Mahmudiye Üçlemesi kitapçılarda

Türk Edebiyatı’nda ilginç ve gün yüzü görmemiş, gerçek yönleri de olan karakterleriyle adını duyuran Mahmut Şenol’un “Mahmudiye Üçlemesi”nin son kitabı “Dalkavuk Hanım” da raflardaki yerini aldı. Şenol üçlemenin ilk romanı olan “Çerkes Adil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri”, ardından ise “Capon Çayevi”ni yayımlamıştı. Kitaplar yeni kapakları ve baskılarıyla Alfa Yayınları’ndan çıktı.

Açık Gazete ABD ve Kanada Temsilcisi olan Şenol Bodrum Kent TV-Gazete Kent ve Bodrum Baskısı adlı gazete ve web sitelerinin yanısıra ARKİTERA mimarlık ve kültür dergisinde, deneme yazıları yazıyor.

Phaselis Adağı (2003), Bay Konsolos (2005) ve Çerkes Âdil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri (2007) ve Akhisar Düşerken (2011), Capon Çayevi (2012) romanlarını yazan Mahmut Şenol, deneme ve gazete yazılarını Kayısı Topuklu Kadınlar (2011) adlı kitabında topladı. Altıncı Hasta (2010) başlıklı bir tiyatro eseri de bulunan Şenol’un bu çalışması e-kitap olarak yayımlandı.

Mahmut Şenol-Ressam Masoud Habibyan’ın yağlı boya portresi.

Mahmudiye Üçlemesi

Cerkes Adil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri1 – Çerkes Adil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri

Deliliğin sevimli yanı herkesi güldürür, fakat bir deliyle baş etmesi epeyi zordur. İnsanın ne vakit delireceği de alnında yazmaz, talihinde yazılı olmalı; kısmet meselesi…

Durduk yerde delirene insanlık tarihinde sık sık rastlanır, bunlardan birisi roman kahramanı Çerkes Âdil Paşa’dır; O’nun paşalığı sonradan adına ilave olmuştur.
Kimsecikler O’na dokunmasa huzur içinde kalıp hayatını sürdüreceği ve kitaplarıyla dolu bir odasında yaşadığı çiftliğinden, sırf karısının dırdırını çekemeyip, biraz da vatan hizmeti edeyim diyerek, bu bahaneyi üstlenip köy köy, kasaba bucak dolaşmaya vazifeli gezici vergi tahsildar memuru olan Âdil Üsküdarlı’nın hüzünlü, komik hikâyesidir bu…

Çerkes Âdil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri’ne ait bu muazzam hikâyeyi yeni kuşak okurlara, 1942 yılının ünlü Varlık Vergisi’ne dair “memleket iktisadiyatından cemiyet hayatına kadar” bir dönem romanı olarak sunulmakta.

“Ara ara mizaha yaklaşmakla birlikte, ele aldığı konunun hüznünü yansıtan ve çarpıcı bir sonla noktalanan Çerkes Âdil Paşa romanı, tarihsel toplumsal gerçeklerle edebiyatın birlikteliğinin güzel bir örneği.”

Roman kahramanlarının gerçekten kahraman olması beklenir ancak Capon Çayevi’nin kahramanı Çaycı Nuridin, boy ve posça olduğu kadar cüzdanı da dikkate alınırsa pek zavallı, süklüm püklüm ama hanım evladı değil, ekmeğini taş yerine semaverden çaydanlıktan çıkaran silik bir karakterdir.

Nüfus kayıtlarında Mahmudiye Köyü-Biga doğumlu ve adı “Nurettin” olarak geçen, çayevi müşterisinin “Nuridin” diye seslendiği bu Çerkes asıllı kahramanın demlediği çayın tadı hiç unutulmaz. Bir de alçakgönüllü, sevecendir ki, romanda kendisini herkese sevdirir. Fakat bilindiği üzere hayatın tersine giden zamanları hep olur ve Nuridin, birden bire, O’ndan hiç beklenmeyecek bir şey yaparak okurun gözünden düşer.

Sevilen bir kahramanın birden kötücül olup, sevenlerini gönülden kırdığı, hazırlıksız yakalanacağınız bir roman.

“Okuduğum kitabın kahramanına seslenerek başlayacağım izninizle;

Çaycı Nuridin’e… Çocukluğundan beri yediğin kazığın haddi hesabı yok; ama hiçbirinden en ufak bir ders almadığın, hayata ve kadere hep affedici yaklaştığın, iyi niyetine sınır çekemediğin için kızgınım.”

Dalkavukluğu insan ruhunda araştırmaya çıkmış roman yazarının, bir tesadüfle eskiden tanıdığı, bir vakitlerin İstanbul aileleri arasında ¨aman efendim, sepet efendim¨ diye baş sallayıp her şeye “yarabbi şükür” çeken, ismiyle müsemma, Dalkavuk Hanım karakteri Türk Edebiyatı’na, bugüne kadar rast gelinmemiş bir roman kahramanı olarak, cadılık derecesinde bir kimlikle katılıyor.

Walpurgisnacht-Cadılar Gecesi diye bilinen Ortaçağlardan kalma o büyülü şenliği İstanbul’da tek başına, keyfince sürdüren; fakat sonra muskalı, dualı, beddualı, güzel insanların arasına nifak sokup bununla eğlenen Dalkavuk Hanım’ın yolu en sonunda, Biga’nın Mahmudiye Köyü’ne düşer; kısmetidir bu!

Saray aristokrasisinin yerini görgüsüz, daha da kötüsü kültürsüz ama cebi para görmüş kentsoyluya terk ettiği vakitlerde Dalkavuk, eski zamanlara ait piyasası olan işini sürdürecek bir varlıklı aileye yanaşıyor; dönem Türkiye’de çok partili hayatın yeni Amerikancı alışkanlıklarla süslenen yıllarıdır. Dante’nin İlahi Komedya’sında, “Lascinte Ognisprenza”, “Bütün umutlarından vazgeç!” dediği satır, Dalkavuk Hanım’la karşılaşan kim varsa hepsi için geçerli. Üstelik Dalkavuk Hanım’ın gizemli hayatı, bedensel kusurlarıyla örülü ruh hâli, dalkavukluk yapmak üzere göreve alındığı ailenin türlü sırları, gelmişi geçmişiyle çok katmanlı, zengin bir roman…

1581620cookie-checkMahmudiye Üçlemesi kitapçılarda

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.