sanat dünyasından birilerinin “ilişki” haberleri renkli fotoğraflarla okuyucuya sunulur. Kim kimle olmuş kim kimden ayrılmış hepsini gazetelerde bulabiliriz. Özellikle dizilerde oynayanların kısa gönül serüvenleri meraklısına ayrıntılarıyla bildirilir. Zaman zaman bir beş dakikasını sabırla izlemeye çalıştığımız bu diziler bağırtı çağırtıyla örülmüş, şiddete dayalı eylemlerle süslenmiş, uzatıldıkça uzatılmış garip ürünlerdir. Onların birçok ülkede ilgi gördüğünü öğrendikçe dünyanın vay haline dememek elde mi? Gazetelerimiz insan aklının almayacağı çeşitlilikte yemek reçeteleriyle ve beslenme formülleriyle doludur. Gündelik işlerle uğraşanların ya da zaten iş tutmayı düşünmeyenlerin eli para gören kesimi kafayı iyi beslenme sorununa takmıştır. Lezzet meraklılarının gidebileceği lokantalar övgüyle duyurulur. İyi beslenmek, beslenirken sağlığı bozmamak, kiloları korumak gerekir. Bu konuda diyet uzmanlarının engin bilgilerine özellikle gereksinim vardır.
Özel sayfalarda tatil yerleriyle ve eğlence “mekan”larıyla ilgili bilgiler de az değildir. Spor ve siyaset de öncelikli konulardır. Spor sayfalarımızın bolluğu spordaki geriliğimizi unutturur ölçülerdedir. Sağlık sayfaları tehdit sayfalarıdır. Şekeriniz varsa kör olabilirsiniz hatta bacağınız kesilebilir. Kalbiniz zayıfsa bir gün tık diye gidebilirsiniz. Gazetelerimiz neden bu işlerle uğraşırlar? Çünkü bu boşvermişler toplumunda kimsenin doğru dürüst bir şeyler öğrenip kafayı geliştirmek diye bir sorunu yoktur. Önemli olan ağız tadıdır muhabbettir. Bu arada kaba siyaset merakımız hep ayaktadır. Her sorunun siyasetle çözüleceğine candan gönülden inanmışızdır. Particilik konularını konuşanlar üst düzeyde bir kültür etkinliğini gerçekleştirir gibidirler.

Okullarımızın yetersizliğine aile eğitiminin sakatlıkları eklenince, onlara bir de insanlarımızda okuma alışkanlığının olmayışı eklenince toplum bir olmamışlar toplumu özelliği gösterir. Gerçekten bu yoksunluklar içinde kültür değerlerine olan ilgisizliğimiz korkutucu boyutlara ulaşmıştır. İnsanı insan yapan kültürdür, insanın insanla ilgili bütünsel bilgisidir. Bu da ilkellik koşullarında ha deyince elde edilebilecek bir şey değildir. Sorunlarımızı insanlığın ortak kalıtına katılmakla anlayabilir ve çözebiliriz. Bu da yoğun bir çabayı, bilinç yetkinliğine ulaşma çabasını gerektirir. Sorunun tek tek kişiler düzeyinde çözülebileceğini düşünmek doğru mudur? Bir ölçüde doğrudur. Toplumların gelişimi bireylerin kendileriyle ilgili özenini gerektirir. Her yerde her zaman kendini iyi yetiştiren insan örnekleriyle karşılaşabiliyoruz. Ancak sorunun özellikle toplumsal düzeyde ve kurumsal çerçevede ele alınması gerekir. Bu da eğitim kurumlarının yetkinliğini, basının sorumluluğunu, siyaset dünyasının ahlak değerlerine bağlılığını zorunlu kılar. Bu iyilikler kendiliklerinden gelmezler ve öncelikle bir toplumun yaşama sağlıklı bakışını gerektirirler. Toplum öncü kişiliklerinin ortak çabasıyla kendini gözden geçirmek, gerçek aydınlarının yol göstericiliğinde kendi yazgısıyla ilgili kararlar almak zorundadır. Bu olmazsa boşluklarımızda yok olup gitmek gibi acı bir sonu yüklenmek zorunda kalırız. Bu durumda şiddete açılan her türlü düzeysizlik yazgımız olur. Cinayetlere cinayetler eklenecek, hırsızlıklar hırsızlıkları kışkırtacak, sıkılmazlık yırtıklık düzeysizlik her gün biraz daha bize yakın olacaktır. Boş umutların ve temelsiz tasarımların yavaş yavaş umutsuzluğa ve kargaşaya dönüştüğü görülecektir. İşin bu yanı pek düşünülmüyor ama toplum sonunda yaşama hakkını tümüyle elden kaçırabilir.

Yazımı yurdumun şairi Ahmet Özkürkçü’nin İhanetin bedeli beddua adlı şiiriyle bitiriyorum. Altmış yedi yaşındaki Siverekli şair bu şiirini aşkına ihanet eden vefasız aşıklara adamış: “Bütün ömrün heder olsun hep ağlamakla / Kulakların çınlasın hep beni anmakla / Kör olsun gözlerin hiç görmeyesin beni / Ellerin titremesin ipek saçlarını yolmakla // Kara bulutlar sarsın gönlünün bacasını / Azrail beklesin almak için senin canını / Vampirler emsin senin asil kanını / Damarların kurusun, canından can almakla // İpek gibi saçların, tel tel olsun, dökülsün / Ömür boyu gülmeyesin, hep boynun bükülsün / Herkes seni görsün de hep böyle bilsin / Benim aldığım gelinlik senin kefenin olsun // Mezarının taşına vefasız diye yazsınlar / Okuyanlar nefretle, sitemle sana kızsınlar / Cehennemde zebaniler sana hesap sorsunlar / Beni bu gençliğimde ateşlerde yaktığın için”.

645900cookie-checkKötü kültür kötülük üretir

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.