Markalaşma Yolunda Sosyal Medyanın Gücü

Marka danışmanlarına göre, marka olmak ulaşılmaz bir olay gibi gösterilirken, Dünya’nın dört bir yanından kendi hailnde işini yaparken markalaşmış, ancak marka olmanın gereklerini yapmadığı için de kaybolmuş birçok insana rastlarız.

Marka olmak emek ister, ancak samimiyeti de gerektirir. Eğer, amacınız sadece marka olmak olursa, marka olsanız bile bir süre sonra iflas etmeye veya yok olmaya mecbur olursunuz. Bir dizi de iyi rol de vardır, kötü rol de. Kötü rolü çok iyi oynayanlar da meşhur sınıfına girerler ama iyi rolü üstlenmiş olanlar toplumda daha çok sevilir. Siz adına Dünya denilen bu bitmeyeceği sanılan ancak bir süre sonra biten dizide hep iyi rollere talip olun, kötü rolü de kim alırsa alsın. O zaman ölümsüz diye adlandırılan, öldükten sonra da anılan bir marka haline gelmeniz mümkün olabilecektir.

Marka olmak için, birçok yerde 10 kural, 20 kural, 15 kural gibi yazılar da görebilirsiniz. Bu yazıları dikkate alın ancak samimiyetinizi de ortaya koyarak uygulayın. Aksi takdirde, zoraki işini yapan insanlar gibi olursunuz ki, bu da sizi marka yapmaz tam aksine gülünecek hale getirir. O maddelerden bir kısmını kendi yorumumuzla paylaşalım. Ama zoraki değil, içinizden gelerek, benimseyerek yapın. Göreceksiniz ki, belki de başta 3-4 kişinin bildiği bir marka olacaksınız ama sonra ününüz tüm dünyaya yayılacak.

• Talep edilen bir kişi ya da kurum olmak istiyorsanız, önce talebi oluşturun. Talep oluşturmanın en kolay yolu arzdır. Yazılarınızı, birikimlerinizi her fırsatta paylaşın. Bunu bilginin promosyonu ya da zekatı gibi düşünün. Göreceksiniz ki, bir süre sonra talep kendiliğinden gelecek.
• Marka olmak istiyorsan, kendi işinin başında ol. Tecrübe edinmek için bir süreliğine başkasının yanında çalışabilirsiniz ama, unutmayın ki iyi uçabilen bir martı kafesteyken maharetlerini gösteremez.
• Yaptıklarınla, yazdıklarınla ve söylediklerinle dikkat çek. Bunu dikkat çekmek için yapmacık hareketlerle değil, içinden gelerek davrandığın için yap.
• Sessiz kalma, gerektiğinde tepkini ortaya koymaktan çekinme.
• Yaptığın paylaşımlarla çevreni genişlet. Bilgi ve sevgi paylaştıkça çoğalır, para paylaştıkça azalır. Bilgini ve sevgini paylaş ama paranı çarçur etme.
• Sadece doğruluğuna güvendiğin kurumlara bağış yap, güvendiğin insanlara borç ver. Sonra kötü olma ihtimalin % 1 ise bile borç verme, bu ileride hiç beklemediğin yerde farklı ifadelerle karşına çıkabilir.
• Karşına çıkacak fırsatlar için her zaman hazır ol. Mahalle takımında oynuyor olsan bile, bir gün Dünya Ligi’nde oynayacağına inancın varsa, sadece inanmakla kalma bunun için hazır ol.
• Seni temsil eden bir kısaltman ve logon mutlaka olsun. Paylaşımlarının içinde, başında ve sonunda bu logoya yer vermeyi unutma.
• Sosyal medyanın gücünden faydalanmayı ihmal etme.

İletişim Fakültesi’nde yapılan sınavda, tek soru vardı. O soru: Fakültemizin müstahdeminin adı nedir? Şeklinde idi. Bu soruyu sadece 1 kişi bildi ve o dersten de 1 kişi geçti. Öğretim görevlisi öğrencilere gerekli dersi verebilmişti.

Peki bu kısa hikayeden biz dersimizi alabildik mi? Marka olmaya çalışırken, şunları kendimize sorduk mu?

1- Facebookta 10bin kişi bizi tanıyor ama yan komşumuz tanımıyor.
2- Hasta olduğumuzdan, MSN’deki arkadaşlarımızın haberi var peki ya amcamızın haberi var mı?
3- Tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan bir genç için bağış kampanyasını duyurmak için çırpınıyorsunuz, peki ya çalışanlarınızdan birinin çocuğu kalbi delik olduğu için yardım arıyor. Haberiniz var mı?
4- Milletvekili olmak için, televizyona çıkıp konuşuyorsunuz, kendinizi tanıtmak için uğraşıyorsunuz. Peki mahallenizdeki insanlar sizi ne kadar tanıyor?
5- Her fırsatta, Sosyal Sorumluluk Projelerinizden bahsediyorsunuz peki ya çevrenize karşı ne kadar sorumlusunuz? Geçen günlerde komşusuyla tartışan, karakola giden siz değil miydiniz?

Bunları kendimize sorup da, göğüs gererek,

• Çevremdekilerle diyaloğum gayet iyidir.
• İletişim Fakültesi’nde okuyorum ve çevremle güçlü bir iletişimim var.
• Mahallem beni sever, zaten milletvekili olmamı da ilk onlar önerdi.
• Çalışanlarımın sıkıntılarıyla yakından ilgileniyorum, insanlara yardım etmeyi çok sevdiğim için uzaktakilere de yardımcı olmaya çalışıyorum.
• Akrabalarımla sık sık görüşürüz, ben onların, onlar da benim iyiliğimi ister, bir sıkıntım olduğunda koşarlar.
• Facebooktaki listemin çoğunluğunu zaten gerçek hayattan tanıdığım insanlar ve onların çevresi oluşturuyor.
Diyebildiğimiz ve diyebildiğiniz anda gerçek anlamda markayız diyebiliriz, diyebilirsiniz.

758910cookie-checkMarkalaşma Yolunda Sosyal Medyanın Gücü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.