LÜKSEMBURG’TAN… Asi Başların Anneler Günü

Bu yıl da bir anneler gününü daha idrak ettik. Türkiye’nin batılı, modern dünyanın içinde yer aldığının temel (!) göstergelerinden biri olan bu anlamlı günü, her yıl olduğu gibi televizyonlarda sanatçı/artiz annelerle ve kocaman olmuş mühim adamların/kadınların saygıdeğer anneleriyle kutladık. Kimileri –ki onlar şanslılar sınıfına giriyorlar- hediyelerini alıp, el öpmeye gittiler. Kimileri yine ziyarete gittiler ama sadece çiçeklerini bırakmak üzere. Kimileri de burnunun direği sızlayarak, o şefkat dolu sesi binlerce kilometre öteden de olsa duymak için telefonlara sarıldı.

Bazı anneler ise bugüne değişik manalar yükleyerek olaya başka boyutlar katmayı tercih ettiler. Anneler günü memleketimizin bir kısım anneleri tarafından türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verdiği için Atatürk’e teşekkür etmek üzere Anıtkabir ziyaretiyle kutlandı. Şimdi “ne var bunda?” diyebilirsiniz tabii ama benim anlamakta güçlük çektiğim nokta, anne olmakla seçme ve seçilme hakkına sahip olmak arasında nasıl bir ilişki olduğu.

Sadece ve sadece tüketimi arttırmak için icat edilmiş ve yıllarla birlikte cilalanıp parlatılmış bir günde, herkesin bu oyunu bilerek, kurallarına göre oynadığı yani annelerin imkanlar dahilinde hediyelerle gönüllerinin alındığı bir günde, bu konu mu gündeme getirilmelidir? Yani anneler gününde konuşulması gereken konu bu mudur? Kadınlar olarak sahip olduğumuz en değerli hak seçmek ve seçilmek midir? Sanki gerçekten kendi seçimlerimizi özgürce yapabiliyormuşuz gibi. Sanki seçim yapabilenlerin yaptığı seçimler vazgeçtim erkeklerden, hemcinslerimiz tarafından saygıyla karşılanıyormuş gibi.

Elbette anne olmayı ya da olmamayı seçebilirsiniz ama bu sizin hukuken elde ettiğiniz bir hak değildir, kadın olmaktan gelen ayrıcalıklı bir durumdur. Ama seçmek ve seçilmek kadın olmaktan değil sadece yetişkin bir birey olmaktan kaynaklanan en temel yurttaşlık hakkıdır. Öyleyse durum nedir? Durum, bazı kadınların yaptığı seçimin, mümkün olan her fırsatta hatta bazen durup dururken ve dahi gereksizken memleketin istikbalini tehdit ediyormuş gibi gösterilmesi, bir sistem sorunu haline getirilmesi, diğer “güçlü” ve “modern” Türk kadınları tarafından durumdan vazife çıkarılarak teşekkür bahanesiyle boy gösterilmesidir.

Bugünün Türkiyesinde seçme ve seçilme hakkına sahip annelerin “bazıları” hayattaki duruşlarını, kendilerini ifade etme yönündeki seçimlerini başörtüsü takarak gösteriyorlar. Ama onlar, örneğin okulla birlikte gidilen ilk Anıtkabir ziyaretinde küçük kızlarının elinden tutup heyecanını paylaşma, üniversiteyi bitiren oğullarının mezuniyet törenine katılma gibi anne olmaktan gelen en doğal haklarını maalesef aynı doğallıkla kullanamıyorlar. Anne olmayı seçerek, çoğu zaman da -hemen hemen bütün annelerin yaptığı gibi- kendi hayatlarından vazgeçerek yetiştirdikleri evlatlarının en önemli günlerini, yaptıkları başka bir seçim yüzünden paylaşamıyorlar. Oysa “diğer” annelerin seçimlerini yaşayabilmek için böyle bir bedel ödemeleri gerekmiyor.

Bu toprakların; yaptığı, yarattığı her şeye aşkını katan, “diğer”, “güçlü”, “modern” ya da başka hangi sıfatı kullanırsanız kullanın, istisnasız bütün kadınları, gerçek teşekkürün, her iki hakkı da layığıyla kullanmaya çalışmak ve bu hakları kullanamayanların kullanması yönünde uğraşmak olduğunu gayet iyi bilir. Ama elbette bunu yapabilmek için haklarını sonuna kadar kullanmalarını istediğiniz kadınların bazılarının seçimlerine de -sizin dünya görüşünüze veya tasavvur ettiğiniz vatandaş tipine uysun uymasın- saygı göstermeyi bilmek gerekir.  
 
Sertab Erener’in dediği gibi
“Annem annem beni aşka ver,
Asi başım bir aşka boyun eğer”

Seçimini aşktan yana kullanan, açık ya da bağlı tüm asi başları saygıyla selamlıyorum.

1089090cookie-checkLÜKSEMBURG’TAN… Asi Başların Anneler Günü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.