Mateo Falcone’nin öyküsü

Adam öldürmek kadar çirkin bir şey var mı? Bir insanı ortadan kaldırıyorsunuz, kaldırıyorsunuz, bir bilinci yok ediyorsunuz, umutları olan bir duygu ve düşünce varlığının sonunu getiriyorsunuz. Buna kimsenin hakkı yoktur. Bunları bana düşündüren Prosper Mérimée’nin eski Korsika’daki intikam toplumunu anlatan romanı Colomba’yı yıllar sonra yeniden okumam oldu. Yazar bu kocaman adadaki intikam alışkanlığını pek yadırgamıyor gibi geldi bana. İntikam cinayetle sonuçlanmasa bile kötü şeydir. Vendetta ruhları rahat bırakmıyor. Sonuç: bir ölüye karşı iki ölü… Korsika böyle bir yermiş eskiden. Colomba’nın arkasına Mérimée’nin 1829 tarihini taşıyan bir öyküsünü koymuşlar. Colomba’dan on bir yıl önce yazılmış demek ki. “Maki Korsika’lı çobanların ve adaletle başı derde girenlerin yurdudur” diyen yazar bize bu öyküsünde her attığını vuran Mateo Falcone’nin ve oğlu küçük Fortunato’nun içler acısı serüvenini anlatıyor. “Bir adam öldürdüyseniz Porto-Vecchio’da makiye gidin, orada güven içinde yaşarsınız. İyi bir tüfeğiniz olsun, barutunuz olsun, mermileriniz olsun. Yanınıza kapüşonlu koyu renk bir palto almayı unutmayın. O size yorgan ve yatak işi görecektir. Çobanlar size süt peynir kestane verirler, o durumda adaletten de ölenin yakınlarından da korkmanız gerekmez hatta cephanenizi yenilemek için kente de inebilirsiniz.”

Mateo Falcone’nin öyküsü evi makinin yakınlarında olan zengin bir adamın öyküsüdür. Sürüleri vardır çobanları vardır onun, daha doğrusu her şeyi vardır. Ufak tefektir ama kanlı canlı biridir Mateo. Herkesle çok iyi geçinir. Karısı Guiseppa ona üç kızdan sonra bir de erkek çocuk vermiştir. Oğlan o zaman on yaşındadır. Bir güz günü Mateo karısını alıp erkenden makideki sürülerinden birini görmeye gider. Oğlu Fortunato da onlara katılmak ister ama baba razı olmaz: gidecekleri yer epeyce uzaktır ve evi birinin beklemesi gerekir. Küçük Fortunato yere uzanmış, mavi dağları gözleyerek güneşin tadını çıkarmaktadır. O sıra bir tüfek atıldığını duyar. Onu birkaç atış daha izler. Dağlıların giydiği ucu sivri şapkasıyla bir adam çıkagelir. Yaralı adam bir kaçaktır, güvenlik görevlilerince izlenmektedir. Fortunato’dan kendisini saklamasını ister. Çocuk önce direnir, hayır der. Sonunda küçük bir para karşılığında adamı samanların altına gizler.

Biraz sonra güvenlik görevlileri gelirler. Başlarındaki kişi uzaktan akrabadır. Çocuğu zorlarlar, kaçağı görmemiş olman olanaksız, onun yerini bize bildirmelisin derler. Çocuk uzun süre direnir. Ama kendisine pırıl pırıl bir saat armağan edilince dayanamaz, kaçağı ele verir. Olanların üstüne baba ve anne gelirler. Baba olanları sezer: oğlu bir saat uğruna hainlik etmiştir. Mateo karısına sorar: “Bu çocuk benden mi?” Kadın öfkelenir: “Ne diyorsun Mateo, sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?” Öyleyse bu oğlan bu soyun ilk haini olmalı. Mateo oğlanı alır ve tüfeği omzunda makiye doğru gider. Guiseppa olacakları anlar, kocasına “O senin oğlun” der. Mateo karısını yanıtlar: “Beni rahat bırak, ben onun babasıyım.” Babanın isteği üzerine çocuk bildiği duaları ağlaya ağlaya okur. Mateo “Tanrı seni bağışlasın” diyerek oğlunu vurur. Neden yaptın diyen karısına adalet için diye karşılık verir.

Hainliğe ters bakan biri olsam da gerçek bir olaydan esinlenilerek yazılmış olduğunu sandığım bu öykü oldukça etkiledi beni. Hayır, çocuğun on yaşında olmasına takılmadım. Çünkü insan hainlik deneylerine çok erken başlayabilir. Ahlak değerlerinin insanları öldürmek için değil yaşatmak için var olduğuna inandığımdan çok üzüldüm. Bir haini öldürmek ondan umudu kesmek değil midir, daha genel anlamda insandan umudu kesmek değil midir? Ahlak cinayet işler mi? Bir haini öldürmek insanlığa ihanet etmek değil midir? Pekiyi, o durumda ne yapmak gerekir, insanı ne yaparsan yap diyerek kendi küçüklükleriyle başbaşa bırakmak mı gerekir? Hayır, o da gerekmez. Yapılacak şey ahlak değerlerinin egemen olduğu, kimsenin kimseye ihanet etmediği bir dünya yaratabilmek için çaba göstermektir. Çocuğun kaçak adamı para karşılığında saklaması da bir saat karşılığında ele vermesi de ahlaki değildir. Adam öldürmek ahlaki midir? İster ahlak değerleri adına ister çıkar hesapları adına ister başka şeyler adına öldürün, adam öldürmek başlıbaşına bir suçtur. Hele güçlü bir adamın çelimsiz ve savunmasız bir çocuğa zarar vermesi ya da onu ortadan kaldırması iyiden iyiye çirkindir. Ne yapalım ki yaşadığımız dünya öldürme hastalığından henüz kurtulamadı. Zayıf insan adam öldürerek kendini kanıtladığını sanıyor her yerde. Ahlak adına ya da hiçbir şey adına…

644250cookie-checkMateo Falcone’nin öyküsü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.