Kuzey Irak’a bakmak

Yazı 17 Şubat 2007 tarihinde Birgün Gazetesi`nde yayınlandı. Aradan 6 yıl geçti. Kısa bir zaman. Ancak Kuzey Irak`taki gelişmeler açısından bakıldığında inanılmaz bir durum gibi. Yazıyı yeniden gündeme almamın nedeni o yılların algılamasını hatırlamak ve gelecek yazıda da bugünün bir değerlendirmesini yapmak.

Ankara`dan bakıldığında Kuzey Irak`ta Türkmenler, Kerkük, petrol, bölgesel Kürt yönetimiyle ilişki biçimi gibi meseleler görülüyor. Bu, sorunlar zemininde bir algılama-görme. Sorun Kuzey Irak`ı sürekli bir tehdit kaynağı olarak algılama sorunu.

Kuzey Irak Kürt yönetiminin muhatap alınıp alınmaması son günlerin tartışılan konusu.

Aslında, bölge 1. Körfez savaşı’ndan bugüne Bağdat yönetiminden bağımsız. O dönemde bölgenin coğrafi sınırları 36. paralelin kuzeyi olarak belirleniyordu. Kürtler için bir güvenlik bölgesi oluşturulmuştu.

Bilinen Körfez Savaşı`nın başladığı 17 Ocak 1991`den beri bölgede, devlet örgütlenmesine yakın (Uluslar arası tanınma gibi eksiklere karşın) bir oluşumun olgunlaşma sürecinin yaşandığı.

Zaman zaman Barzani ve Talabani arasındaki çatışmaların yoğunluğuna bağlı olarak kesintiye uğraşa da 1. Körfez savaşı ertesinde parlamento, hükümet, zaman içinde düzenli ordu görünümüne gittikçe yaklaşan askeri güç, gümrük girişi gibi devlet yapısının temel örgütlenmeleri var. Kürt yönetimi nihai amaçlarının bağımsız bir devlet yapılanması olduğunu ifade etse de, en azından bu aşamayı bugün için birincil öncelikleri olarak ta-nimlamamaktadır. Ancak, gelişmeleri anlamak için Necirvan Barzani ya da Safın Di-zai`nin uluslar arası platformda yapacakları görüşmelerde kendilerine uygulanan protokolü izlemekte fayda var.

20 yüzyıl ulus devletlerin yüzyılıydı. Dikkat çekici olan Küresel bağlamda ulus devletin miadını doldurduğu tartışmalarının gündeme geldiği bir dönemde nedense ABD”nin müdahale ettiği her coğrafyada milli kimlikli yapılanmaların ortaya çıkması. Kosova, Bosna-Hersek, Somali buna örnek. Son olarak da Irak`taki oluşumlar. Şii, Suni, ve Kürt kimlikli parçalanmalar. ABD küresel çerçevede çatışma içinde olduğu yönetimlerin kontrolündeki alanlara egemenliğini genişletmek için bol-yönet stratejisini uyguluyor.

Kuzey Irak`a bakarken, sorun zemininden algılamanın ötesinde bir görmeye, sormaya ihtiyaç var. Kuzey Irak`ta, sınai üretim yok denecek kadar az. Sermaye birikiminden söz etmekse imkansız. Entelektüel bir birikim ve kadronun da olduğu şüpheli. Kürt liderleri de bunun farkında. İ. Körfez savaşı sonrası KDP`nin Ankara”daki Temsilcisi (Bilebildiğim kadarıyla şimdi bölge yönetiminin Dışişleri Bakanı konumunda) Safın Dizai ile bir görüşmemizde Osmanlı`daki Jon Türk hareketini kastederek kendilerinin de Kürt entelektüel kadrolarını oluşturduklarını ifade etmişti.

Merak ettiğim bölgede kaç üniversite olduğu ve hangi dallarda eğitim verdiği. Okuma-yazma oranı. Varsa, fabrikalarda hangi çeşit üretim yapıldığı. İşçi ve işveren sendikalarının faaliyetleri, nüfusun ne kadarının ınternet kullanıcısı olduğu, klasik batı sanatlarının öğretildiği bir okulun olup olmadığı, hangi spor dallarında yetişmiş yetenekler olduğu. Bu göstergeler aslında bölgeyi de daha iyi anlamımıza yarayacaktır. Anlamak, tehdit algılamasının da önüne geçebilir. Olası ilişkilerin tarifinin yapılmasına zemin hazırlayabilir.

Bölge insanı yıllardır savaşın acısını çekiyor. Sürekli istikrar ortamını hazırlayacak girişimlere ihtiyaç var.

651020cookie-checkKuzey Irak’a bakmak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.