ANDRE GİDE ÇIĞLIKARA’YA NEDEN GELDİ?
Andre Gide, Fransız edebiyatının en saygın isimlerinden biri olarak bilinir. İki dünya savaşını yaşayan, insanlığın en temel sorunsallarına değinen ve sömürgeciliğe karşı yürüttüğü fikir mücadelesiyle de önemli bir dünya aydını…
Gide, 1869-1951 yılları arasına sığdırdığı yaşamı boyunca dikkat çekici bir çok roman ve inceleme yazmış. Bunun yanında yaptığı uzun seyahatlerle de biliniyor. Kuzey ve Orta Afrika, Rusya ve pek çok Avrupa ülkesi, Gide’nin seyahat ettiği yerler arasında anılıyor…
Ancak Gide’nin pek bilinmeyen Türkiye gezisindeki en önemli durağının Elmalı olduğunu öğrendiğimizde bu öykünün peşine düşüyoruz…
GİDE AVLAN KIYILARINDA
Çığlıkara ormanlarındaki sedir ağaçlarını tehdit eden taş ocaklarını haberleştirmek için gittiğimiz Elmalı’da, bölgenin tarihi dokusu üzerine konuşurken Arkeolog Ünsal Özçakır çarpıcı bir ayrıntıdan söz ediyor. Aslen Elmalılı olan ve bölgenin coğrafyasını karış karış bilen Özçakır, Çığlıkara ormanlarının önemini aktarırken, ünlü Fransız romancı Andre Gide’nin, 1946 yılında bölgeye gelerek kamp yaptığını ve bir ay kaldığını anlatıyor.
Dünyanın en değerli sedir ormanı olarak bilinen Çığlıkara’da yaşanan taş ocağı vahşetinin yarattığı toz dumanın arasında Ünsal Özçakır’dan Gide’nin Elmalı günlerinin ayrıntılarını anlatmasını istiyoruz..
Yıl 1946… O yıllarda Elmalı’da görevli Fransızca Öğretmeni Kemal Özbayrı, dil eğitimi için Fransa’ya gider. Paris’te kaldığı günlerde Andre Gide ile tanışır ve dost olurlar.
ÇIĞLIKARA’NIN KUŞLARI
Özbayrı, Paris günlerinde dostluğundan hoşnut olduğu Gide’yi Elmalı’ya davet eder ve Türkiye’ye döner. Kısa süre sonra Gide Özbayrı’nın davetine icabet eder ve 1946 yazında Elmalı’ya gelir.
Ünsan Özçakır bundan sonrasını şöyle anlatıyor: “ Andre Gide, önce Avlan Gölü kıyısında bir çadır kuruyor. Orada yaklaşık bir ay kadar kalıyorlar. O zamanlar Çığlıkara’da bulunan ötücü kuşların seslerini yanında getirdiği teybe kaydediyor Gide. Çığlıkara ve Avlan kıyıları, dünyanın en güzel sesli kuşlarının geçiş noktalarından biriymiş o yıllarda. Bugün bile gitseniz ormanın derinliklerinde duyabilirsiniz muhteşem ötüşlü kuşların sesini…”
Ünsal Özçakır, Gide’nin ölümünden sonra yakınlarının da Elmalı’yla olan bağını koparmadığını anlatıyor. 1957 yılına kadar da yakınları gelip gitmiş Elmalı’ya. “Abdullah Ekiz’in evinde kalırdı çocukları” diyor. Gide’nin Elmalılı dostu Kemal Özbayrı’nın bir oğlunun bugün hayatta olduğunu ve anımsadığı kadarıyla adının da Metin söylüyor Özçakır. Belki de Gide’nin Avlan kıyılarında ve Çığlıkara’da geçirdiği huzur dolu günlerin belgesi olabilecek fotoğraf ya da başka yazılı tanıklıklar vardır tozlu albümlerin arasında.
Ancak ülke coğrafyasının hoyratça yağmalandığı, adeta intikam alırcasına bütün değerlerin kapitalizmin değirmeninde un ufak edildiği günümüzün aymazlığında bu naif öyküyü dinlemek insanın içine oturuyor.
ORYANTALİZM TUZAĞINA DÜŞMEDEN…
Batılıların gözüyle kendi değerlerini keşfeden Oryantalist aklın ve bakışın insanımızı körleştirdiği bir dönemde aynı tuzağa düşmeden de görebilmenin bir orta yolunu bulmamız gerekiyor.
Abdal Musa’ın, Kaygusuz Abdal’ın ayak izlerinin üzerinden giden dünyanın başka aydınlık izleri de bu coğrafyanın derinliğini kavrayan ve sessizce kutsayan kimlikleri görmek belki de toprağın altındaki değerlere saldırmak yerine üstündekileri özümsemeyi kolaylaştırabilir.
Tarihin ve coğrafyanın tuhaf bir şakası işte. Gide, yaşamını bu değerlerin altını çizmeye adamış. Kaynaklar, onu “yaşamı boyunca toplumsal ve bireysel ahlakın en önemli ölçütünün, bireyin içtenliği ve kendisini tanıması olduğunu savundu” şeklinde tanımlıyor.
Elmalı’da, Kaş’ta, Antalya ve birçok kentten Çığlıkara’daki madenci vahşetini duyan, gören dostların ortak vurgusu da tam da bu noktaya işaret ediyordu; “ insan içinde yaşadığı bu coğrafyaya nasıl böyle hoyratça kıyabilir?…”
Dün Andre Gide’nin kuş seslerini dinleyerek ruhunu sağalttığı ormanlarda bugün iş makineleri ve dev kamyonların gürültüsü kol geziyor…
FOTOĞRAFLAR
Çığlıkara’da ormanın kalbinde dev oyuklar açılmış
Çığlıkara
Andre Gide
Andre Gide 1893