Sözleşme, taraf ülkelerin sera etkisine yol açan gazların havaya karışmasını engelleyecek ya da azaltacak önlemler almasını gerektiriyor.
Bu tür gazların en çok havaya karışmasına neden olan ülke ABD ise sözleşmeyi imzalamadı. Kyoto sözleşmesi, sanayi ülkelerini başta karbondioksit olmak üzere dünyanın ısınmasına yol açan gazların emisyonunu sınırlandırmak zorunda bırakıyor.
Sözleşme, başta petrol olmak üzere fosil enerji kaynaklarının kullanımına kısıtlama getirilmesini gerektiriyor.
FELAKETE KARŞI ACİL ÖNLEM
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın önüne geçmek için imzalanan Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi. Protokol, seragazı salımlarını 5.2’nin altına çekmeyi hedefliyor.
Dünya’nın sıcaklığı, son yüzyılda 0.8 derece arttı. Bu artışın 2 dereceyi geçmesi, geri dönülmez çevresel felaketler olarak nitelendiriliyor.
Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin karbondioksit ve metan gibi seragazı salımlarını 2008-2012 yılları arasında 1990 seviyelerinin yüzde 5.2 altına çekmelerini hedefliyor.
ABD ve Avustralya, imzalamalarına rağmen Kyoto Protokolü’nden çekildi. Kyoto Protokolü imzalandığında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çerçeve sözleşmesinin tarafı olmayan Türkiye’nin ise yükümlülüğü bulunmuyor.
Ancak uzmanlara göre, Türkiye’nin atmosfere bıraktığı karbondioksit miktarında son yıllarda yüzde 65 oranında artış gözleniyor. Bu durum Türkiye’nin de bu konuda ciddi adımlar atması gerektiğinin bir göstergesi.
PROTOKOL YETERSİZ
Uluslararası İklim Değişimi Görev Gücü’nün eş başkanı Stephen Byers, bugün yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’nün yetersiz olduğunu söyledi.
Stephen Byers, protokolün, iklim değişiminin durdurulması için yeterli olmadığını savundu. Byers, ‘Siyasi risk’ tehlikesine dikkati çekerek iklim değişimiyle mücadelenin önünde iki temel tehlike olduğunu şöyle aktardı:
“Birincisi, bu mücadele için pek de popüler olmayan kararlar almaya ihtiyaç var. Bunların yararı ise belki 10-20 sene görülmeyecek. Seçim dezavantajıyla, çevre avantajı arasında bir uyumsuzluk var. İkincisi de, hiçbir devlet tek başına iklim değişimi sorununu çözemez. Bu konuda, tüm ülkelerin üzerlerine düşeni yerine getireceği uyumlu bir uluslararası çalışmaya ihtiyaç var. Özellikle de, dünyada zararlı gazların dörtte birini yayan ABD, bu sürece dahil edilmeli.”
İLGİLİ HABER: ‘Küresel ısınma sanıldığından da ciddi’
